ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE AKHİSAR


                Değerli okuyucular, neleri, nereleri anlatalım, yazalım diye düşünürken Hanım, Akhisar Motosiklet Festivali olduğunu arayıp buluyor. Hemen bir araştırma yapıyor ve Akhisar' da neler yapabileceğimizi bulup öğreniyoruz. Hemen ilgili birimlerle iletişime geçiyor ve gerekli bilgileri alıyoruz. Ağustos ortalarında bir Perşembe günü MAVİ KUŞ' umuza atladığımız gibi 'ver elini Akhisar!' diyerek yola çıkıyoruz. Köyceğiz-Akhisar arası 375 km. civarında. Genelde yollarımız güzel, İzmir içinde Bornova' ya uğramadan Turgutlu yolundan otobanla Manisa' ya çıkıyoruz. Manisa-Akhisar 55 km. Ankara'da okuduğum yıllarda ve Bursa'da hanımın ailesine gidip geldiğimiz yıllarda Akhisar'dan çok gelip/geçmiştik ama merkeze girmemiştik. Doğruca merkeze giriyor ve Belediye önünde aracımızı park ederek önünde büyük bir ATATÜRK görüntüsünün resmedildiği Belediye binasına çıkıyoruz. Daha salonda önceden geleceğimizi bilen Özel Kalem Müdürü, gülen yüzü ve bütün sevecenliğiyle Berhan Bey karşılıyor bizi. Hoş/beş ve çay/kahve derken Başkan'ın uygun zamanını bekliyoruz. Akhisar ilçesi 200.000' e yaklaşan nüfusu ve 100' e yakın mahallesiyle büyük bir ilçe. Gelen/gidenin haddi/hesabı yok. Berhan Bey, konukları ilgili bölümlere yönlendirmek için koşturuyor. Bir yandan da telefonla arayanlara cevap yetiştirmeye çalışıyor. Biraz sonra da bizi Başkan'ın odasına alıyor. Başkan Besim DUTLULU, bizi kapıda karşılıyor ve buyur ediyor. Kısa bir teşviki mesaiden sonra kendisinin de Milas'a geldiğini, çünkü Hanımının Milas' lı olduğunu söylüyor. Kendisinden Akhisar'ı tanıtması için bir rehber vermesini rica ediyoruz. Başkan, bize gerçekten de bir REHBER veriyor. Ertesi günü rehber Muhsin KAYA, bize birkaç saat içinde merkezdeki Müzeyi, Antik Alanı, Camileri, Zeytin İşleme Atölyesini gezdirip gerekli bilgileri veriyor. Bu ara biz, Başkan' a "KÖYCEĞİZ KİTABIMIZI" takdim etmek istediğimizde Başkan, bizim elimize birbirinden değerli iki kitap birden tutuşturarak bizi en can alıcı yerimizden vuruyor. Fotoğraf çekiminden sonra Başkan' a teşekkür ederek ayrılıyoruz. Daha elimize alır/almaz kitapların ne değerli kitaplar olduğunun farkına varıyoruz.

Birincisi: "Kurtuluşunun 100. Yılında MİLLİ MÜCADELE'DE AKHİSAR", Editörleri; Prof. Dr. Mevlüt ÇELEBİ-Doç. Dr. Nejdet BİLGİ.(752 sayfa)

İkinci kitap: "Zeytin Ağacının Gölgesinde ZEYTİNİN BAŞKENTİ AKHİSAR" Yazarı Sahrap SOYSAL.(Büyük boy 210 sayfa)

Öyle bir yere gelmişiz ki, araştırıp göreceğimiz bütün yerler birkaç yüz metrelik yürüme mesafesinde. Belediye binası ile Öğretmenevi arasında THYATEIRA (THYATIRA) ANTAK KENT ALANI, biraz ileride kalacağımız Öğretmenevi, karşısında Polis Merkezi, biraz yukarıda Müze, az ileride Zeytin İşleme Atölyesi, çarşıyı biraz geçince bir KÜLLİYE ve içinde hala işler halde bulunan aş/evinin de bulunduğu yapılar silsilesine geliyoruz. Merkezdeki Paşa Camii bunların başında geliyor Minaresinin şerefeden sonrası yok, üç yıl önceki bir depremde yıkılmış. Gerçek tur Rehberi Muhsin Bey, bizi adım adım gezdirerek ayrıntılı bilgiler veriyor. Kendisine kitabın üzerinde gördüğümüz "Zeytinin Başkenti" iddiasını soruyoruz. "Biz, Akhisar'ı önce tütün ülkesi, sonra da asma/üzüm ülkesi olarak biliyorduk. Zeytin, ne zaman böyle açık ara öne geçti?" diye sorduk. Muhsin Bey, zeytinin Akhisar ve çevresinde binlerce yıllık bir geçmişinin olduğunu, bununla ilgili ünlü/tarihi alanların, zeytin ağaçlarının olduğunu belirtti. Tütünün devletin uyguladığı kota yüzünden çok gerilerde kaldığını, asma/üzüm konusunun ise daha çok Salihli taraflarında ön planda olduğunu söyledi. Gerçekten de Akhisar'a girerken de dönerken de üzüm bağlarının yanında zeytin bahçelerinin neredeyse bütün ovayı sardığını gördük. İki/üç yüz rakımlı bu ovada diğer meyvelerden neler yetiştirildiğini sorduk. Öyle zirai amaçla büyük meyve bahçelerinin olmadığını, ancak halkın kendi gereksinimi için belirli miktarlarda meyveler yetiştirildiğini söyledi. Ayrıca Türkiye Zeytinyağı ihtiyacının % 30'unu Akhisar karşılıyormuş.

  1. Kitap " MİLLİ MÜCADELE'DE AKHİSAR" adlı kitapta Akhisarlıların Kurtuluş Savaşında nasıl savaşın ortasında kaldıkları ve mücadeleleri anlatılıyor. Yunanlılar tarafından iki kez işgal edilen Akhisar, işgalin her türlü zorluğunu yaşamış. Yaşadıkları bu anlık karamsarlığa karşın milletiyle bütünleşerek liderlerinin gösterdiği hedefe emin adımlarla yürüyorlar. "AKHİSAR CEMİYETİ" ni kurarak örgütlü bir mücadele yürütüyorlar. Kurtuluş için verilen mücadeleye desteklerini esirgemiyorlar. Akhisar' lılar, 1. Dünya Savaşı' ından sonra İstiklal Savaşı'nda 2. İnönü Muharebesi ve Sakarya Meydan Muharebesi'nde de şehitler vermişler. 752 sayfalık "MİLLİ MÜCEDELE'DE AKHİSAR" adlı bu büyük eserde Kurtuluş Savaşı'nda Akhisar halkının bütün sıkıntıları, çektikleri, katkıları belgeler ve fotoğraflarla ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor.
  2. Kitap,Zeytin Ağacının GÖLGESİNDE "ZEYTİNİN BAŞKENTİ AKHİSAR" adlı kitapta ise kitabın yazarı Sahrap SOYSAL, kitabını şiirlerle, manilerle, fotoğraflarla, resimlerle, ünlülerden aldığı öz sözlerle bir oya nakşeder gibi öylesine güzel örmüş ve işlemiş ki, görmek gerek.

Kitap, Belediye Başkanı Besim DUTLULU' nun ön sözüyle başlıyor ve İlber ORTAYLI' nın giriş yazısıyla devam ediyor. Ortaylı'nın da bu taraflarda yeri ve zeytinliği varmış. Daha sonra zeytinin Eski Mısır'da, Yunan' da ve Roma' da nasıl var olduğu anlatılmış. Kutsal kitaplarda ZEYTİN konusu irdelenmiş. Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı YUSUF' ta geçen "ZEYTİN" ile ilgili bölüm alınmış. Zeytinin Anadolu' daki Serüveni verilmiş. Cemal Süreya ' nın "AŞK" adlı şiiri verilmiş. Sonra da bütün yönleriyle zeytin konusu işlenmiş. Sonra Vicent Van Gogh' tan "Ah sevgili Theo, sen yılın bu zamanında zeytin ağaçlarını görebilseydin(.)" ibaresi alınmış. Akhisar'da Zeytinin Tarihçesine geçilmiş. Nazım Hikmet'ten "YAŞAMAYA DAİR" ŞİİRİ . M.Ö. 4000 İlk zeytin ağacı Doğu Akdeniz havzasında, muhtemelen Anadolu' da ehlileştirilir. M.Ö.3000 Tarım bilgisi ve kültürü Akdeniz'de doğudan batıya doğru yayılmaya başlar. Ortadoğulu tüccarlar, zeytini Kıbrıs ve Girit'e götürürler. M.Ö.2000 Eski İsrailli' ler zeytinyağını rahipleri kutsamakta ve tapınaktaki kandilleri yakmakta kullanırlar. M.Ö. 1780 Hammurabi kanunları Zeytin ağacını bir yıl içinde iki ayaktan fazla budayanın ölüm cezasına çarptırılmasına hükmeder. 1700 zeytin ağacı Mısır'a getirilir. Tutankamon, zeytin dallarından taç giyer. Zeytinyağı 1300' lerde Akdeniz ülkelerinin temel yiyeceği haline gelir. Sıra zeytinle yemeklere gelir. Gelir ama o kadar çok yemeğe, salataya, keke, ekmeğe, mezeye, çaya, turşuya, v.b. girer ki, akıllara zarar. Ama zeytinsiz de gün geçmiyor ki.

YAZARIN DİĞER YAZILARI