BİR YOLCULUK VE ÜLKE-DÜNYA GÜNDEMİNDEN DAİR NOTLAR

BİR YOLCULUK VE ÜLKE-DÜNYA GÜNDEMİNDEN DAİR NOTLAR

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ

12 Mart Cumartesi sabahı telefonlarımız çalıyor.  Kavaklıdere'den yeğenlerim arıyordu; teyzemi kaybetmiştik. Annemden kalan son hatıraydı, acıyla kendime geldim. Son görevimizi yapmak için yola çıktık. Kafamda geçmiş yılların güzel hatıraları, sevgi dolu çocukluk günleri gelip geçiyordu. Bir yandan savaş, bir yandan hala acılarını yaşadığımız salgın, bir yandan son günlerde hayatlarımızı daraltan pahalılık ve artan yoksulluk. Tüm bu kargaşada yakınlarımızı kaybetmenin dayanılmaz acısı.  Hava   çok soğuk ama güneşliydi.  Trafik  de çok yoğun değildi ve doğayı soluyarak yol alıyordum.   Yol kenarında açan papatyalar, yeşil çimenler, baharı müjdeliyordu adeta.

Otobanda giderken 1967-1972 yıllarında öğrencisi olduğum Ortaklar Köy Enstitüsünün ardılı Ortaklar İlköğretmen Okulunun zeytinliklerini acıyla baktım. Köy Enstitülü büyüklerimizin diktiği ve bizlere miras bıraktıkları zeytinlikte  arkadaşlarımla zeytin topladığım, piknik yaptığımız  güzel günleri hatırladım. Radyomda zeybekler çalarken, 16 Mart Öğretmen Okullarının kuruluş yıldönümlerinde  okulumuzdaki buluşmaları yasaklayan anlayışı öfkeyle kınadım. Aydın'a kadar yolun sağı ve solundaki barışın, bereketin simgesi, yoksulların azığı, doğanın süsü   zeytin ağaçlarını  sevgiyle selamladım, onları uzaktan kucakladım. Zeytinlikleri yok etmeyi amaçlayan maden genelgesini hazırlayanların doğanın bu mitolojik ağacını yok etmelerini halkımızın asla izin vermeyeceğini biliyorum.  Aydın için Evliya Çelebi'ye atfedilen  "Dağlarından yağ, ovalarından bal akan" şehir değerlendirmesini düşünürken Çine'ye girmek üzereydim. Sağlı sollu zeytin ağaçları arasından geçerek, karlı Madran dağını keyifle izleyerek karlar içindeki köyüm Kavaklıdere'ye vardım. Hüzünle teyzemi defnettik. Kavaklıdere, çevre kasabalara göre daha soğuk geçen bir iklime sahipti. Zeytin yetişmezdi.  Mezarlık yolu boyun tüm tarlalarda  zeytinlikler  yapılmıştı. Çine'deki Topçam barajının yarattığı iklim değişikliği  Kavaklıdere'de zeytinciliğin hayata geçmesini sağlamıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde İzmir'deydik.

Bizim kuşak dünyadaki tüm süreçlere tanıklık etti. Berlin Duvarının yıkılışı, ABD'deki ikiz kulelerin vuruluşu, güneyde Suriye ve Irak'ta yaşanılan ve TV ekranlarından naklen izlenen savaş ve göç, son iki yılda tüm insanlığı kuşatan salgın ve bugünlerde Ukrayna -Rusya arasında yaşanan savaş ve Ukraynalıların yaşadığı acı, göç ve yıkılan, yakılan ülkeleri. Televizyonlarda tüm bu acıları naklen izlerken insan olduğumuzu anımsatan görüntüler da karşımıza çıktı. Polonya ve Romanya sınırına değişik araçlarla giden Ukraynalıların çantalarında kedilerini, köpeklerini de   yanında götürdüklerini görünce,  yine bugün sabah da TV ekranlarında dört torununu  bir Türk kamyon şoförüyle Türkiye'deki  annelerine  gönderen  anneannenin evindeki üç kediyi bırakamadığı için Ukrayna'da kalması  insanı yücelten görüntülerdi. Bir başka güzellik; Kiev'de ateşkes arasında meydanda Kiev  Senfoni Orkestrasının verdiği moral konseriydi. Çok sayıda izleyicinin yer aldığı konser, Alman besteci Beethoven'ın "Neşeye Övgü" adlı eseriyle sonlanır. Bu konser; müziğin, sanatın barıştan yana olan evrensel çizgisini yansıtıyordu. Ekranlarda insanı yücelten bir başka görüntü Odesa'dandı. Olası bombardıman tehdidini yaşayan kent meydanlarındaki heykeller koruma altına alınarak özel malzemelerle kaplanıyor olmasıydı. Kültürel miras olan sanat eserlerini savaşa rağmen korumaya çalışan bu yaklaşım insanlığın evrensel kültürü onurlu bir koruma içgüdüsüydü.

 Sanat, barış kampanyası veya  savaş protestolarına destek adına  her tür yaratıcılığını ortaya koyuyordu.  Ukrayna'da savaş devam ederken violinist Vera Litovçenko'nun kuşatma altındaki Kharkiv şehrinde bir sığınakta keman çaldığı görüntü sosyal medyada yaygın bir şekilde yer aldı. Müzisyen Kerenza Peacock, sosyal medya aracılığıyla Ukrayna'daki müzisyenlerle tanıştı ve  ardından dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarından Ukraynalı müzisyenlere eşlik etmeleri çağrısında bulundu ve 48 saat içinde Ukrayna'ya destek için 29 ülkeden 94 keman virtüözünün yer aldığı uluslararası bir keman grubu  harmoni içinde  'Verbovaya Doşeçka'yı çaldı ve Ukrayna'da sığınaklarda kalan sanatçılarla müzik aracılığıyla bir araya geldi. Kısa bir süreliğine de olsa savaşın yarattığı acılarda  sanatın savaş zamanlarında nasıl bir misyon yüklendiğini de gösterdi. Tuğça Arslan Diken'deki yazısında  bu konseri "Müzik bir an için de olsa bedenleri savaşın kuşatma alanından çıkarıyor ve onları kendi duygulanımıyla kuşatıyor. Ukrayna'yı ve savaş mağdurlarını desteklemek, barışçıl bir imge yaymak amacıyla kemanların sesi evrensel bir duyumsamaya eviriliyor." diyerek yorumlar.

Bugün medyada şair, yazar Ataol Behramoğlu'nun Putin'e yazdığı mektup yer aldı. Çoğumuzun ortak görüşünü yansıtan bu mektup insan vicdanının, aydın sorumluluğun dışa vurumuydu. Mektup "Sayın Vladimir Vladimiroviç Putin, Rusya Devlet Başkanı"  hitabıyla başlıyordu.  Devamında "Rus edebiyatı üzerine kitaplarım, yazılarım, çeviri ürünlerim ve akademisyen kimliğimle Büyük Rus kültürünün ve edebiyatının Türkiye'de tanıtımına sevgiyle, onurla emek vermiş; başta Puşkin ve Lermontov'unkiler olmak üzere büyük Rus şairlerinin şiirlerinin Rusçadan Türkçeye kitap oylumunda ilk çevirmeni olmuş, uluslararası Puşkin Madalyası'nı onurla taşıyan bir Türk şairi olarak, devlet başkanı olduğunuz Rusya'nın, özbeöz kardeşi Ukrayna'ya, pek çok ölüme ve tarifsiz acıya yol açan müdahalesini çok büyük bir kederle ve kaygıyla izliyorum. Müdahaleye yol açan başlıca nedenlerin kuşkusuz bilgisine ve bilincine sahibim. NATO'nun ve başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı blokunun; Sovyetler Birliği dağılmış ve Varşova Paktı ortadan kalkmışken, bu kez Rusya'yı siyasal ve ekonomik hasım olarak düşmanlık hedefine koymuş olduğunu; kışkırtıcı eylemler ve girişimlerle ülkenizi yıpratmaya, güçten düşürmeye çalıştıklarını biliyor ve görüyorum. Ukrayna müdahalesi vesilesi ile de Rusya'ya, Rus kültürüne; Lev Tolstoy, Fyodor Dostoyevski gibi evrensel edebiyatın onur doruklarındaki Rus yazarlarına, Pyotr Çaykovski gibi büyük, duygu dolu, hümanist bir yaratıcıya, ülke dışında çalışan Rus sanatçılara yapılan kabalıkları, insanlık kültüründen nasibini alamamış saygısızlıkları, üzüntüyle, teessüfle kınıyorum, ayıplıyorum.   Fakat bütün bunlara karşın, ülkenizin ve kültürünüzün dostu, hiçbir vicdan sahibi, akıldan ve sağduyudan yoksun olmayan kişi, bunca acıya yol açan bu müdahaleyi doğru bulamaz, onaylayamaz. Sovyet-Rus şairlerini Türkçeye kazandırmış bir Türk şairi; dilinizin, edebiyatınızın, kültürünüzün bir dostu olarak sizden bu acılara bir an bile gecikmeksizin son verilmesini, yaraların sarılmasına başlanmasını, yurtlarını terk eden ve etmekte olan Ukrayna yurttaşlarına ülkelerine dönme ve ülkelerinde kalma güvencesinin inandırıcılıkla verilmesini sağlamanızı bekliyorum ve önemle talep ediyorum. Bunları başarmanız geri adım değil, ülkenizin, Rusya'nın büyük-hümanist edebiyatına, sanatına, kültürüne; nice acılardan geçmiş büyük ve barışsever halkınıza karşı göreviniz, gönül borcunuz olacaktır"

Dostum Ataol Behramoğlu'na bu satırlardan teşekkürlerimizi iletiyorum. Barışın egemen olduğu bir dünya dileğiyle.

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI