İDA(KAZ)DAĞI GÜZELLEMESİ..

İDA(KAZ)DAĞI GÜZELLEMESİ..

            Değerli okurlar, bu hafta da eski gezi yazılarımızdan biriyle 2022 yılını sonlandıralım diye düşündük ve arşivimizden 15 yıl önceki bir yazımızı bulup çıkardık ve size sunuyoruz.

 12 Ağustos 2007 Pazar günü 08.30'da Zeytinli sahilindeki evimizden ailecek arabamıza doluşarak çıktık. 09.00'da orman lojmanından memur Hasan Bey'i de alarak Mehmet Alan Milli Parklar Girişinden giriş yapıp "Ver Elini Kaz Dağları!" dedik. Askeriyenin RADAR için yaptığı tozlu-çakıllı dağ yollarında tırmanmaya başladık. İlk durağımız 20 km. kadar sonra KAPI YANGIN KULESİ (1370 m.) Yine kılavuzumuza soruyoruz geçtiğimiz yerlerin adlarını. Buraya kadar YALAMA, GELİN ALANI ve AT ALANI mevkilerini geçiyoruz. İki yanı derin uçurumlardan oluşan yarın başındaki kulede iki yıldır mevsimlik olarak çalışan Mesut SARI ile görüşüyor ve çevre hakkında sorular soruyoruz. Daha önce adı geçen HASAN BOĞULDU' nun yukarısındaki dere; GEBE KESTANE ve KIRLAN mevkileri, ileride batıda 1726 m. lik SARIKIZ tepesi ayan-beyan görünüyor. Yayla üzerinde NANE KIRI,  İMAM YAYLASI ve CIZLAK (dızlak-dazlak) tepeler görülüyor. Doğuya doğru açılan vadilerde ADA GEDİĞİ ve üzerinde BAZLAMAÇ yangın kulesi. Yine batıya dönüyor ve önce AT OYNAĞI mevkiini sonra da SARIKIZ'I (Tepesi) görüyoruz. M. SARI' nın bir dağ çayını içerek 10.10'da kuleden ayrılıyoruz. Artık yokuşlar bitti,  yayladayız ve yemyeşil karaçam ormanlarında, enfes bir ortamda yol alıyoruz.

 İkinci durağımız şırıl şırıl pınarların aktığı, renk renk çiçekli otların adam boyu yükseldiği, arıların, kuşların, kelebeklerin uçuştuğu TOZLU denilen mevki. Bizimkiler "ayy, uyy" diyerek buz gibi pınar sularıyla uğraşırken ben görüntü avındayım. Kılavuzumuzdan öğrendiğimize göre buraya gelirken AÇ ÖLDÜREN ve YUMURTA PINARI mevkilerini geçmişiz. 10.50'de NANE KIRI' ndayız. Yemyeşil çam ormanlarının ortasında; sırf beyaz mermerlerden oluşan, açıklık, kayalık bir alan burası. Çevreyi izleyip, fotoğraflar çekerek devam ediyoruz. Artık yaylanın en tepe düzlüklerindeyiz. Solumuzdaki seyrek çamlı, yeşillik bir alanı soruyoruz. Ormancı Hasan Bey, biraz da sıkılıp çekinerek "buraya BOK  BÖCEĞİ ALANI" derler, diyerek açıklama getiriyor sorumuza. Türkmenlerin, Yörüklerin yaylak olarak kullandıkları KARTALÇİMEN düzlüğüne geliyoruz. Artık " SARIKIZ" karşımızdadır. Yayla üzerinde, mermer kayalıklar arasından dozerle açılmış; oldukça bozuk bir dağ yolunda birkaç yüz metre ilerliyoruz, sonunda yol bitiyor ve arabamızı bırakarak yaya devam ediyoruz. Hafif bir boyundan (sırt) geçerek 25-30 metre kadar sivri bir tepeye tırmanıyoruz. Zirvede kısa kenarı 5 m. uzun kenarı 15m. Kadar uzunlukta, iki metre kadar yükseklikte "L" şeklinde bir duvardan oluşan yerde SARIKIZ'ın türbesi. "L" nin tam da köşesine 3-4 metrelik bir çam sereni uzatmışlar ki, gelenler ve SARIKIZ' dan dilekte bulunanlar; çaputlarını, mendillerini, gelin kuşaklarını, peçetelerini, atletlerinden, gömleklerinden, daha bilmem hangi giyitlerinden çıkardıkları kumaş parçalarını bu serene bağlıyorlar. "L" nin uzun kenarının ortalarında üç tarafı kapalı bir odacık bulunuyor. Burada da yarı yanmış, yarı erimiş mumlar, şamdanlar, demir ve teneke parçaları, duvarlara sokulan kazıklara geçirilmiş tesbihler, kolyeler, bilezikler, başkaca süs eşyası. Kesif bir mum ve is kokusu; çünkü yakılan mumlardan duvarlar simsiyah olmuş. Köşede özellikle kırmızı, pembe ve mor, sarı renklerle süslü bir gelin başı.

Yine bizimkiler SARIKIZ ile haşır-neşir olurken; SARIKIZ' dan dileklerde bulunup ona mektuplar yazarken ben de çevrenin enfes manzarasını kaydediyorum kamerama. Bu ara onları da çekiyorum tabi bol bol.  Sağ olsun pek ortalayamasa da kılavuzumuz Hasan Bey sayesinde benim de görüntülerim alınıyor zaman zaman. 12.00 sularında SARIKIZ' dan ayrılıp KARTALÇİMEN YAYLASI' nda, buz gibi sulu bir pınar başında öğle yemeğimizi yiyoruz. Kılavuzumuz TAHTAKUŞLAR' dan gelen bir aile ile sohbet ederken bizimkiler de çevrenin enfes, tertemiz ortamında geziye çıkıyorlar. Ben de hemen yakınımızdaki en yüksek tepeye: KARATAŞ (eski GARGAROS) tepesine çıkıyorum. Burası 1774 metre. Karşıda Askeriyenin RADAR üssü 1767 m. Ama tepeye yapılan o dev küre ile BABA DAĞ' daki yükseklik 1780 m. yi Aşıyor olsa gerek. Bu zirvede TAHTAKUŞLAR' dan Ali İDİZ ve Mustafa Kemal KOCABIYIK ile tanışıyoruz. Biraz sohbetten sonra sigara ikram ediyorlar, içmediğimi söyleyince ille de bir ikramda bulunmak zorundaymışlar gibi yanlarında getirdikleri birkaç kiloluk karpuzu kesip ondan sunuyorlar bir parça. Burada da uzun bir taş yığınından oluşan KAZ ALANI denilen yeri fotoğraflıyorum. Sonra da zirveden inip bizimkileri de arabaya alarak RADAR'ın dibine kadar (evden burası 40 km.) gidip oradaki ZEMZEM suyuna varıyoruz. Çok az kaldığı için su alamadan dönüyoruz. Artık dönüş başlamıştır, saat 15.00 sularıdır. Aklımızı ve gönlümüzü İDA (KAZ) dağlarının zirvelerinde bırakarak dönüyoruz. Bir de burada kışın ölecek diye getirip yaylaya bırakılan YILKI ATLARI' nı görüyoruz; Yavrulamışlar da. Maşallah her biri yılan gibi olmuşlar, bir düzine kadar varlar ve "buralar hep bizim" anlayışıyla dolaşıyorlar. Kurtlar da yaklaşamıyormuş bunları, öyle ele-avuca sığacak gibi görünmüyorlar. Kışla birlikte aşağılara, köylere kadar iniyorlarmış. Başka da hiçbir hayvan girmiyormuş "MİLLİ PARK " dâhiline.

Aynı yollardan dura-dinlene dönüyoruz. Aşağılara indikçe serin ve temiz hava ile o cennet manzaraların hepsini gerilerde bırakıyoruz. Mihmandarımızı ( öncümüzü) lojmanına bırakarak Zeytinli' den Zeytin marmelatı ve zeytin reçeli alarak dönüyoruz. Zeytin çiçeği kolonyası ve zeytin tatlısı da oluyormuş. Bunları yeni duyduğum için yazıyorum, bilenler beni bağışlasınlar. Bir de "biz zeytinciyiz" diye geçiniriz.

Bu güzel günümüzü cennet ormanlarımızda ve dağlarımızda geçirmemize vesile olan Edremit Orman İşletme Müdürü Sayın Ali Osman AKSOY' a teşekkürü bir borç biliyoruz. Kendileri Aydın/Çine, li oluyor. Daha önce Köyceğiz'de bir yıl kadar çalışmışlar ve buradan yer de almışlar.

Başka gezilerde buluşmak umuduyla hoşça kalın, dostça kalın. (2007 Ağustos ayı)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI