?YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLÜLER DERNEĞİ, PAMUKPINAR AYDINLIĞI VE ŞİNASİ TAMER

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ

2001 yılında arkadaşlarımızla birlikte kurduğumuz Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) önümüzdeki yıl 20 yaşında olacak. YKKED olarak bu yirmi yılda en kısa özetiyle neler yaptık.  Türkiye gündemine  enstitü gerçeğini katarak, kazanımları üzerinden farkındalık ürettik. Köy Enstitüleri  kültürel mirasına yönelik altmış kitabı eğitim-kültür dünyasına armağan ettik. 2003 yılından beri çıkan ve adeta enstitü ansiklopedisine dönüşen,  63. sayıya ulaşan Yeniden İmece dergisini tüm ağır koşullara rağmen çıkardık ve çıkarmaya  devam ediyoruz. Ülkemizde her alanda enstitü gerçekliğinin günümüzdeki karşılığını üretmek ile ilgili duyarlılıkları arttırdık. Enstitü gerçekliğini, eğitim hakkını temel alarak ülkenin evrensel  laik, demokratik, bilimsel  eğitimin öngörüleriyle "eğitim reformu" gereksinimini ısrarla dile getirdik.

Şubat 2020'de salgın nedeniyle evlere çekildiğimizde YKKED adına tüm Akçadağ çıkışlı dostlarımın katkısıyla, posta, kargo, whatsupp, telefon iletişimleri aracılığıyla  ve yoğun çalışarak "Akçadağ Aydınlığı" adlı 780 sayfalık kitabı Eylül 2020'de yayımladık. Büyük ilgi gören bu kitap için Akçadağ imecesinde yer almış tüm dostlarıma teşekkür ediyorum. Kasım 2020'de Covid'le tanıştık ve  bir aylık mücadele sonunda sağlığımıza tekrar kavuştuk. Aralık ayı başında da 1942-1976 yılları arasındaki tanıklıklarla "Pamukpınar Aydınlığı" kitabının çalışmalarına aynı yöntemle başladık. Kitapta Sivas-Pamukpınar Köy Enstitüsü ve İlköğretmen Okulu çıkışlı öğretmenlerimiz, Pamukpınar'da çalışmış öğretmenler ve kaybettiğimiz Pamukpınar çıkışlı öğretmenlerimizin çocuklarının, yakınlarının tanıklıklarının yer almasını öngördük.  Son yirmi günde ilettiğimiz söyleşi sorularını kısa sürede yanıt veren ve verecek olan tüm Pamukpınarlılara şimdiden teşekkür ediyoruz. Dilerim ki yaz ortalarında tüm Pamukpınarlıları mutlu edecek  kitap ellerinde olur ve biz de eğitim-kültür dünyasına yeni bir kitap armağan etmiş oluruz.

Pamukpınar Köy Enstitüsü kuruluşunda  müdür olarak daha sonra Kızılçullu Köy Enstitüsü öğretmenliğini atanan Ethem Salmangil'i görüyoruz. Salmangil sonrası Akçadağ Köy Enstitüsü müdürü Şinasi Tamer Pamukpınar Köy Enstitüsü müdürlüğüne atanır ve Pamukpınar bu dönemde yapılaşma, yerleşim ve eğitim alanında büyük atılımı yapar. Şinasi Tamer, 1909 İstanbul-Büyükada doğumlu, İstanbul Öğretmen Okulu ve Gazi Eğitim Enstitüsü çıkışlı bir eğitimci.  Gölköy Eğitmen Kursu, Çifteler Köy Öğretmen Okulu Müdürlüğü, öğretmenliği ve yaklaşık iki yıl da Akçadağ Köy Enstitüsü müdürlüğü yapar. 13 Mayıs 1942 tarihinde  Pamukpınar'a müdür olarak atanır. Eğitimbaşı  ise daha sonra Pulur Köy Enstitüsü müdürü olacak olan resim öğretmeni Osman Yalçın'dır. Şinasi Tamer ve Osman Yalçın Tonguç'u ve iş eğitimini çok iyi anlamış eğitimcilerdi. Pamukpınar aydınlığındaki katkıları da o denli önemliydi.  Yine tarımbaşı Ömer Yurdagül öğretmenin, Pamukpınar'ın yaşanabilir bir doğal ortam olması için diktiği ağaçlar, çiçekler ve öğrencilere aktardığı doğa-çevre duyarlılığıyla Pamukpınar aydınlığına işle, emekle imza atar.

Şinasi Tamer'in "Köy Enstitüleri Defteri" kitapçığında diğer enstitü müdürleriyle birlikte 1974'te  yer aldığı enstitü sorgulaması enstitüleri ve onu  anlamak anlamında değerli açıklamalardır. Tamer, enstitülerin kuruluş nedenlerini "40 bin  okulsuz ve öğretmensiz köyü, okul ve öğretmene kavuşturmak. Bu yöntemin on yıl sürmesi halinde Türkiye'de okumamış vatandaş bırakmamak. Köy Enstitülerinin yetiştireceği öğretmen, sağlık memuru ve ebelerin, geldikleri köylerin etimoloji ve biyolojisine uygun eğitilecekleri için bunlar yolu ile köylerde tarım, el sanatları, kısaca köylü yaşamı daha anlamlı, daha rasyonel ve daha verimli hale getirilecek. Köy el sanatları ilkellikten kurtularak bilgi ve aracın da sağladığı daha güzel, daha mükemmele götürülecek, öğretmenler yalnız öğrenci okutmakla kalmayacak, köyü; büyüğü, küçüğü, kadını, erkeği tümüyle eğitecek.  Şimdiye kadar, köye verildikleri halde köylüye yarar yerine zarar veren öğretmenin yerine, aynı köyün türküsünü söyleyen, nesnelere onun gözü ile bakan, onun derdine ortak öğretmeni yetiştirmek." olarak açıklar.

Tamer, o dönemde Köy Enstitülerini kendi illerinde açma savaşı, valiler arasında rekabetin olduğunu belirtir. Buna neden olarak  "Bu kuruluşlar, Cumhuriyetin en değerli eserlerinden biridir." diyen ve bunlara; "Benim enstitülerim." diye sahip çıkan Cumhurbaşkanı İnönü gerçeğinin altını çizer.  Tamer, Pamukpınar kuruluşunda Sivas Valisi Akif İyidoğan'ın, devlet arazisi diye susuz 4.000 dönümlük toprak parçasını bakanlığa önerdiğini ve  valinin telkinlerine uyarak enstitünün burada kurulmasına karar verildiğini açıklar. Devam ederek "Elâzığ'ın Hanköy'deki sucu ustaları imdadımıza yetişmeselerdi, 4.000 dönümlük araziye rağmen Yıldızeli'de Köy Enstitüsü kurmak mümkün olmazdı"  yer seçimindeki olumsuzluğu nasıl aştıklarını ifade eder.

Şinasi Tamer enstitülerde nasıl görev aldığını "İstanbul İlköğretim Müfettişi iken 1937'de gittiğim Göl Eğitmen Kursunda giriştiğimiz uğraşılar beni büyülemişti. Altı yıl İstanbul ilkokullarında geçirdiğim görevin topuna karşı olan bu çalışma, özellikle deneysel yönü ile beni bu işe bağlamıştı. Öğretmenin dersine girmek, onu iyi yaparsa övmenin, kötü yaptıysa yermenin ve bunun için bir sürü rapor yazmanın uğraşımın karşılığını vermediğine inanıyordum. Onun için Köy Enstitüsüne atanma teklifini içtenlikle benimsedim" ifadeleriyle özetler.

 Tamer Pamukpınar'da yaptıkları çalışmaları "Yıldızeli Köy Enstitüsünde yalnız doğa ile savaştım. Gerek idare amirlerinden ve gerekse idareci arkadaşlarımdan daima yakınlık ve beraberlik gördük" derken  ilişkide oldukları köyler ve köylülerle ilgili olarak  "Bütün köylüler dostumuzdu. Günlerce enstitümüzde kalan, tohumun iyisini bizden alan, hayvanlarını aygırlarımıza çektiren, ineklerini damızlık montofon boğalarımıza getiren ve her yaptığımız yeni tarım atılımlarını izleyen birçok köylü dostumuzdu. Çoğunun tarlasını ekiplerimizle sürer, ekerdik. Çoğunun ilk nadaslarını traktörümüzle çözerdik." İfadelerini kullanır. Aşık Veysel enstitü döneminde ve ilköğretmen okulu döneminde sık sık Pamukpınar'a geldiğini tanıklıklarda ve anılarda görüyoruz.   Müdür Şinasi Tamer açıklamalarında  "Aşık Veysel'in evinin etrafına ve bir tarlasının sınırlarına kavakları bizim çocuklarımız dikti. Evini bizim çocuklarımız onardı" diyerek enstitünün Aşık Veysel'e verdiği önemin altını çizer.  Çevre köylerine ilişkin de "Bize üç kilometre uzakta bulunan komşumuz Ilıca köyüne modern bir çamaşırhane, bir hamam, üç örnek evi bizim çocuklarımız yaptı. Kendi ihtiyacımız dışında su ile çalışan değirmenimizi köylülerin hizmetine vakfettik." diyerek toplumsal yarar adına enstitülerin çevreyle olan somut  ilişkisini  ifade eder.

Tamer, Köy Enstitüleri eğitim sisteminin getirdiği yenlikleri "Ezbere öğretim ve eğitim yerine, görerek, tutarak ve bilerek öğrenmek. Kısacası pragmatist felsefeye dayanan iş okulu... Ezbercilik okulu yerine faydalı iş okulu." ifadeleriyle özetler. Köy Enstitülü öğretmenler ve köylerdeki ağalık sistemiyle ilgili de  "Köyde, Köy Enstitüsü mezunu öğretmen gidene kadar, hak ve hukuk denilen şey yalnız ağanın tekelinde idi. Ağa ne derse tanrı buyruğu gibi yerine getirilirdi. Ağanın ağzından küfür bile çıksa o, makbul sayılırdı. Köy Enstitü mezunu öğretmen köylüye hakkın ne olduğunu, hakkın nasıl aranacağını öğretti. Bu öğretmen sayesinde köylü, ağanın kim olduğunu, sözlerinin birer tanrı buyruğu olmadığını öğrendi. Bu, en az köyde bir uyanıştı. İşte sosyal alandaki en büyük tepki... Köy Enstitüleri, arkasında devletin bulunmasına rağmen ağalardan gelen baskılara ancak altı yıl dayanabildi. İfadeleriyle o dönemin adeta sosyolojik özetini aktarır. Tamer, "Köy Enstitüleri kapatılmasaydı ve aynı tempo ile çalışmalarını sürdürseydi, ilköğretim sorunun tümüyle çözümlenmiş olacağını, köylünün görüş açısı büyüyecekti, örneğin toprak kanunu çoktan çıkarılmış olacaktı. Köylü topraklanınca kentlere akın bu derece olmayacaktı. Gecekondu bir problem olmaktan çıkacaktı" ifadelerini kullanır.   Devam ederek "Bölge okulları sayesinde kırsal çevre, endüstri yuvaları haline gelecek ve fer etmeyecektik. 40 bin köyde okulsuz köy kalmayacak, bölge okullarının yanında memleketin ihtiyacına göre endüstri ve tarıma dönük uzman yetiştiren yüksek okullar açılacak, eksik kadrolu, öğretmensiz liselerden çıkanların üniversite kapılarının yüzlerine kapandığını görmeyecektik. Atatürk'ün "Bu yurdun efendisi köylüdür." sözü asıl işte o zaman gerçekleşecekti." saptamasını  yapar.

Bu çok değerli açıklamaların ve yorumların tümünü Pamukpınar Aydınlığı kitabında yer vereceğiz. Son dönemlerde çoğu arkadaşımızın izlediği TV kamalında Köy Enstitüleri programı yapıyoruz adı altında müzik programı yapan, enstitü kavramının içini boşaltan televizyon programcılarına  enstitü gerçekliğini önce iyice anlamalarını öneriyoruz. Köy Enstitüleri ülkenin geçmişindeki yarındır. Aydınlık, özgün  bir referans olarak var olmaya devam ediyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI