"TANRI KİMSEYİ TEVFİK BEY DURUMUNA DÜŞÜRMESİN!.."

 

            "TANRI KİMSEYİ TEVFİK BEY DURUMUNA DÜŞÜRMESİN!.."

12 Eylül darbesine kadar Genelkurmay'da çalışan TRT'nin muhabiri Tevfik Bey; çok zayıf yapılı, adeta kaburgaları sayılan, yüz kemikleri dışarıya fırlamış halde, çok ince yapılı, ama son derece iyi giyinen, her daim papyon kravat takan, görevine düşkün, bekâr ve 40 yaşlarında zarif bir adammış. Bu haliyle arkadaşlarının bazıları ona 'İskeletor' bazıları da 'Klling' lâkabını uygun görmüşler. 12 Eylül 1980'de darbe olunca, gece ilk gözaltına alınanlardan biri de o olmuş.

İşte bu zarif adam, bir gün lüks bir lokantada yemek yiyip, biraz da zıkkımlanırken; karşı masada oturan çok güzel, balıketinde ve 35 yaşlarında, çok şık giyimli ve bakımlı bir hanım, sürekli Tevfik Beye bakıyormuş. Tevfik Bey çevreyi göz gezdirip, "Acaba kendisine mi, yoksa başka birine mi bakıyor?" diye merakla etrafına bakınmış, başka bir kimse yokmuş. Zati Tevfik Bey de hep bu tip hanımlardan çok hoşlandığı için, biraz da alkolün verdiği cesaretle bayanın masasına gidip; "Merhaba hanımefendi, iyi akşamlar" demiş. Bayan da gayet samimice; "Merhaba efendim, buyurun oturmaz mısınız?" deyince hemen yanına çökmüş.

Beş-on dakika havadan sudan bahsedip, kadının birden; "Evime gidelim mi, sohbete orada devam ederiz!" teklifine balıklama atlayıp, evin yolunu tutmuşlar. Son derece geniş ve güzel döşenmiş eve varınca, güzel bayan hemen ona bir kadeh wiski getirip; "Siz üzerinizdekileri çıkartın, rahatınıza bakın, ben hazırlanıp geleyim!" deyip gitmiş. Tevfik Bey, büyük iştah ve umutlarla hayaller kurup, sırtında askılı atleti, kıçında donu ile kalmış vaziyette wiskisini yudumlarken, geldikleri haldeki aynı giyimiyle o güzel kadın, yanında 8 yaşlarında bir oğlan çocuğuyla çıkagelmiş!.. Kadın bu iskeletor haldeki çıplak adamı oğluna gösterip; "Bak evlâdım, her gün benim verdiğim yemekleri yemezsen eğer, işte böyle bu amca gibi çok zayıf düşersin!.." dedikten sonra Tevfik Beye dönüp; "Giyinip de gidebilirsiniz artık beyefendi, bugünkü dersimiz bitti!" demiş. Çalışma odasında daktiloyla yazı yazan kocasına bağırıp, bir de; "Kocacığım, bizim dersimiz bitti, Tevfik Beyi kapıya kadar eşlik eder misin" demez mi ?..

Meğerse bu aile, ünlü bir üniversitemizde kocası Profesör, karısı Doçent olan çağdaş bir aile imişler. Bu hikâyeyi, sayın Ayşenur Arslan Halk TV'deki 18.Şubat.2022 tarihli sabah programında anlattı. Ardından Hürriyet Gazetesi'ni açıp, sayın Abdülkadir Selvi'nin bugünkü yazısından şu örneği verdi: ".Sayın Cumhurbaşkanımız bu son elektrik ve doğalgaz zamlarından dolayı çok rahatsız, halkı adına vicdanı sızlıyor!.. Bir emirle gıdada KDV'yi % 8'den % 1'e indirmesi, evlerde kullanılan elektriğin zamsız tarifesini 150 kilovatsaatten 210 kilovatsaate çıkarılmasını sağladı!.." diye yazmış.

Biz emekli vatandaşlar olarak, her gün oturup da düşünür dururuz; "Yahu, madem bu kadar canları sıkılıyor da, bu kadar büyük zamları kimler yaptı? Masa başına toplanan 6 Muhalefet Partileri mi yaptılar!? Bir emirle KDV'yi indiriyorsa, bir emirle bu zamları da kaldırıverse ya? "

Ayşenur Arslan, o yazının cevabını da çok güzel verip, taşı gediğine koyuverdi: "Sayın Abdülkadir Selvi Bey, bizler sizin gibi Saray gazetecilerini asla unutmayacağız, bugünler de 'GEÇÇEK' nasılsa; biz sizleri pamuklara sarıp da koruyacağız, demin anlattığım ailenin çocuklarına gösterdiği Tevfik Bey gibi, sizi kendi torunlarımıza gösterip; 'Sakın bu amcalar gibi Saray gazetecileri olmayın!' diyeceğiz" dedi.

Neyse, çok şükür bugünü de atlattık ya, ben size Orhan Veli'nin 'İş Olsun Diye' adlı yazdığı, bize oyun eden kadınlara nispet olacak bir şiiriyle veda edeyim bari.

"Bütün güzel kadınlar zannettiler ki/ Aşk üstüne yazdığım her şiir/ Kendileri için yazılmıştır/ Bense daima üzüntüsünü çektim/ Onları iş olsun diye/ Yazdığımı bilmenin."                          Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI