5816'YA RAĞMEN, ATATÜRK'E BUNCA HAKARET NİYE !?

 

            5816'YA RAĞMEN, ATATÜRK'E BUNCA HAKARET NİYE !?

Varlık sebebimiz olan "Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)" tarafından çıkarılan "5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar" hakkındaki kanun, 25 Temmuz 1951 yılında, hem de Demokrat Parti (DP) döneminde çıkarılmıştır!.. Bu kanunun çıkarılma sebebi; "Olur olmaz nedenlerle, tarihi gerçekleri bilmeden veya bilerek saptırarak, bazı art niyetli kişilerin 'Kurtarıcımız ve Kurucumuz' Mustafa Kemal Atatürk'ü suçlamasın, onu boş yere suçlayarak bu işten kendine pay çıkarark nemalanmasın" diye çıkarılmıştı...

Geçtiğimiz yıllara kadar bu kanuna aykırı hareket edenler, hemen Cumhuriyet Savcılarımız tarafından soruşturma açılır, hak ettikleri cezalara çartırılırlardı... Ama son yıllarda bu titizliği ve ciddiyeti göremez olduk!.. Hele bir kesim öyle şımardı ki; bu "5816 Sayılı Kanun"un yürürlükten kaldırılmasını bile istemeye başladılar!.. Tuğrul Selmanoğlu diye biri; "5816'dan yargılanmayan dava adamı mı olur!? Gerçekleri dile getirdiğinizde, şak diye bir 'Beton Kafa' dava açıyor!" diyordu... Nurullah Mısıroğlu diye biri; "Kaldırın şu 5816'yı!" diye naralar atıyordu... Yusuf Kaplan diye biri de Atatürkçüler için; "Hasta bunlar, köle ruhlular!" diye ciyaklıyordu... (27 Temmuz 2020-Sözcü Gazetesi/ Sayfa- 11.)

Bütün mesele, 24 Temmuz 2020 Cuma günü Ayasofya Danıştay kararı ile cami yapılıp, güya ilk Cuma namazını da Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Ali Erbaş kıldırdı ya? Bu devirde elinde kılıçla minbere çıkıp, hutbesini öyle okumuştu ya? Hutbede öfkali bir sesle; "...Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar!.. Vakfedenin şartını çiğneyen lânete uğrar!" diyerek;  aslında 1934 yılında Ayasofya'yı müze yapan Atatürk ve arkadaşlarına verip-veriştiriyordu!..

Hutbedeki bu olumsuz ve yakışıksız sözleri ülke insanlarımız tarafından çok tepki çekince, sosyal medyadan DİB Ali Erbaş'a yağmur gibi eleştiriler gelmeye başladı... Bu tepkiden çekinen DİB Ali Erbaş, Hürriyet'e bir açıklama gönderip; "Ben hutbede geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim!.. 'Uğramıştır' demedim, 'Çiğneyen lanete uğrar' dedim... Atatürk 82 yıl önce vefat etti... Vefat eden insanlara beddua değil, dua edilir!.." diyerek geri adım atmak zorunda kaldı...

Sözde bunları söyledi de, özde kendi söylediklerine, kendisi inanıyor muydu acaba? Siz hiç bir 10 Kasım'da veya Milli Bayramlarımızdan birinde, bu kişinin 'Atatürk İçin' dua ettiğini hiç duydunuz mu? Ben hiç duymadım!.. Hatta bir '09 Kasım' günü, yani 10 Kasım'dan bir gün önce Atatürk düşmanlığı tescilli ve "Kurtuluş Savaşı'nda keşke Yunan galip gelseydi!"diyen "Fesli Kadir"i dini kıyafetleriyle ziyaret eden kendisi değil miydi? Şimdi bize ne bahaneler uydursa boşunadır!..

DİB Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunuldu, bakalım sonucu ne olacak? CHP'li Özgür Özel; "Andımız olsun ki, bunun hesabını bir gün senden soracağız!" derken, İlâhiyatçı Cemil Kılıç; "İstanbul'u 4 yıl 10 ay ve 23 gün işgal eden İngilizlere, ülkeyi satan Padişah Vahdettin'e söz yok; bu işgalden kurtarıcımız ve ülkeyi kurucumuz olan Atatürk'e gelince pabuç gibi dilleri var!" diyordu... İYİ Partili Aytun Çıray ve İsmail Koncuk ile CHP'li Levent Gök, Ali Erbaş'ı hemen istifaya davet ederken; Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın; "Tek parti döneminde alınan Ayasofya'yı müze yapma kararı, tarihe ihanet olmanın yanında, hukuka da aykırıydı" sözleri için suç duyurusunda bulundu...

Bakalım bu konulardaki yeni gelişmeler nasıl sonuçlar verecek, yakında görürüz inşallah!.. Ama ben, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, bu devirde elinde kılıç yerine, elinde bir kalemle hutbeye çıkmasını isterdim!.. Amacı neydi bilmiyorum ama, bu büyüğümüz; "Kalem kılıçtan keskindir!" lâfını hiç duymamış mı, ne !?         Sakin KOŞAR...

 

 

 


YAZARIN DİĞER YAZILARI