"SESİMİ DUYAN VAR MIIII???!!!"


                Değerli okurlar, Güneydoğu'yu yerle bir eden deprem içimizi yaktı, içimiz kan ağlıyor. Günlerdir televizyonlarda deprem dışında tek bir haber bile verilmiyordu. O kadar önemli. BAŞIN SAĞ OLSUN TÜRKİYEM. Deprem konusunu yazmaya kalksam, günlerden beri uzmanlardan, yetkililerden, diğer ilgililerden depremle ilgili duymadığımız, bilmediğimiz bir konu kalmadı. Neredeyse her birimiz "Deprem Uzmanı" kesildik. Benim bu konuyu ele almam, "Malumun ilamından öteye geçmez". Boş yere laf-ı güzaf da etmek istemem. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızın yakınlarına baş sağlığı, yaralılarına da acil şifalar dilemekten başka bir şey gelmez elimizden. Gücü ve imkânı olan kurumlar, kuruluşlar, belediyeler, iktidar yetkilileri, gerekli müdahaleyi yaptılar, yapıyorlar. Biz de kaldığımız yerden kendi konularımıza devam ediyoruz.

KEŞİŞ (OLİMPOS) DAĞI/BURSA/ULUDAĞ

                Değerli okurlar, gezimizde Gölyazı' dan sonra doğruca Bursa merkezine giriyor ve Uludağ' a tırmanmak için TELEFERİK' e yöneliyoruz. Herkes Teleferiği tercih ettiği için otobüsümüz Uludağ' a tırmanmaktan kurtuluyor. Ancak o gün Cumhurbaşkanı'nın Bursa'da mitingi olduğu için polisler bizi arka sokaklara yönlendiriyor ve o ara sokaklardan çıkıncaya kadar kaptanımız ne cambazlıklar yapmak zorunda kalıyor. Yine de helal olsun o daracık ara sokaklardan söküp çıkabiliyor. Saat 10.00 sularıdır. Girişte çok büyük bir kalabalık ve uzun kuyruklar var. Bilet için ödemeler bölümünden biletlerimizi alıyor ve ilk kabinlere sekizer kişi olarak giriyor ve tırmanmaya başlıyoruz. 1917 ve sonrası doğumlulardan ücret alınmıyor. Tek yönlü gidiş 120 tl. Gidiş/dönüş 130 tl. Biz 65 üstü yaşta olanlar kişi başı 70 tl ödüyoruz. Kabinlerimizde yükselirken dört bir tarafımız açık, sık ormanlar içinde sürekli yükseliyoruz. Bursa ovası ve şehri aşağılarda kalıyor. Evler, Uludağ'ın yamaçlarından aşağılara kayarak ovaya yayılmış, her biri birer kulübe gibi ufacık kalmışlar. Gittikçe yükseliyor ve meşe, kayın, gürgen ve daha yükseklerde karaçam ve sedir ormanlarının içinden geçiyoruz. Ormanlar öylesine sık ve gür ki, hani 'iğne atsan yere düşmez' kabilinden. Bu hafta kar olmadığı için ağaçlar üzerinde tek bir kar damlacığı bile görünmüyor. Otellere ulaşıncaya kadar yarım saatten fazla bir yolculuk yapıyoruz ve önce SARI ALAN' da durup kabinlerden inerek yarım saat kadar arkadan gelecek arkadaşları bekliyoruz. İşte buradaki bekleme ve soğuk bizi biraz hırpalıyor. Tekrar sıraya girip kabinlerimize doluşuyor ve otellerin olduğu merkeze ulaşıyoruz. Ortalıkta bir kalabalık, bir curcuna. Gelenler, gidenler, satış reyonları. Dışarıdaki alanlarda, yerde çiğnenmiş ve yerlere yapıştırılmış karların dışında çatılarda bile bir damla kar yok. Dolmuşlarla yukarıdaki çıplak dağlara doğru gidip orada TELESİYEJE binmek ve karda kayanları görmek üzere gidenler oluyor. Biz daha yukarıya çıkmıyor ve yerlerdeki karlarla idare ediyoruz. Bir saat kadar kalıp dönüyoruz. Burada küçük su 10/15,çay, 15/20 tl. Neskafe 50/60, salep de 50/60tl. Civarında. Ayrıca isterseniz Ünlü AVM' lerin şubeleri var. Oralarda fiyatlar biraz daha uygun. Haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla kayak dersi almak, kayak takımı edinmek, Uludağ' da tatil yapmak her baba yiğidin harcı değil.  Dönüşe geçtiğimizde bazı kabinlerde iki kişi, bazılarında bir kişi olduğunu görüyor ve soruyoruz. Neden? Diye. Meğer onlar yabancı ve paralı müşterilermiş ve 2 bin, 4 bin, 5 bin lira gibi ücretlerle kırmızı damgalı özel biletler alıyorlarmış. Kar olmaması nedeniyle ULUDAĞ maceramız böyle kısa sürdü. Bilindiği üzere bu dağa ULUDAĞ adı çok sonraları verilmiş. İlk isimlerinden biri eski dönemlerde Keşişlerin çıkıp kaldığı için "KEŞİŞ DAĞI" imiş. Bir başka adı ise Tanrıların kaldığı, Tanrıların sahibi olduğu dağlar anlamında "OLiMPOS DAĞI" olarak biliyordu. Olimpos Dağı, Yunanistan' da olsa da bizim yurdumuzda da üç tane "OLİMPOS DAĞI" bulunuyor: Birisi Antalya ÇIRALI' daki Olimpos, ikincisi Balıkesir Edremit sırtlarında KAZ/İDA DAĞI diye bilinen OLİMPOS, üçüncüsü de bir başka adı Keşiş Dağı olan OLİMPOS DAĞI (ULUDAĞ).

KEŞİŞ DAĞI-ULUDAĞ-TANRI DAĞI (OLiMPOS) Türkler, yüksek dağları ulu-tanrısal yerler olarak tanımışlar ve bu dağların tepelerinde tanrıya yakın olmuşlar ve dua etmişlerdir. MÖ. 490-420 Antik çağın ilk tarihçilerinden Herodot, yazdığı "Herodot Tarihi" adlı kitabında Uludağ, "OLİMPOS" OLARAK GEÇER. Ünlü coğrafyacı STRABON da Herodot' tan 400 yıl sonra yazdığı kitabında Uludağ, OLYMPOS ve MYSİA OLYMPOS' u olarak geçer. Strabon, "Mysia" isminin aslının Lidyalılarda gürgen ağacı anlamına gelmekte olduğunu belirtir. Uludağ'da 3. Yüzyıldan sonra keşişlerin yaşadığı ilk manastırlar kurulmaya başlanmış. 800 manastırı 8. Yy' da sayıca en üst seviyeye çıkmıştır. Nilüfer Çayı ile Deliçay arasındaki vadi ve tepelere 28 manastır kurulmuştur. Orhan Gazi, Bursa'yı uzun bir kuşatmadan sonra almış ve dağdaki keşişlerin yaşadığı ilk manastırların bir kısmı terk edilirken bazılarının yerlerine Doğ' lu Baba, Geyikli Baba, Abdal Murat gibi Müslüman dervişlerin inziva yerleri olmuştur. Bursa'nın fethinden sonra Türkler, dağa ""KEŞİŞ DAĞI" adını vermişlerdir. "OLYMPOS MYSİOS" veya "KEŞİŞ DAĞI", 1925 yılında Bursa Vilayeti Coğrafya cemiyeti' nin girişimleri ve Hekim, Yazar, Besteci Osman Şevki Bey' in önerisi ile "ULUDAĞ" adını almıştır.

                Aile yakınlarımızın Bursa çevresinde oturmaları nedeniyle 90'lı yılların ikinci yarısından sonra sık sık Bursa' ya gidip mümkün olduğunca Bursa ve Çevresini gezip inceleme olanağı bulmuştum. Bursa'nın içindeki Osmanlı Dönemi yapılarını;  camileri, türbeleri, köprüleri, kuleleri, surları, çeşmeleri, v. b. türdeki yapıları hep gezip görmüştük. Uludağ' a yükselirken İNKAYA(Doğu Çınarı) ÇINARI' nı, Kirazlı Yayla' yı, Karaçam Ormanlarını, Sedir Ormanlarını, Geyik sürülerini Uludağ' a çıkan herkes gibi biz de gözlemlemiştik. Hatta aracımızla otellerin, hatta vericilerin arkasındaki en zirve tepelere kadar çıkmış ve çevreyi sonsuz bir mutlulukla ve zevkle izlemiş/fotoğraflamıştık. Bu kez teleferikle de çıkıp bu etabı da tamamladık ama ne yazık ki bir damla kar da, yeşil bir yaprak da görmedik ağaçlar üzerinde. Dönüşte teleferikten inip de otobüsümüze yürürken binlerce insanın Uludağ' a çıkmak için kuyruklar oluşturduğunu gördük. Oysa gün akşama doğru devrilmişti. Beklendiği üzere Rehberimiz bizi ünlü bir İSKENDER KEBAPÇISI' nın önüne getirip bıraktı.

M.S. 2. Yüzyıldan itibaren Bursa çevresi Hristiyanlar için çok önemli bir bölge olmuş, bu günkü ULUDAĞ' ın değişik bölgelerinde M.S. 5. Yüzyıldan itibaren sayıları 50'yi geçen kilise ve manastır kurulmuştur. Tarihte OLYMPOS, OROS TON KALEGERON adı verilen, içinde barındırdığı kilise ve manastırlardan dolayı KEŞİŞDAĞI, Evliya Çelebi' nin SEYAHATNAMESİ' nde RUHBAN DAĞI ve son olarak da 1925 yılında ULUDAĞ adını almıştır. Türkler, Bursa Bölgesine ilk olarak 1080 yılında gelmiştir. 1087-1097 yılları arasında Selçuklular tarafından ele geçirilen İznik bu yıllar arasında Anadolu Selçuklu Devleti' nin başkenti olmuştur.

KEŞİŞLEME: İstanbul'a göre güney/doğudan (Bursa/Uludağ) yani Keşiş dağı yönünden gelen rüzgâra bu isim verilmiş: KEŞİŞLEME. Gezimiz ve yazılarımız sürüyor.

               

YAZARIN DİĞER YAZILARI