NİYE 65 YAŞ VE ÜZERİNDEKİLER SOKAĞA ÇIKARILMIYOR?

NİYE 65 YAŞ VE ÜZERİNDEKİLER SOKAĞA ÇIKARILMIYOR?

(MİZAH)

 

Galiba altmış beş yaş ve üzerindekiler niye sokağa çıkarılmıyor ben biliyorum. Benim bildiğimi kimse bilemez, göremez ve sezemez. Benim bilinmeyen, görülmeyen, doğaüstü güçlerim var. Uzay boşluğundan bana vahiy geliyor. Herkese geliyor da bana mı vahiy gelmeyecek. Gelmezse çok kızarım valla!

 

Bu gün altmış beş yaş ve üzerinde olanlar, zamanında çalışmış, didinmiş, üretmiş, ücretlerinden emekli olduklarında verilmek üzere primleri maaş bordrosu üzerinden peşinen alınmış yurttaşlardır. Tabii ki hepsi altmış beş yaş ve üzerinde olmalarına rağmen emekli olamayan birçok insan mevcuttur. Bunlar genellikle, "Altmış beş yaş maaşı, mağdur, dul yetim maaşı ve yeşil kartlı" olması dolayısıyla devlet imkânlarından yararlanan insanlardır.

 

Şimdi sıra geldi neden altmış beş yaş ve üzerindekiler sokağa çıkma yasağına takıldığını, sokakta dolaşmalarına izin verilmediğinin cevabına. Rivayet olunur ki; "Şeytan ayrıntıda gizli" deyimi bu durumlar için söylenmiş. 

 

1.            Altmış beş yaş ve üzerinde maaş alanlar genel olarak 45-50 yaş aralığında emekli olan çalışanlardır. Düşünün bir kere; bu insanlar 15-20 yıldır maaş almakta, yan gelip yatmaktalar. Buna bütçe mi yeter, para mı yeter? Zaten Kemal Kılıçdaroğlu S.S.K.'nu iki milyar Türk Lirası zarara uğratmıştı(!) Şimdi siz diyeceksiniz ki, AKP 18 yılda Sosyal Güvenlik Kurumunu (S.G.K.) 30, 40, 50, hatta yüz milyara yakın zarara uğrattı diyeceksiniz, bunu demenize müsaade edemem. AKP zarar ettirir ama hesap vermez. Çünkü hem iktidar olup gücü elinde toplayan, hem de mağdur olan bir iktidar daha bu ülkeye gelmedi. Zarar ettirdi ise bile kesin muhalefet, daha çok CHP'si zarar ettirmiştir. Siz ne zannediyorsunuz? Belgeleri gösterseniz bile ben inanmam, kesin "Man Adaları" belgesini muhalefetin düzenlediği gibi bu belgeleri de düzenlemiştir. Belge olsa ne çıkar. AKP'nin yaptığı her şey doğrudur. AKP, "Uzaya yol yaptık" dese, inanmak zorundasınız. Bir örnekle açıklayalım; sosyal medyaya düşen bir haber şöyle, "İstanbul Küçükçekmece'de erken seçim tartışmalarıyla ilgili yapılan sokak röportajında AKP seçmeni kadının söyledikleri gündem oldu. Türk ekonomisinin batma noktasına geldiğini söyleyen AKP'li kadın seçmen "Bir maskeyi bile zor alıyoruz. Benim mesela bebeğim var, tane tane bez alıyorum. Bunun ötesi var mı, yok. Ama seçim olursa AK Partiye oy vereceğim. .Evimi yeni aldım, krediyle aldım. Krediyi üç ay geciktirdiğim için ayda 100 Lira faiz aldılar. Yani şu anki iktidar bizi bu halde götürüyor en iyisi bu. İyisi varsa gelin söyleyin ona verelim. Kılıçdaroğlu'mu yönetecek biraz zor. Adam kahve ağzıyla konuşuyor. Ben hiç doğalgaz kullanmadığım halde 280 Lira fatura parası ödedim. 280 Lira bir aileye çok değil mi? (Tr 724 haber, 1 Haziran 2020)

 

Bu tam anlamıyla "Stokholm Sendromu". Yani, rehinenin rehin alana, kurbanın acıya, mahkûmun cellâdına âşık olma hali. 

 

Ben bu bayanı haklı buldum. Deliller doğru söylediğini gösteriyor(!) Sizde sormayın sorgulamayın, koyun gibi başınızı kasaba uzatın!

 

2.            Bir dedikodu dolaşıyor sokaklarda, neymiş efendim; altmış beş yaş ve üzerindekileri evde tutmalarının nedeni, uzun zamandır sokağa çıkamayan vatandaşların varsa, kronik hastalığı olanlar hastaneye gidemesinler, sağlıklı olanların da bir an önce sağlıklarının bozulması ve bu nedenle bir an önce ölmeleri (tövbe yarabbi, ölmeleri mi dedim), kibarca vefat (vefat: Arapçadan dilimize geçmiştir), etmelerini isteniyormuş!.. Bu vesileyle hazine büyük yükten, Sosyal Güvenlik Kurumu'da (S.G.K.) yüz milyara yakın zarardan kurtulacakmış! Ne kadar ayıp, ne kadar ayıp, Devlet-i Aliyye'miz hiç böyle düşünür mü, aşk olsun valla.

 

Biz büyük mü büyük bir devletiz. Bu devlet hiçbir şey üretmeden her şeyi dışarıdan alıyor da (ithal) emekli maaşlarını mı ödeyemeyecek. Varsın Sosyal Güvenlik Kurumu milyarlarca zarar etsin (bu zararı da Kemal Kılıçdaroğlu yapmıştır ya), gene de maaşlar ödenir. Devletimiz vatandaşın geçmediği yoldan, tünelden, köprüden, gitmediği hastaneye verilen garanti nedeniyle hazineden yani bizden kesilen vergilerle para ödemiyor mu, tabi ki ödüyor,  maaşları da öder. Hatta bu iktidar, ola ki seçimlerle giderse (ele geçen iktidar kolay kolay terk edilmez ama), yeni gelecek iktidarın köprü, yol, tünel, hastaneye verilen garantilerin kalkması ihtimaline karşı yetkili olarak Türk Hukuku, kanunlarına güvenmediği için verilen garantiyi uluslararası  (İngiliz Mahkemeleri) hukuk güvencesine almıştır. Bazıları buna yeni "kapitülasyonlar" diyorlar, siz inanmayın. Çünkü yerli hukuk ve mahkemeler, yabancı mahkemeler kadar ne gelişmiş, nede yeterlidir. Zaten kanunlarda çiğnenmek için göstermelik olarak vardırlar. Siz hiç askerlik yapamadınız mı, "kurallar çiğnenmek için konulur".  

 

Bazıları yine, madem gelişmiş ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AHİM) vermiş olduğu kararların neden uygulanmadığını soracaklar. Peşinen söyleyeyim, bizdeki rejim ne Avrupa'da nede Dünya'da mevcut! Bizdeki siyasiler akıllı, becerikli, "gemisini kurtaran kaptan" misali sadece çıkarları önemli, vatandaşmış, memleketmiş ne önemi var! Değil mi efendim. 

 

Bakın, Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olmanız için altmış beş yaşını doldurmanız gerekiyor. Tabi o zamana kadar iş bulabilirseniz. Birde büyük bir yenilik pirim fazla ödedikçe emekli maaşı düşüyor. Yabancı devlet adamları bunu akıl edebilir miydi? Bazıları buna mezarda emeklilik diyor! Kenan evren 17 yaşındaki Erdal Eren için ne demişti; "Asmayalım da besleyelim mi? Demişti. Üstelik de hem yaşı büyütüldü, hem de suçsuz olduğu ortaya çıktı. Siyasilerimiz akıllı, altmış beş yaş ve üzerindekiler ölmesinde, pardon vefat etmesinde devlet onlara durmadan maaş mı ödesin. Her ne kadar milletvekilleri, bakanlarımız iki yıl içinde emekli olup, öldüklerinde de aileleri ömür boyu maaş alsalar da önemli değil. Onlar tahterevallinin üstünde oturmaktadırlar. Yani üst bir sınıfa aittirler.

 

Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmen olan Bertolt Brecht Tahterevalli şiirinde şöyle diyor: "İyice görüyorsun artık düzeni. Orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda, aşağıda birçok kişi. Ve bağırıyor yukarıdakiler." (devamını internetten okuyunuz).

 

Eh artık yoruldum, gerisini de siz doldurun!

 

Saygılarımla,

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

03.06.2020

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI