NEDEN KAÇIYORLAR?

NEDEN KAÇIYORLAR?

Bir insan yerinden, yurdundan neden kaçar? Yakınlarını, doğup büyüdüğü çevreyi bırakıp başka yerlere gitmesi, kolay mı? “Bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım ah demiş.” Gerçekten de doğup büyüdüğümüz çevreyi, çocukluk arkadaşlarımızı, dostlarımızı, yakınlarımızı onlardan ayrılıp da başka yerlere gidince nasıl da özleriz öyle değil mi? Oturduğumuz ev derme çatma, ekonomik yönden sıkıntılı bir aile yaşantımız olsa da özleriz o çevreyi ve o günleri. Akülü oyuncak arabalarımız yoktu. Bir sopaya ata biner gibi yaparak koştururduk. İşte o günler bile burnumuzdan tüter sanki. O ilkellik bile bizim için büyük bir özlem olarak yaşar belleklerimizde.

Başka ülkelerde Türkiye’de yaşamış, bir Ermeni’yi, bir Rum’u görsek yurt özlemini onlarla gidermeye çalışırız. Ayrılıp da biraz zaman geçince anlarız koptuğumuz çevrenin bizim için ne denli değerli olduğunu. Bu nedenledir ki yurtdışında yaşayan, yetişmiş insanlarımız önemli bir başarı kazandığında soluğu yurdunda ve çevresinde alır. Sevincini yurttaşlarıyla paylaşmak ister. Mademki durum böyle, o zaman bu insanlar, neden başka ülkelere gider? Dünya kamuoyunun ilgisini çekecek insanlığın yararına olan buluşunu neden kendi ülkesinde yapmaz?

Birçoğu okumak, ya da uzmanlık için yabancı ülkelere gider. Sonunda da geri döner. Geri dönmeyenler ya da ülkeyi terk ederek başka ülkelere giden ve oralarda yaşamını sürdüren insanlarımız da az değildir. Bu tür yetişmiş insanların yurttan ayrılmalarına ”beyin göçü” diyoruz.

Bir insanın okuyup bir meslek sahibi olması için ülkenin ona yaptığı maddi katkıyı hiç düşünüyor muyuz? Uzman, doçent, profesör olabilmek için kaç lira harcandığını hesap edenimiz oldu mu? Böyle kişiler, devlete kaça mal olur, düşünüyor muyuz? Yabancı ülkeler, bu kişileri sevinçle kabul ederler. Çünkü hiç harcama yapmadan bu insanlara sahip olarak ondan yararlanırlar.

Yurtdışına kaçanların sayısı özellikle de 20002 yılından beri azımsanamayacak derecede artmıştır. O zaman soralım kendimize; bu insanlar neden Türkiye’de durmayıp başka gelişmiş ülkelere göçerler? O ülkelerde sırf daha rahat yaşayacaklarını düşündükleri için mi ülkeden kaçıyorlar? Bunun yanıtı evet olamaz. Çünkü insan, yerini, yurdunu kolayca terk edemez. O halde beyin göçü neden bu denli artıyor? Bunun yanıtını verebilmek için 2002 yılından bu yana ülkemizde nasıl bir olumsuzluk yaşandığından işe başlamak gerekiyor. Her yurttaş, özellikle de yetişmiş insan, geleceğine güvenle bakabilmeyi, gerçek anlamda bir hukuk devletinde yaşamayı ister. Kendisini güvenli bir ortamda duyumsamayı düşler. Bilim insanı ise rahat çalışıp verimli olabilmeyi ve emeğinin karşılığını da alabilmeyi düşünür.

Elin oğlu ARGE (Araştırma ve geliştirme) çalışmalarına çok geniş alanlar ayırıp her türlü çalışma ortamı ve olanakları sağlıyor. Büyük yatırımlar yapıyor. Bir Musevi vatandaşımız, yıllar önce İsrail’in bunun için çok geniş bir alan ayırdığını ve her türlü olanakları hazırladığını anlatmıştı. On altı yıl öncesinde bizim de bilimsel çalışma yapan TUBİTAK diye önemli bir kurumumuz vardı. Bugün de bu kurum var. Var da biliyorsunuz başına hiç de uygun olmayan kişi getirildi, Bilim insanları küstürüldü. Ya özel kuruluşlara kaydılar, ya da yurtdışına gittiler. Nasıl kaçmasınlar ki her geçen gün her alanda tek adama dayalı bir anlayış sergileniyor. Görevi yasaları uygulamak olan Yüksek Seçim Kurulunun verdiği yasa tanımaz kararlara bakalım. Beş yaşındaki çocuğun bile inanamayacağı gerekçelerle seçim iptal ediliyor. YSK bir partinin kurumu gibi çalışıyor. Hiç kimse sudan bahanelerle bir gün sonrası için tutuklanmayacağını garanti göremiyor. Bu insanlar geleceğe nasıl güvenle baksınlar?

Eğer bunun önüne geçilmez, bu zihniyet değişmezse daha çoğu değerlerimiz yurtdışına göçeceklerdir. Düşündükçe içimiz yanıyor. Üzülüyoruz. Her geçen gün bilimsel çalışmalardan ve buluşlardan uzaklaşıyoruz. Beyin göçü hızlanıyor. “Başkaları aya biz yaya” örneği başka ülkelerle aramız bu konularda hızla açılıyor. Yazık ediyoruz ülkenin geleceğine. Yazık ediyoruz geleceğimize… Bu olumsuzluklar daha ne kadar sürecek, ya da sürmeli mi? 15.05.2019

Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI