SAVAŞA VE ZEYTİN TALANINA HAYIR!

SAVAŞA VE ZEYTİN TALANINA HAYIR!

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

"Ben, barış İçin savaşmak istiyorum" Albert Einstein

"Tümünü seviyorum, ama en çok zeytini. Öncelikle dalı ile barışı, altın renkli yağı ile huzur ve mutluluğu sembolize ettiği için" Aldous Huxley

            Ülke ve dünya gündemi çok yoğun. Bir haftadır televizyonlarda naklen savaş ülkemizin kuzeyinde yaşanan savaşı ve yarattığı tahribatı, insanlık dramını izliyoruz. Savaşlar her daim insana, güzelliklere, doğaya karşı çirkinlikler üretir. Kiev'de ve diğer Ukrayna kentlerinde  soğuk hava koşullarında bombardımandan korunmak için metrolarda yaşayan, metroda dünyaya gelen bebekler, ülkeden ayrılmak için yollara düşen insanlık  fotoğrafları iç acıtıyor. Ukrayna'da öğrenim gören gençlerimizin çığlıkları yüreklerimizi yakıyor. Nedeni ne olursa olsun her vicdanlı insan gibi "savaşa hayır" diyoruz. Dilerim ki insanlığın ortak vicdanı ayağa kalkar ve ateşkes sağlanarak savaş sonlanır, barış kazanır.

            Dünya Rusya'nın nükleer tehdidi altında kanlı bir savaşı yaşarken ülkemizde de yaşanan ekonomik kriz, kış koşullarında  yurttaşlarımızın yaşam koşullarını  zorlamaya devam ediyor. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatlarına yapılan fahiş zamlar ve bunlardan kaynaklanan  tüm yaşamsal gereksinmelerimize gelen fiyat artışları   hayatı çekilmez hale getiriyor. Pazar yerlerinde, marketlerde adeta uçan fiyatlar  yoksulluğu daha da arttırıyor. Artık alışverişlerde meyveler taneyle satılırken, minimal bir yaşam standardı hayatımıza egemen oluyor.  Yoksul kesimlerin uçurumun dibine adeta  sürüklendiği, orta sınıfın  ise yoksullaştığı Türkiye fotoğrafları hayatımıza egemen oluyor. Ülkeyi yönetenlerin yurttaşların yaşadığı sıkıntıları, acıları ve yoksullukları algılayamadıkları, çok açık. Koşullar ne olursa olsun bu durum sürdürülemez.

            Ülkemiz ve Dünya 2020 Mart ayından beri salgın koşullarında. Bu iki yıl içinde ülkemizde yaklaşık 120 bin yurttaşımızı Covid-19 nedeniyle kaybettik. Son iki ayda da yaklaşık her gün 50 bin yeni vaka saptaması ve  150-200 yurttaşımızı kaybediyoruz.  Bu koşullarda Sağlık Bakanı Koca 2 Mart 2022  akşamı yaptığı açıklamayla maske ve HES kodu zorunluluğunun kaldırıldığını açıkladı. Günlük vaka sayısı 5 bine inmemişken, bu koşullarda bu önlemlerin kaldırılması  tıp çevrelerinde itiraza neden olurken çoğu insanımızda hayal kırıklığı yarattı. Covid geçirmiş birisi  olarak bu kararı çok erken buluyorum ve itiraz ediyorum. Bu karar adeta yurttaşlara "Ne haliniz varsa görün" diyor. İktidar, salgınla mücadeleyi adeta bıraktığını deklere ediyor.  Dilerim biz yanılırız.

            Tüm bu kargaşaları yaşarken  son günlerde siyasal iktidarın zeytinlikleri  maden işletmelerine dönüştürülmesini hedefleyen genelgesi karşımıza çıktı. Zeytin, ülkemizin ve  özellikle Ege Bölgesinin her şeyidir. Zeytin ağacı, uğruna şiirler yazılan, şarkılar yakılan, romanlara, öykülere, efsanelere  konu olan  mitolojik, Hollandalı ressam   Van Gogh'un  tablolarına konu olan bir ağaçtır. Coğrafyamızın, doğamızın  süsü, alışkanlığı, geçim kaynağı, yoksulun azığı ve  gölgesidir. Köy Enstitülü yazar, şair Mehmet Başaran  "Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz. En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde. Yaşlarını bilen yok. Roma'nın, Bizans'ın izlerini taşıyor bazıları. Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde. Gene kendi kendilerinin." İfadeleriyle kültürel miras  olarak görerek zeytin ağaçlarını anlatır. Bu kararı alan mantığı anlamak çok zor. Bu karar, halkın alışkanlıklarını, doğayla ilişkisini, yaşam geleneklerini ve bir kültürü   yok edeceği  için beyinlerde yüreklerde karşılığı asla yoktur. Doğayı tahrip edecek, insanlığımızın binlerce yıllık ağaçlarını yok edecek, zeytin alanların talanını neden olacak bu genelgenin iptal edilmesini Egeli bir yurttaş olarak talep ediyorum.

            Zeytin ağaçlarını şiirlerle selamlamak  istiyorum.  Bedri Rahmi Eyüboğlu "Sitem" şiirinde "Önde zeytin ağaçları arkasında yâr/Sene 1946/Mevsim/Sonbahar/Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim/Dalları neyleyim/Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim/Yâr yâr!" dizeleriyle  zeytin ağaçlarını şiirine katar.

            Nazım Hikmet ise zeytini "Duyduk ki./ Bu işler duyulur da durmak olur mu?/Bi sabah erken,/Haymana Ovası'nda bir garip kuş öterken,/Sıska bir söğüt ağacı altında zeytin tanesi yedik." dizeleriyle şiirine taşır. Nazım Usta,  "Yaşamaya Dair" şiirinde de ". Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı/ yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin/ hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil/ ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için/ Yaşamak yani ağır bastığından." zeytin vardır.

             Şair Birhan Keskin ise "Zeytin Ağacı" şiirinde" Çok durdum, hiç gitmedim ben, bu dağ başında/Rüzgâra ağladım bazen/Bazen derdimin dibini saydım ıssıza/Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma/Şuramda bir su vardı ve şuramdan/Neşeyle akardı aşağıya/Ela bir kızı sevdim ben de zamanında" dizeleriyle zeytin ağacını şiirleştirir.

             İlhan Berk ise "Ne Böyle Sevdalar Gördüm"  şiirinde    "Her akşam seninle/Yeşil bir zeytin tanesi/Bir parça mavi deniz/Alır beni" zeytini dizelerine taşır.

 

            Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen beynimizde yüreklerimizde barıştan yana, insandan yana, doğadan, böcü börtüden, yüz yılların bize bıraktığı zeytin ağaçlarından yana umudumuz var. İnsanlığın evrensel vicdanına güveniyoruz.  Son söz şair Metin Altok'ta:  "Yarın farklıdır bugünden/Adı değişir hiç olmazsa/Kara bir suyu/Geçiyoruz şimdilerde/Basarak yosunlu taşlara/Sen bugünden yarına/Birazcık umut sakla."

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI