METROPOLİS/TORBALI/İZMİR

                Değerli okuyucular,  yakın çevremizde gidip görmediğimiz, gezmediğimiz, yazmadığımız ören yeri kalmamıştı. Geçenlerde nereden estiyse kulağımıza Torbalı yakınlarında "METROPOLİS" adında bir ören yerinin olduğu bilgisi çalındı. Hemen internetten bir araştırma yaptık ve hem görsel hem de yazınsal olarak bizi tatmin edecek epeyce bilgi edindik. Daha durur muyuz? İlk fırsatta aracımıza atladığımız gibi Muğla-Çine-Aydın diyerek otobana girdik. Otobandan Torbalı sapağına girdiğimizde hemen de "METROPOLİS" levhası karşımızda boy gösterdi. Ok yönünde bir iki levha daha geçtikten sonra küçük yerleşim yerlerine ulaştık. Bir iki kişiye sorduktan sonra muhteşem Metropolis antik kenti karşımızda bütün ihtişamıyla göz doldurdu. Köy yolundan antik alana sapar sapmaz alan kare taşlarla döşenmişti. Aracımızı asırlık zeytin ağaçlarından birinin altına çekerek "GİRİŞ" e doğru yöneldik. Girişin hemen sağında karşımıza neredeyse üç insan boyunda-sonradan aslının İzmir Müzesinde olduğunu öğrendiğimiz- "ÇİFTE KIZLAR" heykeli dikiliverdi. Onu geçip girişteki görevli bayana girişin ücretini sorduğumuzda ücretin olmadığını söyledi ve sol taraftaki Antik Tiyatro yönünde ilerlememizi önerdi.  Ören yeri genelinde bol bol zeytin ağaçlarının olduğunu gözledik, antik alanların olduğu yerlerde alan temizliği yapılmış ve gerekli bilgileri ihtiva eden levhalar dikilmişti. Mükemmel, tertemiz ve onarılmış bir tiyatroya duhul eyledik. Tiyatronun caveasının ilk sıralarında mermer koltuklar sıralanmıştı, aralarda da üzerleri üzüm salkımlarıyla bezenmiş, masa şeklinde küçük sütuncuklar konulmuştu. AKROPOL tepesine doğru tırmanan yollar, tepenin sağından ve solundan demiryolu traverslerinden oluşturulmuş merdivenlerle tırmanışı kolaylaştırıyordu.  Yaz sıcağında olsaydı bu tepeleri tırmanmak epece zahmetli olurdu. Ancak bu bahar gününde çevre yemyeşil otlar ve çiçekleriyle bezenmişti. Ağaçlar da oldukça renkli ve canlıydı. Ancak asırlık zeytin ağaçlarından dökülen zeytinler hiç toplanmamış ve ayaklar altında ezilmiş, ortam pirina kokuyordu. Baktık ki, zeytinlerin başındaki zeytinler de Nisan ayı olmasına karşın hiç toplanmamıştı. Demek ki, burası vatandaştan alınarak kamulaştırılmış ve zeytin meyvesiyle ilgilenen olmamıştı. Ancak antik alana yapılan yollar oldukça mükemmel ve rahattı. İlgili alanları tek tek inceleyip fotoğraflayarak AKROPOL TEPESİ' ne kadar çıktık ve karşımızdaki TORBALI Ovasının rengârenk manzarasını keyifle ve huzurla seyran edip fotoğrafladık. Tabi ki arkada da bembeyaz mimari yapılarla TORBALI KENTİ.  Antik alanı en iyisi biz size kaynaklardan aktaralım. Önce bize girişte verilen kitapçıktan özetleyelim:

"ANA TANRIÇAYLA METROPOLİS TİYATROSUNUN SOYLU KOLTUKLARINDA BULUŞUN" Diyerek başlıyor broşür bilgileri. "İzmir'in Torbalı ilçesinin Yeniköy ve Özbey köyleri arasındaki METROPOLİS ANTİK KENTİ,  sırtını GALLESİON Dağı' na dayamış olan kent, adını Meter Gallesia isimli ana Tanrıçadan alır. Metropolis çevresinde ilk yerleşim izleri ise Taş Devri'nde(Neolitik)-Tepeköy, Derecik, Kuşçuburun'a kadar uzanmaktadır. Genç Antik Çağ'da Metropolis, bir Piskoposluk merkezi haline gelmiş ancak,  savaşlar ve ekonomik nedenlerden dolayı küçülmeye başlamış ve kentte savunma amaçlı bir kale inşa edilmiştir. 14. Yy. dan dan itibaren bölgenin Aydınoğulları Beyliği' nin eline geçmesiyle beraber Metropolis de  Aydınoğulları Beyliği' nin idaresi altına girmiş, ancak eski konumunda daha fazla yaşayamamış ve Torbalı' ya taşınmıştır.

                Güvenliğin sağlandığı stratejik bir konuma sahip olan AKROPOL,  tüm Torbalı Ovasına hâkim 16.000 metrekarelik bir alanı kapsar. Buradan çevreyi çok iyi gözlemlemek mümkündür. Yapılan kazılar ve sondajlar sonunda M,Ö, 3000 yıllarından itibaren AKROPOL TEPESİ' nin yerleşim gördüğü saptanmış, Helenistik Dönemde ise çevresi güçlü surlarla çevrelenmiştir (Ancak bu gün ancak surların temelleri kalmıştır). Helenistik Dönemde inşa edilmiş tiyatronun Roma Döneminde zemini mermer döşeme ile kaplanmış ve sahne binası genişletilmiştir. 2000-2001 yıllarında restore edilmiş, tiyatro yaklaşık 4000 seyirci kapasitesine sahiptir.

PERİSTİLLİ EV: Antik tiyatronun güney yamacında tiyatro ve şehir bağlantısını araştırmak için yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Peristil avlulu ev şimdiye kadar pek bilinmeyen sivil yaşama ait detayları aydınlatmaya başlamıştır. Yapının ortasındaki geniş avlu mermer levhalar ile kaplanmış ve her kenarında dört sütun sırası ile çevrelenmiştir.  Avluyu çevreleyen çok sayıda mekân ise renkli duvar sıvaları ve zengin buluntular ile yapının Roma Dönemi'nde yaşamış varlıklı bir Metropolis sakinine ait olduğunu gösteriyor.

BOULEUTERİON(MECLİS BİNASI): Meclis binası, demokrasi ile yönetilen kentlerde özgür yurttaşlarca seçilmiş meclis üyelerinin toplantı yaptıkları kamu binalarıdır. Bu binalarda meclis üyeleri kentle ilgili her konuyu konuşur, karara bağlarlardı. M,Ö, 2. Yüzyılın ortalarında yapılan kare formlu Metropolis Bouleuteion'u, 350 kişi kapasitelidir.

STOA: Yağmur ve güneşten korunmak amacıyla yapılan stoalar, dini törenlerde, siyasi ve felsefi toplantılarda, ticari ve kültürel etkinliklerde kullanılmaktaydı. Dor düzenindeki iki sütun sırasıyla taşınan stoa, M,Ö. 2. Yy. da inşa edilmiştir. Öndeki sütunların üzerinde binanın yapımına paraca destek olan varlıklı kimselerin adları yazılıdır. Bu durumun sponsorluk kurumunun ilk örnekleri olduğu belli olmaktadır.

GYMNASİONLAR:  Antik çağda gençlere bedensel ve düşünsel eğitimin verildiği kamu yapılarıdır. Metropolis gymnasionundan Augustus Dönemine ait yapılarda söz edilmiştir. M.Ö. 2. Yy.' a tarihlenen bir yazıta göre gymnasion yöneticisi olarak Alexandra Mirton isimli bir kadının adı geçmektedir.

PALAESTRA(Aşağı Hamam): Roma İmparatorluk Dönemine ait, iç cephesi tamamen mermer kaplama, merkez salonunun kenarlarında özel tasarlanmış basamaklı havuzların bulunduğu görkemli bir hamam yapısıdır.

                Değerli okurlar,  Metropolis ören yeri gezimiz, bu kez de düzenli merdivenleri çıkarak devam ediyor. Bu kez,  ilgili bölümlere dikilen levhalardan özgün bilgilerle sizleri de ören yeri hakkında bilgilendirmeye devam edelim:

"TİYATRO: Helenistik Dönemde yapılmış tiyatroların en erken örneklerinden biri olan Metropolis Tiyatrosu,  tamamen ana kaya oyularak oluşturulmuştur. Ele geçen yazıt ve buluntulara göre tiyatroda gösterilerinin yanı sıra sosyal ve dini törenlerin de yapıldığı anlaşılmaktadır. 1990 yılından beri yapılan kazılar sonucu iyi korunmuş sahne(skene), oturma sıraları(cavea) ve oyun alanı (orkestra) ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 4000 kişi kapasiteli tiyatronun oturma yerleri, dairesel bir koridor(diazoma) ile ikiye ayrılır. Roma Döneminde sahne ve orkestra mimarisinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Helenistik sahne genişletilmiş ve orkestra zemini mavi/beyaz mermerle kaplanmıştır. Soylu koltukları ise orkestra içindeki özgün konumlarından alınarak cavea önüne taşınmıştır. 1995' te keşfedilen grifonlu soylu koltuğu halen İzmir Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir. Grifon gücü temsil eden kartal başlı ve aslan gövdeli mitolojik bir hayvandır. Tiyatroların alt bölümünü kapsayan konservasyon ve restorasyon projesi, 2001 yılında tamamlanmıştır. Tiyatrodan sonra sağ yöndeki yolda ilerleyerek STOA' ya ulaşıyoruz.

STOA: Metropolis STOA' sı, insanları kışın yağmurdan, yazın güneşin sıcağından koruyup gölge sağlayan ve ovaya bakan güzel manzaralı bir yapıdır. STOA, M.Ö. 2. Yy ortalarında yapılmış ve M.S. 17 yılında Batı Anadolu' yu sarsan deprem sırasında yıkılmıştır. STOA, kamu yapılarının bulunduğu 200 ayak (67 metre) uzunluğunda ve 100 ayak(33/34 metre) genişliğindeki bir adanın alt terasına yapılmıştır. Uzunluğu bütün adayı kapsamakta, genişliği ise 9.95 metreyi, yaklaşık 30 ayağı bulmaktaydı. Önde DOR tarzında yivli sütunlar, ortada ise daha kalın ve düz olan 19 adet sütun sırası, çatıyı taşıyordu. Öndeki sütunların üstlerinde yazıtların bulunduğu yükseltilmiş küçük panolar bırakılmıştır. Depremden sonra bir süre terk edilen Stoa, Roma İmparatoru Traianus Dönemi' inden sonra yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Bizans Dönemi' nde Stoanın arka duvarı Bizans Kalesinin yapımında temel olarak kullanılmış, her iki yanına yeni kuleler inşa edilmiştir. Stoadan biraz daha yukarıya çıkarak antik alanın ortalarında MECLİS BİNASI levhasına geliyoruz.

MECLİS BİNASI: Antik dönemin meclis binaları olarak adlandırılan BOULEUTERİON' larda kentin yönetimiyle ilgili kararlar alınırdı. M.Ö. 2. Yüzyılın ortalarında yapılan Metropolis Bouletedionu, 16.90x17.70 m. Boyutlarıyla kareye yakın bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, ışınsal merdivenlerle iki bölüme ayrılmıştır. Dairesel formlu oturma sıraları, antik tiyatrolarda olduğu gibi tasarlanmıştır. Mimari bloklar yardımıyla yapının DOR düzenindeki cephesinin çift yüzlü sütunlarından ve üst yapıdan oluştuğu anlaşılmaktadır. Ön cephede dört pencere ve iki kapı ile açıklık sağlanırken, yan duvarların iç kısmında nişlerin bulunduğu düşünülmektedir. Kazılar sırasında veya Bizans surlarının içinde çok sayıda meclis üyelerini temsil eden heykeller ve sunaklar ele geçmiştir. 13. Yüzyılda yapılan Bizans Kalesinin güney duvarı,  meclis binasının tak ortasından geçirilmiştir. Hamam ve çevresindeki yapıların üzeri, günümüzde koruyucu çatıyla örtülerek kapatılmıştır.

HAMAM-GYMNASİUM: Roma Hamamları, yıkanma işlevinin yanı sıra günümüzdeki cafe ve spor merkezleri gibi iletişim alanlarıydı. Tipik bir Roma Hamamı'nda sıcaklık(caldarnium), ılıklık(tepidarium) ve soğukluk(frigidarium) bölümleri bulunmaktaydı. Metropolis hamamı' nda bunlara ek olarak masaj odası, (aleipterion) ve ön salonun (probalaneion) da bulunduğu yazılardan anlaşılmaktadır. Caldarium döşemesi altında bulunan boşluklarda sıcak havanın dolaşmasıyla (hypocaust sistem) mekânın ısıtılması sağlanmaktaydı. Frigidarium ise üzeri tonozla örtülmüş küçük bir havuzdan (psicina) oluşuyordu.  Fricidarium' un hemen güneyinde üç oda ve önlerindeki sütunlu holden oluşan Gymnasium bulunuyordu. Erken Roma Dönemi' ne tarihlenen bir yazıtta, Hamamla birlikte yapı kompleksini oluşturan Gyimnasium'un Aleksandra Mirton isimli bir kadın tarafından yönetildiği belirtilmektedir. Bu yapı adasının güney doğu köşesinde latrina(tuvalet) yer alır. Hamamda sürdürülen kazı çalışmalarında çok sayıda heykel bulunmuştur. Bunlardan sağlık tanrısı ASKLEPİOS' a ait heykel İzmir Tarih Sanat Müzesi'nde sergilenmektedir.

ATRİUMLU EV: Metropolis' te bu güne kadar ortaya çıkarılan yapılar arasındaki ilişki, düzenli bir kent planı organizasyonunun varlığına işaret etmektedir. 2003 sezonunda yapılan çalışmalar sonunda ortasında avlu ve havuz bulunan yapılar ortaya çıkarılmıştır. Belirli bir sistem içinde yerleştirilmiş yapıların boyutları yaklaşık 18x18 metredir. ATRİUMLU EV olarak adlandırılan bu yapılardan birinde üzerinde "İYİ ŞANSLAR"  anlamına gelen Latince "BONA FORTUNA" ve Yunanca ibareler bulunan bir mozaik ele geçirilmiştir."  KÜLTÜR PORTALI' ndan:

                "METROPOLİS, M.Ö. 3. Yüzyılda Seleukos Krallığı zamanında Lyzmarchos' un  adamları tarafından kurulmuştur. Metropolis, "ANA TANRIÇA KENTİ" demektir. Şehre adını veren Ana Tanrıçaya ait heykel Uyuzdere mevkiinde yapılan kazılarda bulunmuştur. Metropolis Helenistik dönemde gelişmiş, şehir görkemli sur duvarlarıyla çevrelenmiş. Savaş tanrısı ARES adına bir tapınak yapılmış, stoa ve tiyatro gibi anıtsal kamu yapıları inşa edilmiştir. Helenistik dönemin sanatı açısından son derece kaliteli ve özgün heykeltıraşlık eserleriyle donatılmıştır. Roma İmparatorluk döneminde kent, yamaçlardan aşağıya doğru gelişmiştir. Tiyatrodaki koltukların arkasında ZEUS' un yıldırım demeti ve Kalkanlı ARES kabartması vardır. Merdiven kenarları her biri değişik desene sahip aslan ayaklarıyla süslenmiştir. Kaynak İzmir Turizm ve Kültür Müdürlüğü

"METROPOLİS", kuruluşu günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine dayanan bir antik kenttir. Efes'e 30 km, İzmir'e 40 km. mesafede olup Küçük Menderes Havzasına hâkim konumdadır.  Bu kentle ilgili çalışmalar, 1970' li yıllarda Prof. Dr. Recep MERİÇ tarafından yürütülmüştür. Daha sonra 1990 yılında başlayan arkeolojik kazı çalışmaları. 2007 yılından bu yana Prof. Dr. Serdar AYBEK tarafından yürütülmektedir. METROPOLİS ANTİK KENTİ' nde yürütülen çalışmalar, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Torbalı Belediyesi, Sabancı Vakfı ve MESEDER (Metropolis Sevenler Derneği) tarafından desteklenmektedir. "

YAZARIN DİĞER YAZILARI