MANİSA TARZANI: AHMET BEDEVİ

MANİSA TARZANI: AHMET BEDEVİ

                Değerli okurlar, bu hafta okurlarıma nasıl bir yazı sunayım derken karşıma çok güzel bir konu çıktı: Bir çevreci, yeşile, doğaya âşık (tutkun) bir kişi olarak Manisa Tarzanı. 2022 yılını 111 kitapla kapatıp 2023 yılı için kütüphaneden yeni kitaplar almıştım. Onların da üçünü bitirip dördüncüsüne geldiğimde daha baştan birkaç sayfa okumadan sonunu beklemeye gerek duymadan konumu belirledim. Biraz ilerleyip de ilginç bölümlerinden alıntılarla yazımı oluşturayım diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Kitabın yazarı Bedriye AKSAKAL, öyle bir güzel örmüş ki kitabını her bir bölüm es geçilmeyecek güzellikte ve özellikte. Otuz ayrı imza ile Tarzan'ı tanıyan ve onunla diyaloğa girmiş kişilerin anılarından ve yaşanmışlıklarından alıntılarla oluşturmuş yapıtını. Şöyle:

                "SUNU: İnsanlar, yaşam koşullarını iyileştirmek için giriştikleri doğa yağmacılığı sonucu, canlı varlık olan insanın gereksinimleri, korkunç derecede azalmış ve dünyamız kirlilikle baş başa kalmıştır. Ağaçlar bilinçsizce katledilmiş, su kaynakları ve bazı hayvanların neslini insanoğlu yok etmiştir. Son bilimsel araştırmalar, ozon tabakasının delik olduğunu ortaya çıkarmış. Bu korkunç durumu gören bazı ülkeler birleşerek dünyamızı nasıl kurtarabiliriz diye çareler aramaya başlamışlardır. Bir dizi kararlar alarak tüm dünya insanlarına seslendiler. "DOĞAYI KORU!" diye haykırdılar. Dünya haritasını açıp Türkiye'yi bulsunlar. Türkiye'nin bir kenti olan Manisa' ya şöyle bir parmak bassınlar. 50-60 yıl önceki Manisa' nın nasıl bir yer olduğunu düşlesinler. O zamanlar burada yaşayan bir çıplak adam vardı. Bu adam kimdi? Ne yapmıştı? Ne mi yapmıştı? Bu çıplak adam 1923' te geldiği Manisa' nın enkaz kaldırılmasında bulunmuş, daha sonra Manisa' nın yeşillendirilmesi için ağaç dikmeye başlamıştır. Dünya' da belki de ilk kez "ÇEVRE HAREKETİ" ni O başlatmıştır. Tarzan, kuru dalları ektikçe/diktikçe sanki elinde sihir varmış gibi dallar yeşerip fidan olmaya başlamış. Fidanlar ağaç olurken O, Yeşil Manisa' nın sembolü olmuştur. Tarzan'ın yaşamında ağaç sevgiyle bütünleşmiştir. Bir gün insanların doğa katliamına karşı kayıtsız kalamayacağını O, yıllar önce haykırmıştır.  Yeşil derken yüreği titreyen , ağaç sevgisi derken bilinci bileyen Tarzan, "YEŞİLİN ATASI" dır. Tarzan, bir yaratıcıdır. Eşsiz özverisi ile doğa ile iç içe yaşamın güzelliğini insanlara O öğretmiştir. O, yaprağın yeşilinde mutluluğu bulmuştur.  Tarzan, eşsiz bir sanatçıydı. Manisa' da yeşilin tonunu kanıyla, canıyla yarattı. Ağaçları orman olurken Tarzan kitaplaştı. O' nun her söylediği sözde ders vardır. Sevdiğim Maral'ım" derken bakışlarında acı, umut ve özlem vardır. "Çocukluğum, gençliğim at üzerinde geçti" derken duruşunda yiğitlik vardır. Yiğidi anlamak kolay mı? Yiğit bir de Tarzan'sa. Tarzan'ı anlatmak biter. Sen diyesin Kerkük' te doğdu. Ben diyeyim Bağdat'ta. Nerede olduğu çok mu önemli? Önemli olan çevreci olması. Yeşile tutkun olması. Tarzan en güzel yapıtları ardında bırakarak ebedileşti. Âşık Veysel' in dediği gibi. "Yalnız ölüm bir son değil. İnsan geride bıraktığı eserleriyle yaşıyor. Benim kanaatim böyle. İnsanı yaşatacak olan eserleridir". İleride Tarzan sadece Manisa' da değil, Türkiye' de ve dünyada da anılacaktır. Her ağaç diken insan birer Tarzan olacaktır." Bedriye AKSAKAL.

"AHMET BEDEVİ BİR ÇIPLAK GARİP ADAMDIR. AMA ÖLÜNCE AĞAÇ SEVGİSİ SEMBOLÜ OLACAK, HANGİ İDARECİ AĞAÇ KESTİRİRSE RÜYASINA GİRECEK, BOĞAZINA SARILACAĞIM. BU MEMLEKETİN YİŞİLE, YEŞİLLİĞE, AĞACA, ÇİÇEĞE İHTİYACI VAR. BU SEVGİYİ YAŞATIN NE OLUR". Ahmet BEDEVİ.

MANİSA-İZMİR ARASINDAKİ ORMANLARI GÖRECEKSİNİZ. "Biz, Kara Ormanlar, deriz. Asıl ormanları Türkiye'de görmeli. Türkiye'nin en doğusundan bir sincap yola çıksa eğer ömrü vefa ederse, hiçbir yere inmek zorunda kalmadan bir ağacın dalından bir başkasının dalına hoplaya hoplaya ta İzmir'e, Ege Denizine kadar ulaşabilir." Çok değil, 1843 yılında Türkiye' yi gezen Mareşal Motke, böyle söylüyor. Motke,  Manisa' da mola verişini de şöyle dile getiriyor: "Manisa' da mola verdik. Hanın önündeki çınar ağacına bayıldım. Galiba Türkler' in geleneği, mezarlıklara koyu renkli Selvi, kahvehane gibi istirahat edilip keyif çatılacak yerlere çınar dikmek. Doğrusu çok güzel bir gelenek." Ne oldu, yüzyıl içinde güzelim çınarlarımız, ormanlarımız yok oldu? Bu topraklar çırılçıplak ovalara neden dönüştü? Düşmanın acımasızlığı, yangınlar, tarla açmalar, keçi otlatmalar. Bizim bir yazarımızın dediği gibi:

"Cehaletle sefalet bir olmuş,

Sultan Süleyman'ın mülkü dağılmış."

"Yine de bazı kentlerimizin adının başına yeşil sanı alarak anılır: YEŞİL BURSA, YEŞİL MANİSA. gibi. Tanrıların Dağı'nda (Spilios) doğayla bütünleşen, Manisa' nın yeşillenmesinde öncülük eden, daha doğrusu yeşillendiren kişinin öyküsünü özetlemeye çalışacağım. Sinemaseverlerin sevgilisi bir Tarzan vardı. Ömrü ormanlarda geçen.  Bir de Manisa Tarzan' ı var. Ömrünü adadığı kent olan Manisa' yı yeşillendiren ve bu kentin sevgilisi olmuş Tarzan' a geçmeden önce Manisa kentinden söz edelim azıcık. Manisa, tarihin en eski kentlerinden birisidir. Adını kenti kuran MAGNETLER' den alır. Gediz vadisinin üstü kadar altı da tarihi bakımdan çok zengindir. Tarih öncesi çağlardan sonra kent ve çevresi Anadolu' nun genel kaderine uyarak İ.Ö. 2. Binde Hititler' in ardından AKALAR ve FRİKLER' in egemenliğine girmiş. Yöreyi alan LİDYALILAR, kalıntıları il sınırları içinde bulunan SARDES' i başkent yapmıştır. Burası LİDYA, daha sonra YUNAN, ROMA, İRAN ve BİZANSLILAR' ın eline geçmiştir. SARUHAN BEY, Manisa' yı Bizanslılar' dan alarak Beyliğine başkent yapmış, 1389 yılında Yıldırım Bayezid'in fethettiği kent, 1402 Ankara Savaşı' ndan sonra Timurlenk tarafından alınan Manisa, İzmir'in işgalinden iki hafta sonra, 29 Mayıs 1919' da işgale uğruyor. Kurtuluş Savaşı öncesi Manisa da diğer kentlerimiz gibi üç yıl boyunca düşman işgali altında kaldı. Kül yığını haline gelen Manisa' yı eski haline getirebilmek için çok çalışmak gerekiyordu. Talih rüzgârı gelecekte Manisa Tarzan'ı olacak Manisalılar' ın sevip saydığı, kişi haline gelecek Ahmet Bedevi' yi Manisa' ya atıverdi. O, Manisa' yı süsleyen ağaçların atası oldu. 

Tarzan, Spil' in eteklerindeki bir kulübede yaşardı. Bizler bu kulübeye 20 dakikada çıkarken O, bu yolu altı dakikada çıkıyor, üç dakikada iniyordu. Hem de her gün üç/dört kez. Bir de otuz yıl boyu ramazanda iftar ve sahur topları atardı oradan. Yaz-kış, kar-çamur. Demeden bu topla Manisalılar' a hizmet ederdi. Kimdi bu Manisa Tarzan' ı ? Çocukluğu ve geçmişi nasıl geçmişti? Bu soruları Tarzan' ın yakın dostlarına sordum, yanıtını onlardan aldım. Tarzan' ın yaşam öyküsünü hep birlikte onlardan dinleyelim"

DOĞA VE İNSAN: Manisa'yı ve Spil' i süsleyen ağaçların tümüne hatır sorsanız alacağınız yanıt mutlaka şu olacaktır: "Beni yetiştiren Manisa Tarzan'ıdır". O, günümüzün romantizminden, siyasi elem ve ideolojiye kadar uzanan çevreci, yeşil hareketin tam kaynağında, ömrünü yeşile adamış, "BİR ÇEVRE DERVİŞİ"  "Tarzan, Kerkük Türklerindendi. Irak'ta Fırat ile Dicle nehirlerinin birleştiği yerde dünyaya gelmiş. Gençliğinde bir eğlence sırasında, iri siyah gözlü güzeller güzeli bir kıza rastlar, kızı görür görmez de âşık olur. Bu kız Türkmen kabile Reisi Şeyh Tahir'in kızı Meral' dir. Tarzan, yaşamının o kesitini şöyle anlatıyor: "Ailesinden Meral'i istediğimizde nişanda, cirit oyunları ve eğlence yapılmıştı." Daha sonra düğün hazırlıkları başlamak üzereyken 1. Dünya Savaşı çıkmış. Türkiye' de savaşa katılmıştı. Manisa Tarzan'ı, asker olup cepheye koşmuş. Yalnız ne var ki, Türkiye ve müttefikler savaşı kaybetmişlerdi. Manisa Tarzan'ı buna çok üzüldü. Hindistan'a geçti, insan görmemiş ormanlarda yaşadı, diyar diyar dolaştı. Bir gün İran' ın güzel bir beldesi olan Rumi' ye geldi. Nişanlısının kabilesini sorduğunda onların İran'ın doğusunda Gver yaylasına gittiklerini öğrendi. Günlerce aç susuz yollara düştü ve Şeyh Tahir'in kabilesini buldu. Nişanlısı ile karşılaştığında dünyalar onun oldu. Düğün hazırlıklarına başlandı. Tam da bu sıralar Manisa Tarzan' ı, İran gazetelerinden birinde Türkiye' de Mustafa Kemal Paşa adında bir kahramanın mücadeleye giriştiğini okudu. Artık o'nun İran' da geçireceği boş vakti yoktu. Savaşa katılmak üzere gönüllülerle yola çıktı. Meral' i de savaşa götürüyordu ki sarp bir kayalıktan geçerken kızın ayağı kaydı ve uçuruma yuvarlandı. "Manisa Tarzan'ı" kollarının arasında son nefesini veren sevgilisinin acısını yüreğinde dağlayıp savaşa koştu. Cepheden cepheye geçti. Savaştan sonra "İstiklal Madalyası" ile ödüllendirildi. Manisa' ya yerleşti. Ömrünün sonuna kadar ağaç dikti, fidan suladı. Bu gün Manisa' da pek çok ağaç O'nun eseridir. Böylece Meral' in sevgisinin yerini "Vatan Sevgisi " aldı. Ölümünden sonra da oraya gömüldü. O meczup gibi görünen insan, görüldüğü gibi Milli bir kahraman olduğu kadar, müstesna bir insan ve ebediyete kadar bütün Manisalılar' ın sevgilisi olmuştur. Kendisi anlatıyor: "Yaşayışım gayet basittir. Yaz, kış Top kale' deki kulübemde ve bir mağarada yaşarım. Evim, meyve ağaçları ve çiçeklerle çevrilmiş bir cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için kendi yaptığım bitkisel yağlar sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten dertle gamı bunlarla tutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alır, okurum."  "ÜZÜNTÜ DAĞIN ÜZERİNDE GELİP DURAN BULUTA BENZER. ÇOK DURUNCA YAĞMUR OLUR, KAR OLUR, YERLEŞİR KALIR. BAŞINDA ÜZÜNTÜYÜ ÇOK DURDURMAYA GELMEZ. BULUTU, DAHA BULUT HALİNDEYKEN KOVMAK LAZIM.". Manisa Tarzan'ı

Tarzan, 30 ayrı kişinin kaleminden ayrı ve ilginç yönleri ile anlatılmış. Belediyede "Bahçıvan yardımcısı" olarak görev verilmiş. Her gün öğle saatinde ve Ramazanda iftar ve sahur saatlerinde Spil Dağındaki topla vakti bildiriyormuş. Bu arada sürekli ağaç diker ve bu konuda ceza evinden hafif cezası olanları bile izinle alır onları çalıştırırmış. Bir yerde ağaç kesildiğinde oraya gelir bağırır/çağırır kesimi durdururmuş. Habersiz kesilen ağaçları gördüğünde "ULU ÇAM AĞAÇLARINI KESMİŞLER, GÖĞSÜME HANÇER SAPLANIYOR. EVLATLARINI KAYBETMİŞ BİR BABA GİBİYİM" diyerek yakınıyor. Böyle vakalarda valinin karşısına dikilir, kesilecek ağaçlar için direnirmiş. Bundan dolayı gazetelerde "VALİYE KÖK SÖKTÜREN ADAM" başlığıyla yazılar çıkmış. Tarzan, dağcılarla dağlara tırmanıyormuş. Yörük yaylalarından geçip konaklarken bir YÖRÜK kızına da âşık olmuş ama. "Tarzan, dilimizden başka bir dil konuşmazdı. Bir gün ben, O, bir arkadaşımla Muradiye Camisinin önünde koyu bir söyleşi yapıyorduk. Bir turist arabası geldi. Arabadan inenlerin kimi İngilizce, kimi de Fransızca konuşuyordu. Turistler Tarzan' ı görünce hemen yanına geldiler ve O'na sorular yöneltmeye başladılar. Tarzan, rehbere dönerek:  "Onlara de ki, Tarzan yedi dil biliyor. Türkiye' de Türkçe' den başka dil konuşmaz. Onun için sorularını cevaplandırmayacağım. O an O' nun zekâsına bir kez daha hayran kaldım." Ağaçlar kesildikçe Tarzan'ın yüreğinden bir parça daha koparılmış oluyordu. Hastalandı, hastaneye kaldırıldı. Arkadaşımla O'nu ziyarete gittik. Tarzan bizi görünce çok sevindi. "Bahçeye çıkalım" dedi. Kendisinin hasta yatağında görülmesini istemezdi. Hep beraber bahçeye çıktık. Oktay, fotoğraf çekilmemizi teklif etti. "Çocuklarımın altında çekilelim!" dedi. Tarzan'ın "Çocuklarım!" dediği ağaçlarıydı. Fotoğraf çekildikten üç gün sonra Tarzan, Hakk'ın rahmetine kavuştu."  Suphi EGEMEN

Tarzan Manisa' lı dağcı arkadaşlarıyla dağ tırmanışlarına da katılmış. Dağ başlarında bile arkadaşları kat kat giyinirken Tarzan yalnız siyah şortuyla günlerini geçirmiş. Demirkazık Dağı tırmanışından sonra Konya' da Mevlana Müzesine uğramışlar ve müzeyi ziyaret etmek istemişler. Ancak çıplak diye görevli Tarzan' ı içeriye almak istememiş. O zaman Tarzan, kapının üzerinde yazılı olan levhayı gösterip okuyor:

"Yine de gel. Ne olursan ol yine de gel.

 Kâfir ol, Mecusi ol, putperest ol, yine de gel.

Benim dergâhım ümitsiz dergâhı değildir.

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan yine de gel."

 Görevli yaptığı yanlıştan dolayı başını eğdi. Tarzan, içeriye girerek duasını yapıp dışarıya çıktı." Haydar AKSAKAL

Manisa Belediye Başkanı Dayıoğlu anlatıyor. "Manisa Tarzan' ı diye bilinen Ahmet Bedevi, Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas Fırkasında çarpıştı. Sonra Milli Mücadele' ye katılan Tarzan, düşmanı Ege' den kovalayarak İzmir'den denize döken ordunun içinde bulundu. Bu yüzden İstiklal Madalyası aldı"

                Ozon tabakasının delik olduğu ve küresel kirlenmenin uzun zamandır bir tehlike arz ettiği bilinmekteydi. Geçenlerde basında ozon tabakasındaki deliğin genişlemesinin durduğu, hatta daralmaya başladığı bildiriliyordu. Bu da sevindirici bir haber olarak kayıtlara geçti.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI