DIŞ POLİTİKADA ÇIKMAZDAYIZ

DIŞ POLİTİKADA ÇIKMAZDAYIZ

 

Türkiye kanunsuz, hukuksuz, adaletsiz seçimlerle (Hele de bir zarftan çıkan dört oydan üçünün geçerli, sadece birinin geçersiz olmasını sağlayan Yüksek Seçim Kurumu kararı olağanüstü bir olay, şeytanın aklına bile gelmez!)  meşgul edilirken, dış politikamız tamamen Allaha emanet!

 

Dış borcumuz bildiğiniz üzere beş yüz milyar dolara yaklaştı. Borcumuz özelleştirmelerle birlikte altı yüz milyar doları boldu diyebiliriz. Bu arada enflasyon, işsizlik arttı, artmaya devam ediyor. Dolar, Türk Lirası karşısında durmadan değer kazanıyor. Üretmeden tüketiyoruz. Dünya ekonomileri arasında en kırılgan ekonomiye sahibiz. Dünya ekonomik sıralamasında hızla sona doğru yaklaşıyoruz.

 

Her gün yapılan zamlar nedeniyle insanların alım gücü günden güne düşmekte, yoksulluk artmakta, hatta açlık sınırında yaşayanların çoğunluğu oluşturmaktadır. Bir ülkenin üretimden vazgeçip, ithalat yaparak ayakta kalması mümkün değildir.

 

Diş politikamız yıllardır liyakat sahibi olmayanların elinde can çekişiyor. Bu nedenle dış politikada alınan kararlar da günübirlik kararlar olmaktan öteye geçemiyor. Bunun örneklerinden bir tanesi Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı ve 18 adanın Yunanistan’a verildiği iddialarının yıllardır dile getirilmesi gibi. Hatta Ergenekon, Balyoz, İzmir Askeri Casusluk davalarının, özellikle Deniz Kuvvetlerini hedef almasını Akdeniz’deki petrol ve doğal yataklarının korunmaması, Kıbrıs Rum kesiminin ve Yunanistan’ın Ege’de, Akdeniz’de daha rahat hareket etmesini sağlaması için yapıldığı iddiaları dillendirilmektedir! Petrol ve doğalgaz yataklarının işletilmesinde Türkiye saf dışı bırakılmak isteniyor. Akdeniz’de sınırı olan komşularla dostluk bir yana, dost ülkeleri bile kendimize düşman ettiğimiz apaçık ortada. Dost dediğimiz, koruduğumuz Katar bile Kıbrıs Rum kesimiyle petrol ve doğalgaz araması anlaşması imzalamış bulunuyor. Ne için bu düşmanlıkları kazandık? Sadece ve sadece Müslüman Kardeşler Terör Örgütünü korumak, İslam âleminin halifesi olmak adına. Akıl ve bilimden uzaklaştığımız sürece başımıza daha çok işler açılacağını söylemek için kâhin olmamıza gerek yoktur zannederim.

 

Dış politikayla ilgili iddialar ayyuka çıkmasına rağmen sorumlulardan tek bir açıklama duymuş değiliz. Daha çok dış politika gelişmeleri facebook, twitter, youtube gibi sanal âlemden öğreniyoruz.

 

Sanal âlemden size dış politikayla ilgili, “Türkiye’nin kurtuluşu Akdeniz’de, Doğu Akdeniz Projesi” adı altında gelen bir videonun bir kısmını paylaşayım. “…şu andaki sorun Kıbrıs Adasının etrafının parsellenmesi. Parsellenen bölgelerin altındaki doğal gazın rezervi muazzam bir rezerv. Türkiye’ye iki bin yüz, altı yüz yıl (2600 yıl) yetecek kadar doğal enerji, doğalgaz rezervi var. Dünya ihtiyacının %30’unu bu tarafa kaydırıyor. Dünyada çıkarılan doğalgaz rezervinin %30’unu Akdeniz bölgesi karşılayabilir. Bu kadar büyük bir alana Kıbrıs çökmeye çalışıyor. Kıbrıs dediğimde, dünyanın deyimiyle Kıbrıs, bizim deyimimizle Güney Kıbrıs Rum Kesimi, üstüne çökmeye çalışıyor. Burada şunu da diyelim, Kıbrıs kime güveniyor? Kıbrıs Yunanistan’a, Çipras’a güveniyor. Yunanistan kime güveniyor, Avrupa Birliğine. Yunanistan ambargo uygularsa Avrupa Birliği de Ambargo uygulayacak. Apar topar Kıbrıs Rum kesimini niye Avrupa Birliğine aldılar, şimdi anlaşılıyor.” Diye devam ediyor video. (https//www.youtube.com/watch?v=xMg30a7ccjO)

 

Diğer bir dış gelişme Rusya’dan alınan S-400 füzeleri. Araştırmadan, müzakere edilmeden, tek kişinin karar vermesiyle alınan füzeler başımızı ağrıtacak gibi. Suriye’de izlediğimiz politika ne kadar yanlışsa, füzelerin alınmasındaki izlenen yolun o kadar yanlış olduğu iddia ediliyor. Bu konuda da toplum tam anlamıyla bilgilenmiş değildir. Halkın haber alma hakkını yerine getiren basının susturulması, görevini yerine getirememesi veya iktidardakilerin sözünden başka bir şey yazmamaları, ya da yazamamaları, bunun yanında sorumluların toplumu bilgilendirme zahmetine girmemeleri birçok iddianın –doğru ya da yanlış- haberlerin dolaşmasına neden olmaktadır.

 

Dış politikayı konuşurken Suriye’den bahsetmeden geçmek olmaz. Diğer bir yanlışlık Suriye ile ortak ‘Bakanlar Kurulu’ toplanırken, kankayken nasıl odlu da düşman kardeşlere dönüştük? Suriye’yle düşmanlığımız, Suudi Arabistan ve Kuveyt’le Suriye’ye demokrasi götürmeye kalkmamızdan kaynaklı zannediyorum(!)

 

Suriye iç savaşında bizim büyük sorumluluğumuzun olduğunu iddia eden çok sayıda bilgi, belgenin varlığından bahsediliyor. Tabii ki, bu belgelerin neler olduğunu bilmiyoruz. Suriye ile ilgili yazı yazan, haber yapan, eleştiren gazetecilerin sonunun kodes olduğunu söylememe gerek yoktur. Kodesi boylayan gazetecilerden birisi de Hüsnü Mahalli’dir. Ortadoğu konusunda uzman olan Hüsnü Mahalli, 17.04.2018 tarihinde “Neden atıldım” başlıklı yazısından bir bölümünü aktarıyorum: “…Suriye’nin Türkiye ile sınırı 650 kilometrelik sınırını Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa destekli PYD yani PKK kontrol ediyor. Türkiye’nin güvenliği tehlikede!

 

Başka bir risk daha var; Fratın batısında Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), kontrol ettiği bölgede 100 binden fazla ılımlı-radikal İslamcı militan barınıyor. “İslamcı” sözcüğünü onlar kullanıyorlar ve öyle davranıyorlar.

 

Peki, Suriye sorununun çözümü için Rusya ve İran ile anlaşmalar imzalayan Ankara sorun çözüldüğünde askerini Suriye Toprağından çekeceğine göre bu 100 bin militan ne olacak. Suriye Devletine göre bunlar terörist. Tersini düşünelim: yani Suriye sorunu çözülmez ve TSK Suriye toprağında kalırsa, o zaman Suriye Devleti ile karşı karşıya kalacak. Suriye’nin arkasında İran ve Rusya var. Türkiye’nin yanında 100 bin İslamcı militan var. Hepsini Türkiye besliyor. Başka senaryolar da var. Hepsi çok tehlikeli ve korkutucu.”

 

Bizi Ortadoğu bataklığına sürükleyen bu iktidarın dış politika konusunda sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Yine ve yine diyeceğim, akıl ve bilimden kopanlar, ortaçağ karanlığından medet umanlar toplumu ya batırır, ya da başka toplumların kölesi yaparlar!

 

Saygılarımla.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

30.05.2019 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI