"ŞECAAT ARZ EDERKEN..." KOCA RAGIP PAŞA !?

 Geçenlerde, emeklilerin ekonomik sıkıntılardan dolayı şair olup, şiirler yazmaya başladıklarını yazmış, size de Osmanlının ünlü Paşalarından Şair Koca Ragıp Paşa ve arkadaşlarıyla ilgili bir yazı gündeme getirmeye söz vermiştim ya? İşte bugün o sözümü yerine getiriyorum dostlar...

Efendim, Padişah III. Osman ve Padişah III. Mustafa dönemlerinde, 1757 ve 1763 yılları arasında 6 yıl Sadrazamlık yapmış, iyi bir eğitim gördüğü için üç dili ana dili gibi bilen, şair ve nüktedan 'Koca Mehmet Ragıp Paşa' III. Mustafa'nın dul olan kız kardeşi olan Saliha Sultan ile üçüncü evliliğini yaptı (Allah beline kuvvet versin, maşallah) !.. Hani o meşhur; "Şecaat arz ederken, merdikıpti sirtakin söyler!" sözü vardı ya, işte o sözün sahibi de kendisidir!..

Koca Ragıp Paşa, elçilik ve valilik görevleri sırasında, uluslararası antlaşmalarda üç dil bilmesi sayesinde, Osmanlı tarafını çok kazançlı çıkaran maddeleri kabul ettirmesiyle 'Sarayın' dikkatini çekti, önce Vezir, sonra da 1757 yılında III. Osman tarafından 'Sadrazam' yapıldı... Çok kitap okur, el yazması tarihi kitapları toplar, onları Kütüphanelere kazandırır, kendisi de şiirler yazar, dostları arasında da çok şakacı ve nüktedan biri idi...

En yakın dostları, kendisi gibi yüksek devlet görevlilerinin çocukları olan 'Şair Haşmet' ve 'Şair Fitnat Hanım' idiler... Asıl adı 'Zübeyde' olan Fitnat Hanım, o meşhur "Şeyhülislâm Mehmet Esat Efendi" nin kızıdır!.. Zarif, güzel ve yüksek bürokrat biriyle evlidir!.. Yaşadıkları yıllarda dini ve sokaktaki halk baskılarına rağmen, bu üç kişi çok özgür, çok serbest ve kimseyi aldırmadan, istedikleri gibi yaşamış, hiç çekinmeden içkilerini de içmişler, dozu kaçık şakalarını da yapmışlardır!.. Bazı tarihçilere göre bunların birbirine âşık, her türlü ilişkiyi yaşamış kişiler olduğu söylense de, haklarında çok fazla bilgimiz yok!.. Tabii, ben size çok açık-seçik fıkralarını değil de, birkaçını yazacağım, aklınızın bir köşesinde bulunsun!..

---Bir gün Fitnat Hanım hizmetlisi ile Kurban Bayramında keseceği bir koç almak için pazara gitmiş... Hayvanları incelerken, oradan geçmekte olan Koca Ragıp Paşa bunları görür, yanlarına yaklaşıp, Fitnat Hanımın kulağına doğru; "Arzu ederseniz eğer, bu yıl sizin Kurbanınız ben olayım Fitnat Hanım, ne dersiniz?" diye sorar... Kendisinden beklendiği gibi, Fitnat Hanım hemen cevabı yapıştırır: "Çok sağolunuz Paşam, ancak ben bu yıl 'boynuzu olan' bir koç kurban etmeyeceğim, seneye inşallah!.." demiş, Koca Ragıp Paşa kıpkırmızı suratıyla Sadrazamlık Köşküne yürümüş... Çünkü Ragıp Paşa, Padişah III. Mustafa'nın boşanmış, birileriyle adı çıkmış dul kız kardeşiyle evlenmiş ya, lâfı oraya çakmış yani...

---Kapalıçarşı'da hizmetlisiyle alışverişe çıkan Fitnat Hanımı, karşıdan da Koca Ragıp Paşa ile uşağı geliyormuş, ayaküstü sohbete başlamışlar... Bir ara Ragıp Paşa uşağına dönüp; "Bu kocakarı da ortalığı iyice dondurdu, haline bakmadan evinde otursa olmaz mıydı yani?" demiş... O günlerde de "Berdel'acaz" denilen kocakarı soğukları başlamış, güya Fitnat Hanıma lâf atmış... Fitnat Hanım da hemen hizmetlisine dönüp herkesin duyacağı şekilde bağırmış; "Kocakarı fırtınasından sonra da 'Öküz Fırtınası (Sitte-i Sevr)' var, o öküzün bundan haberi var mı acaba!?" deyip, yoluna devam etmiş... Koca Ragıp Paşa yine mars olup, olduğu yerde donup kalmış, Fitnat Hanıma hep mağlup oluyormuş... Bunları anlattığı arkadaşı 'Şair Haşmet' ise olanlara kahkahalarla gülüyor, olanları herkese anlatarak, koca Paşayı rezil ediyormuş...

Bu tür sürtüşmeler ve rekabetler Cumhuriyet Dönemi şair ve yazarlarında da devam etti!.. Örneğin; Can Yücel ile Edip Cansever... Ahmet Haşim ile Yahya Kemal... Nazım Hikmet ile Peyami Safa... Yine Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek hiç geçinemez, birbirlerine demediklerini koymazlardı!..  İşte Nazım'ın, Peyami Safa için yazdığı bir şiiri:

"Bir düşün oğlum/ Bir düşün ey yetimi Safa/ Anlayabilirsen/ Sen bu kavgada/ Bir nokta bile değil/ Bir küçük, eğri virgül/ Bir zavallı vesilesin/ Ben kızabilir miyim sana/ Sen de bilirsin ki/ Benim âdetim değildir/ Bir posta tatarına/ Bir emir kuluna sövmek/ Efendisine kızıp/ Uşağını dövmek !?"                            Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI