ARAMIZDAN AYRILIŞININ İKİNCİ YILDÖNÜMÜNDE CENGİZ BEKTAŞ'I YENİDEN ANLAMAK

ARAMIZDAN AYRILIŞININ İKİNCİ YILDÖNÜMÜNDE CENGİZ BEKTAŞ'I YENİDEN ANLAMAK

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ

 

"Her yanımız çiçek/Sevmek çiçekleri/Yaşamayı sevmek/Çalışmayı sevmek/Sevmek işimiz/ Elimizin usumuzun emeğini/Dolu dolu/Yüreğimiz titreyerek/Sevmek işimiz/Bizden olanı/Dosdoğru sevmek/"Dostuna dost düşmanına düşman"/Olmayı bilerek/İşimiz sevmek/Yerimizi yurdumuzu/Suda yelde ateşte/Sevmek birliğimizi"
            Yukarıdaki "İnanç Çiçekleri" şiirinin yazarı, ülkemizin yüz akı aydınlarından Cengiz Bektaş'ı 20 Mart 2020 tarihinde sonsuzluğa uğurladık.  1934 Denizli doğumlu şair, yazar, mimar Cengiz Bektaş, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) yayın organı Yeniden İmece dergisinin yazarı, YKKED-2009 Aydınlanma Onur Ödülü verdiğimiz bir aydınlanmacı, Köy Enstitülülerin  ve bizlerin dostuydu. Ayakları Anadolu topraklarına basan tıpkı Köy Enstitüleri gibi  ulusaldan evrensele arayışın önemli bir sesiydi.  Şiirin ve mimarinin bilgesiydi. PEN Yazarlar Derneği, 2018 Pen Şiir Ödülünü  Cengiz Bektaş'a verirken yaptıkları açıklamada;  ".Cengiz Bektaş'ı; biçimlendirdiği yapılara kattığı aydınlık gibi şiire de güler yüzlü bir hava katan, şiirinde Akdeniz'den Ege'ye Türkiye'yi ağırlayan, emek yanlısı, insancıl yaklaşımıyla, Türkçe tutkusuyla ve yazarların örgütlü yaşamasının önemini mücadelesiyle vurgulayan örnek bir aydınımız olarak kutluyoruz." ifadeleri yer alır. Ödül gerekçesinde de   "Dili yalın, Türkçe sevgisi taşan, emekten yana, ağaçtan-çiçekten-börtüböcekten yana, insandan yana bir şiirdir Cengiz Bektaş'ın şiiri. Özü sevgidir." İfadeleri öne çıkar. Şair, yazar Egemen  Berköz ise Cengiz Bektaş'ı; "Anadolu'nun binlerce yıllık geçmişinden gelen bir ozan, bir aydındır. Bir halk mimarıdır aynı zamanda. Bu toprakların binlerce yıllık mimarlık geleneğini iyi bilir. Bir Köy Enstitülüdür. Köy Enstitüsünde okumamış olsa da. Bir Mavi Yolcu'dur. Halikarnas Balıkçılarıyla, Sabahattin Eyüboğlularla, Azra Erhatlarla... Mavi Yolculuklarla bilene bilene gelmiştir" ifadeleriyle  selamlar. Gülsüm Cengiz de  kaybı sonrası Evrensel'de yazdığı yazıda Cengiz Bektaş'ı "Önce mimar, yaşadığımız yapıları tasarlayan. Sonra ozan, sözcüklerden yeni yapılar kuran. Sonra yazar; büyük küçük demeden herkesle bilgisini, kültürünü paylaşan. Sonra bilinç işçisi örgütlü bir insan; insanlık için güzel bir dünyaya giden yolda, birlikte mücadelenin bilincinde olan. İnsanlık tarihindeki birçok ilklerin yaşandığı, uygarlıkların beşiği Anadolu Kültürü, onun yolunu aydınlatan en önemli ışıktı."  ifadeleriyle anlatır.

            Cengiz Bektaş, Cumhuriyetçi sol kimliğiyle  seksen altı yıllık yaşamına çok değerli yapıtlar, ödüller, şiirler sığdıran, yaşadığımız yıllara, insana, dayanışmaya, sevgiye, enstitülerin güncel karşılığını aramaya   dair çok değerli katkılar yaptı.  Cumhuriyetçi kimliğini "Tarih içindeki kısacık Cumhuriyet süresinde yapılanları, yapılanmayanları tartışıyorlar kimileri. İş değil, gevezelik yapıyorlar. Üretmiyorlar, Cumhuriyetin ürettiklerini yiyorlar. Halkın dişinden tırnağından artırarak kurduğu kurumları satıyorlar. Yalnız onları mı? Ormanlarımızı, tarihimizi, madenlerimizi, toprağımızı; kısaca ne bulurlarsa her şeyimizi" diyerek Cumhuriyet vurgusu yapar (1).

 

CENGİZ BEKTAŞ VE KÖY ENSTİTÜLERİ

            Cengiz Bektaş Köy Enstitülerini   "Köy Enstitüleri Cumhuriyetimizin "modernleşme" yolunda en önemli adımlarından biriydi. Pek çok ülkeye de örneklik etti. Çıkarları zedelenen, zedelenecek olanlarca kara çalınarak Cumhuriyetimizin kösteklenmesi pahasına ortadan kaldırıldılar. Köy Enstitüleri ülkemizin yetiştirdiği çok önemli mimarlarca tasarlanıp köy çocuklarının çamurlara bata çıka, teneke ile su taşıyarak "amelelilik" ederek tırnaklarıyla gerçekleştirilmiş yapılardan oluştular" ifadeleriyle yorumlar. Cengiz Bektaş'ın Yeniden İmece'deki yazılarında enstitülerin güncel karşılığı anlama adına çok değerli değerlendirmeler ve önerileri vardır (2). Bektaş;  Köy Enstitüleri kazanımlarını beş başlıkta toplar. Bunlar; "Laik eğitimin en iyi uygulandığı, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlandığı, okumanın anlamının en iyi anlaşıldığı, aktarıldığı kurumlar, sözcüğün tam anlamıyla çevreci, çorağı, bozkırı yeşerten kurumlar, üretici, üreten kişiler yetiştiren kurumlar" değerlendirmesini yapar.

            Cengiz Bektaş'a 17 Nisan 2009 tarihinde İzmir'de verdiğimiz YKKED-2009 Aydınlanma Onur Ödülü gerekçesinde "Aydınlanma eyleminin önemli bir parçası olan eğitim, eğitim ve öğretimin insani, parasız, herkes için, ezbercilikten uzak, üretici, insanımızı yoksulluktan ve gerilikten kurtarıcı çabalarınız, öğrenci emekleriyle üretilen enstitü mekanlarının günümüzde korunarak yeniden eğitim kurumu olarak kullanılması yolunda ürettiğiniz duyarlılıklar  nedeniyle bir aydın, bir mimar, bir yazar olarak yaptığınız, yapmakta olduğunuz değerli katkılar nedeniyle 2009 yılında size verilmesi kararlaştırılmıştır. 1940'lı yıllarda, en olanaksız koşullarda çağın en büyük eğitim, değişim projesini yaratan ve sonrasında birer, aydın, yazar, bilim adamı ve en önemlisi birer öğretmen olarak iz bırakan bu sessiz eğitim kahramanlarının öykülerini unutmadınız. Cumhuriyetin önemli mimari projelerinden olan Köy Enstitüsü mekanlarının korunması, gelecekte de kullanılması yönünde girişimlerde bulundunuz. Düşüncesi ve uygulamasıyla sönmeyen bir ışık olan Köy Enstitüleri'nin yerleşkelerinden biri olan Kepirtepe Köy Enstitisü mekanlarının değerlendirilerek yeniden ışık saçar duruma getirilmesi için verilen çabaya doğrudan katkıda bulundunuz" ifadelerine yer vermiştik.

            Bektaş, yakın dostu Mehmet Başaran'ı TÖS'ün 1968 'deki Devrimci Eğitim Şurasında tanıdığını ifade ederek "Şiirlerinden bildiğim Başaran'ı kurultay günlerinde daha yakından tanıdım. İstanbul'a taşındıktan sonra da Mehmet Başaran'ı daha çok görür oldum. TYS'deki çalışmalarımız eklendi yaşamımıza. Sürdü gitti tanış bilişliğimiz. Ondan sonra, birimizden biri istediğinde birlikte etkinliklere katıldık, katkı koyduk"  diyerek anlatır. Yazılarında yakın dostları Halet Çambel, Bedri Rahmi, Ruhi Su hep yer alır. Cengiz Bektaş, Yeniden İmece'de Mehmet Başaran için yazdığı yazıda  "Sevgili Başaran, sizler Köy Enstitülüler bana hep değişik geldiniz. Daha doğrusunu söyleyeyim, çevremdekilerden ayırdınız vardı. Bana daha yakındınız. Bilen, bilmediğini sorup öğrenen, bildiğini önce kendi uygulayan, sonra başkasına öğreten. Her birinizi ayrı ayrı tanıdığımda  bu genellemem değişmedi. Kime ne öğreteceğini  bilerek yetiştirmişlerdi sizi. Fakir yapıcıydı, sen marangozdun, Talip Ağabey müzikti. Ama bana göre sen yalnız yazarak değil üstelik tam bir Türkçe öğretmeniydin. Sizleri tanıdıkça Köy Enstitülerini daha iyi tanıdım" ifadelerini kullanır.

            Yazılarında İstanbul'da oturduğu Kuzguncuk'ta, orada yaşayanlarla birlikte gerçekleştirdikleri dayanışmayı,  "Halk Yüksek Okulları"  başlıklı yazısında da  günümüze yönelik önerilerde bulunur.  Cengiz Bektaş özetle bu yazılarında kentlerde yaşayanların hepsinin  kentli  olamadığını, bu durumun sorunlu olduğunu belirterek  "Vatandaşlarımızı hiç olmazsa, kentte yaşayanlarını kentleştirmek" gereğinin altını önemle çizer. Bunun için yapılacak olan, kişileri üretimden ayırmadan "Üretime ek olarak öğrenilmeli öğretilmeli istenenler. Üretimle, eğitim-öğretim birbirini desteklemeli, tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi" değerlendirmesini yapar. Cengiz Bektaş, Köy Enstitüsü örgütlerine ve yerel yönetimlere "Tarım yaz okulu, halk sağlığı yaz okulu, döşeme  yaz okulu (elektrik, temiz su, pis su), duvarcılık yaz okulu, fayans döşeme yaz okulu" önerilerini yaparken Köy Enstitüsü mekanlarının restore edilmesiyle buralarda "Halk Yüksek Okulları, meslek edindirme kursları, çiftçilik dinlence köyü ve sanat işliklerinin" açılabileceğini önerir(2).

CENGİZ BEKTAŞ VE DOSTLARI

            Cengiz Bektaş, Sabahattin Eyüboğlu için Türk kültürüne, "Anadoluluk" yorumlarıyla ölçümlenemez katkılarda bulunan  tam bir imece adamıydı değerlendirmesini yapar. Sabahattin Eyüboğlu'nun  "Tarihim halkımın tarihidir. Bu kültür kazanında eriyen de benim, eriten de benim" sözlerini yaşamında rehber edindiğini ifade eder.  Onu Köy Enstitüleri için imeceye çağıran Tonguç'u hiç bekletmeden olumlu yanıtladığını belirterekm "O da çevresindekileri bu imeceye çağırdı. Kimileri bu çağrıya uymadı, kimileri uydu. Uyanlardan biri de canı ciğeri, sevgili kardeşi Mualla Eyuboğlu idi". Mualla Eyüboğlu'nun  tası tarağı toplayıp Ankara'ya Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne  koştuğunu ve yapı kolu başkanlığına atandığını belirterek onun özverisine, yurt ve  insan sevgisinin altını çizer. Mualla Eyuboğlu'nun  yalnız Hasanoğlan'da çalışmadığını Köy Enstitülerinin hangisinde sorun varsa 1947'ye dek oralara  koşuşturduğunu ifade ederek "Bence bu süreç, yarışma tasarımlarından başlayarak bir "Köy Enstitüleri Müzesi"nde anlatılmalı" diyerek bir öneri yapar. Cengiz Bektaş, Sabahattin Eyüboğlu'nun evinde yapılan pazartesi toplantılarını "Evde yalnızca kuru fasulye ve pilav pişirilen, gelenlerin dilediği yiyecek ve içeceği getirdiği, şiirden resme, müzikten felsefeye her konuda söyleşilen bu toplantılar Eyüboğlu'nun ölümünden sonraysa Eyüboğlu'nun eşi, piyanist Magdi Rufer'in ölüm yıldönümlerinde evini dostlarına açmasıyla anma toplantıları olarak sürdüğünü" yazılarında yer verir.   Bektaş o buluşmalardan birini "Mualla Eyuboğlu ile Sabahattin Eyuboğlu günlerinde buluştuk hep. Birlikte türküler söyledik. Annesinden öğrendiği ilahilere, Sabahattin abisinden öğrendiği türküleri ekleyerek. Bütün Eyuboğlu ailesinin bir türkü sevgisi, becerisi vardı. Bedri Rahmi de çok güzel türkü söylerdi. Küçük kardeş, yine bir Köy Enstitüsü emekçisi, aşığı Mustafa Eyuboğlu da. İşlerini türkü söyleyerek yapmayı severlerdi Köy Enstitülüler." ifadeleriyle bizlere aktarır.  Magdi Rufer'in 2007'deki ölümü üzerine Sabahattin Eyüboğlu'nu anma toplantıları Cengiz Bektaş'ın Kuzguncuk'taki mimarlık işliğine taşınır.

             

            Cengiz Bektaş'a bizler "Cengiz Ağabey" derdik. Davet ettiğimiz her YKKED etkinliğe koşarak gelirdi. Etkinlik öncesi veya sonrası Hıfzı Topuz'un da olduğu yemekler adeta bir kültür şölenine dönüşürdü. Centilmen, düşünen, üreten, barışı ve umudu yücelten, çok yönlü bir kültür insanıydı.  Evrensel'deki yazılarını ilgiyle izlerdim, her kitabı çıktığında imzalayarak gönderirdi. Son dönemlerde Muğla Büyükşehir Belediyesinin danışmanlığını yapıyordu. Yaptığımız telefon konuşmalarında  memleketim Muğla'yı, Karabağlar yaylasını ve okullarda yaptığı çalışmaları anlatırdı. Onunla  salgın öncesi dönemlerde TÜYAP-İstanbul Kitap  Fuarında Köy Enstitüleri konulu panelde Doğan Hızlan, Pakize Türkoğlu ile beraberdik.  Son olarak da Şubat 2018'de Niobe Onur Ödülü aldığı YKKED-Manisa şubemizin şiir buluşmasında beraber olmuştuk ve  ödülünü vermek onurunu arkadaşlar bana vermişlerdi.  Cengiz Bektaş'ı yine bir şiiriyle selamlayalım; "Açıldı mı kapı/İç de duyar sevinci/Dış da/Pencere içe mi bakar/Dışa mı/Belli mi/Sevgi ne yandan gelirse gelsin/Girer içeri". 20 Mart 2022 akşamı YKKED-İstanbul Şubesinin düzenlediği  ve dostlarının katıldığı  online etkinlikle andığımız Cengiz Bektaş'ın anısına sevgi ve saygıyla.

Kaynaklar:

1)Bektaş Cengiz (2007). Köpeksiz Köy, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul

2)Cengiz Bektaş'ın Yeniden İmece Dergisindeki yazıları

 

"

YAZARIN DİĞER YAZILARI