"DAĞ 'PİRE' DOĞURDU !?"

 Ülkemiz emekçilerinde en az 14 Milyon kişi, 'Asgari Ücret Komisyonu Toplantısı'ndan büyük umutlarla bir müjde bekliyorlardı!.. Yine olmadı, yine hayal kırıklığına uğradılar, yine bekledikleri ücret zammını duyamadılar: "4.253 TL olan aylık ücretleri, % 29.3'lük zamla beraber -5.500 TL'ye- çıkabildi, yine iddia edilen '6.391 TL'lik açlık sınırı' altında kaldı!.. Ne yazık ki kendilerine "geçmiş ola, seçime kadar dişinizi sıkın gari" demekten gayri elimizden de hiç bir şey gelmiyor!..

Hemen ertesi günü tarafsız yayın yapan gazete manşetlerinde hep; "Dağ FARE Doğurdu!.." cümleleri vardı. Hayır efendim, beklenti o kadar büyüktü, milleti de günlerce öyle empoze ettiler ki; bu sefer bence "Dağ PİRE Doğurdu!" demeleri daha doğru olurdu!.. Gelen zamlara göre, hele hele Milletvekillerinin kendi maaşlarına yaptıkları % 40 zam sonucu, 40.000 TL olan maaşları, hoooppp diye ve tam '16 Bin TL' yeni zamla, "56.000 TL'ye" çıkıverdi!.. Böylece bir Milletvekili maaşı tam '10 tane' asgari ücretli maaşından 500 TL daha fazla para ediyordu!.. Adalet bu mu, hakkaniyet bu mu, 'milletin vekiline' bu parayı verirken, 'milletin kendisine' bu maaşı uygun görmek hangi vicdana sığar!?

Ya şu biz emeklilerin 'Bayram İkramiyelerine' ne diyelim? Bu para bize 2018 yılında ilk verildiğinde, o parayla 'üç çeyrek altın' aldıktan sonra, kalan parayla da iki kilo et alabiliyorduk!.. Ya şimdi? Sadece 'bir çeyrek altın' alsak bile, üzerine cebimizden 560 TL daha yetirmemiz gerekiyor!.. Hani bu paraya yapılan zam nerede? Asgari ücret komisyonu toplantısına girerken Türk-İş Başkanı sert bir şekilde; "Açlık sınırı olan 6.391 TL ücret, bizim kırmızı çizgimizdir, aşağısını asla kabul etmiyoruz!" diyordu. Sahi, ne oldu o 'Kırmızı Çizgiye?' beyler!? Toplantı salonu sıcak ve nemliydi de, boyalar sulandı da 'Pembeye' mi dönüştü? Şu sendika üyelerinize bir açıklama borcunuz yok mu? Yoksa yine hiç bir şey olmamış gibi kulağınızın üstüne mi yatacaksınız!?

Sanki ücretlere çok büyük zam vermişler gibi, hemen ertesi günü sigara zıkkımlarına paket başına '2'şer TL' zammı yapıştırdılar!.. 3 TL'lik simit 4 TL'ye çıktı!.. Peş peşe hemen her ürün 5 ile 10 TL arasında hemen zamlandı!.. Yahu ne anladık biz bu maaş artışlarından? Daha para çalışanın eline geçmeden, cebimizdeki paralar erimeye başladı!.. Bu nasıl bir ekonomi, nasıl bir yönetim anlayışı, ne biçim bir uygulama böyle? Biraz umutlarımız kalmıştı, bu zamlar da onları alıp gitti!.. Artık bu hayatta birikim yapmayı tamamen unuttuk da, aç kılmaktan ve açlıktan ölmekten korkar olduk!..

Sizler unuttuysanız eğer ben hatırlatayım: Hani geçen yıl "açım, geçinemiyorum" diyenlere çok akıl veren bir Elazığ AKP Milletvekilimiz 'Zülfü Demirağ' büyüğümüz vardı, herkese; "Yahu geçinemiyorsanız iki kilo domates yerine iki tane alın, bir kilo et yerine yarım kilo alıverin" diyerek, nasıl kolayca geçinilip gideceğini anlatıyordu ya? Bu yıl çıkıp ne dedi biliyor muşunu?: "Dürüst bir Milletvekili olarak bu maaşla geçinemiyor, her ay danışmanlarıma 2-3 Bin TL borç bulduruyorum, hayat çok pahalıymış hakikaten!" demeye başladı. Eh, ayda 56 Bin TL maaşla o geçinemiyorsa, siz geri kalan insanlarımızı bir düşünün gari.

Peki biz garibanlar ne yapalım? İşte yapacaklarınız: Ev kirasını ödeyebilip de hâlâ bir evde kalıyorsanız eğer, TV açmayın, akşam elektrik lâmbası değil, bir mum yakarak idare edin. Yağ masrafından kurtulmak için, yağsız pişen yemekleri tercih edin. Biberi, patlıcanı, kabağı yağda kızartmayın, kırık tahtalarla avluda yakacağınız ateşte közleyin!.. Buzdolabını Yaz değil, 'KIŞ' ayarında çalıştırın. Telefon, vantilatör, klima gibi lüzumsuz aletleri hayatınızdan çıkarın!.. Doğalgazı kapatıp, çok aşırı soğuklarda komşulara misafirliğe gidin!.. Vakit geçirmek için sinema-tiyatro-gazino yerine, evde mum ışığında pişpirik, dama, saklambaç gibi oyunlarla vakit geçirin!.. Size dışarıdan gülen filan olursa, onlara; "Atalarımızın yaşamlarını taklit ediyor, eğleniyoruz!" diye beyaz yalanlar söyleyin!.. Bunları yapınca göreceksiniz ki; bu yetersiz maaşlardan size para bile artacaktır, hadi göreyim sizi.                    Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI