MUT, MUT KALESİ, MUT OVASI

                Değerli okurlar, Mut' ta yol yorgunluğunu attıktan sonra sabah, önce kaleye doğru yürüyor ve gerekli fotoğrafları alıyoruz. Oradan hemen yanındaki Belediye binasına çıkıyor ve Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Bey ile görüşüyoruz. Rehberimiz ve aracımızla Belediyeden ayrılıp Mut ve çevresini tanımak için Rehberimiz Selim Beyle yollara düşüyoruz. Önce Mehmet Ali Bey'in bize hediye ettiği ve Ensar KÖSE'nin hazırladığı "MUT (Claudiopolis)" kitabından MUT adının anlamını çıkarmaya çalışalım. "Roma kolonisi, 'Colonia Lulia Augusta Felixs Ninica' olarak emekli askerleri yerleştirmek amacıyla kurulmuştur. Clauduopolis adını ise; Claududios tarafından şehir statüsü verilince almıştır.' Şehrin MUT adını almasıyla ilgili ortaya atılan birkaç değişik rivayet vardır. Bunlardan ilkine göre Hititler zamanında şehrin adı, 'Yenika veya Yenikend' idi. Diğer bir rivayete göre MUT' a adını veren kişi, Silifke bölgesini yönetimi altına almış olan Seleukosların 'MUTS' adındaki komutanıdır. Bunun yanı sıra bir zamanlar bölgede 'murt' meyvesinin çok yetişmesinden dolayı bu adı aldığı söylenmiştir. Evliya Çelebi' ye göre ise burada birçok askerin şehit olmasından dolayı Dar-ı Mut(Mevt) kalesi derlermiş. Yani askerlerin şehit edildiği kale anlamına. Anadolu'daki tarihi adlarla ilgili çalışmalar yürüten Bilge UMAR ise Anadolu'da bunun gibi adların LUWİ dilinden geldiğini ve bunun bir 'vadi' nin ya da vadi içinde bulunan bir yerleşme biriminin adı olduğunu söyler. Bunu pekiştirmek için de ALAMUT-HADRAMUT-KARMUT-MANAMUT-MERCUMUT-MUT-SAMUT gibi yer adlarının olduğunu örnekler."

MUT KALESİ: Şehrin ortasında yer alan kalenin ilk inşa tarihi bilinmemektedir. Evliya Çelebi' ye göre "Karamanoğlu Yakup Bey, MUT Kalesini Rumlar' ın elinden almak için birçok askerle hücum etmiş, fakat askerlerin hepsi burada şehit olduğundan buraya Darmend-Darul-Mevt (Dar-ı Mut) derler" demektedir. Daha sonra yine Karamanoğlu Beylerinden İbrahim Bey bu kaleyi ele geçirerek tamamen yıktırmıştır. Kale, Osmanlılar' ın eline geçtikten sonra 1. Ahmet zamanında bu günkü haline getirilmiştir. Köşegen ve kare burçlarla desteklenmiş dış suru ve iç kalesi bulunmaktadır. Kale içinde bir restoran bulunurken eski bir bina da müzeye dönüştürülmek istenmektedir. Kaleye ait olduğu kesin olmayan bir de yazıt bulunmaktadır. Bu kalenin soluna düşen tepenin üzerinde de bir kilise kalıntısı vardır." Mersin İl-Kültür-Turizm Müdürlüğü arşivi

GÖZETLEME KULESİ: 14,YY. karakterindeki kule, dairesel planda ve iki katlıdır. Basık tonozlu koridordaki bir kapıdan duvar içinde dönen gizli bir merdivenle birinci, ikinci kata ve kat hizasındaki harici seğirdim yerine çıkılır. Üçüncü kata ise dışarıdaki seğirdim yerindeki mevcut ayrı bir kapıdan girilerek kule boşluğundan iç yüzeyi oyularak inşa edilmiş bir diğer merdivenle çıkılmaktadır. Kulenin üst nihayeti dendanlarla çevrilidir. Kalenin asıl kapısı kuzeydedir. Ayrıca güneyde muhteşem bir kapı daha vardır. Bu kapı Kuyucu Murat Paşa' nın 1606-1611 yıllarında Anadolu' da Celali İsyanını bastırdığı sıralarda Mut Kalesini esaslı bir surette tamirinden sonra açılmış olsa gerektir.  Kapının açıldığı yıl kıtlık olduğundan kapının uğursuzluğuna hükmedilerek halk tarafından bu kapıya ' KITLIK KAPISI' adı verilmiş olabilir. Kaleden çıkar/çıkmaz hemen yan taraftaki tarihi TAŞ HAN' a giriyor ve fotoğraflamaya başlıyoruz. Hanların, hamamların, köprülerin, kalelerin, türbelerin kısacası Kervansarayların böyle kervan yolları üzerine neden yapıldığını gayet iyi biliyoruz. Biz en iyisi bu hanın tarihçesini duvardaki "TAŞHAN'IN TARİHÇESİ levhasından alarak sizlere açıklayalım: "Taşhan, 1722-1725 yılları arasında Hacı Sunullah Paşa tarafından yaptırılmıştır. Şimdi ise Paşanın torunlarından Ahmet Arslan'ın çocuklarının mülkiyetindedir. Hanın hiçbir yerinde herhangi bir kitabe yoktur. Dikdörtgen plan üzerine yapılan eser, HAN ve KATIRLIK olarak iki bölümden oluşmaktadır. Katırlık diye adlandırılan ahır kısmı harap bir şekilde duruyor ise de hanın güneye doğru uzanan büyük bir bölümü tapudan ayrılarak çok eski yıllarda şehir imar planı içerisine dâhil edilmiştir. Kalan bölümde ise 29 hücre tespit edilmiştir. Tamamı kesme taş ile kaplı olan esere güney tarafındaki kemer kuşatmalı genişçe bir kapıdan girilir. Kuzey taraftaki kapı ise kemerin birinin arkası yıkılarak açılmıştır. Burada 40 adet oda vardır ve her odada bir ocak bulunmaktadır. Eserin batı yönünde dama çıkmak için odanın içinden tırmanılan taş basamaklı bir merdiven kullanılır. Doğu yönünde ise katırlık kısmına geçiş, daha geniş bir kapı ile sağlanır. Han geçmişte değişik amaçlarla hizmet vermiş olsa da, Cumhuriyet Döneminden sonra malikleri tarafından kullanıldı. 1963 yılından sonra 5-6 yıl boyunca ilçenin Pazar yeri olarak halkın hizmetindeydi. Daha sonraki yıllarda az sayıdaki demircilik, semercilik, kalaycılık ve lehimcilik gibi iş kollarındaki esnaf tarafından kullanılmış, uzun zamandır da boş ve işlevsiz bir biçimde bulunmaktaydı. 25 Eylül 2002 tarihinden itibaren Büyükşehir Belediye Başkanımız Vahap SEÇER' in girişimleri neticesinde mülkiyet sahibi aile bireylerince de herhangi bir kira talebinde bulunulmadan dar gelirli üretici kadınlara 'Pazar Yeri' olarak tahsis edildi. Bu gün itibariyle Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı'mız nezdinde Büyükşehir Belediye Başkanı'mız Vahap SEÇER' in himayesinde hizmete devam etmektedir."

ANIT ZEYTİN AĞACI. 30 yıl kadar önce Mut' tan geçtiğimde burasının dağ başında küçük bir ilçe olduğu sanısına kapılmıştım. Oysa Mut, alan genişliği açısından Türkiye'nin en geniş ilçelerinden biriymiş. Ayrıca öyle dağ başında falan da değilmiş. Üç yüz-dört yüz metre rakımda geniş ve verimli topraklara sahip verimli bir ova imiş. Ayrıca 60 binden fazla nüfusa sahipmiş ve 100 civarında mahallesi varmış. Zeytincilik burada çok önemli bir yere sahipmiş, hele kayısı bakımından çok önemli bir yeri varmış. Türkiye' de Haziran ayında ilk kayısı burada yetişiyor ve satışa sunuluyormuş. İncirdir, üzümdür, cevizdir, bademdir, elma-armut-vişne-kiraz bütün meyveler ve sebze yetişiyormuş. GÖKSU NEHRİ, buradan geçtiği için bu toprakları ihya etmiş. Rehberimiz Selim Bey, diyor ki, "Hocam, burada muz ve fındıktan başka her türlü meyve yetişir. Bizi neredeyse bir kayısı denizi içinden geçirerek 30 km. mesafedeki ANIT ZEYTİN AĞACI'na götürüyor.  Zeytin ağacının önündeki levhada ise şu bilgileri okuyoruz:

 "T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, kültür varlıkları ve müzeler genel müdürlüğü, adana kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulunun 23.12.2006 tarih ve 5577 sayılı kararı ile 2860 sayılı yasa gereği 'anıt ağaç' olarak tescil edilmiştir. T.C. çevre ve orman bakanlığı, Doğu Akdeniz ormancılık araştırma Müdürlüğü'nün 10.02.2010 tarih ve 124 sayılı yazıları ile yaşı 1300 yıl olarak tascil edilmiştir. Mut Belediye Başk. Park Ve Bahçeler Müdürlüğü". buradan da mut merkeze 65 km. uzaklıktaki Karacaoğlan tepesi' ne tırmanıyoruz.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI