BİZDEKİ ULAŞIMDA "JEEP" DEVRİ !?

 

      BİZDEKİ ULAŞIMDA "JEEP" DEVRİ !?

Ülkemizde 1950 yılında demokrasiye geçilince, tek başına iktidara gelen Demokrat Parti (DP), uzun zamandır iktidarda bulunan CHP'nin hep uzak durduğu Amerika ile sıkı ilişkilerini hemen geliştirme yoluna gitmişti!.. İlk önce ABD'den kendileri için 'kuyruklu taksiler' köylüler için de 'traktörler, cipler' ithal edildi; sonra bunların lâstikleri, yedek parçaları ile benzin istasyonlarında kullanılacak benzin-gaz-mazot pompaları getirtildi!.. Büyük şehirler arası yollardan sonra küçük şehir ve kasabaların yolları, bu araçların geçebileceği kadarıyla bitirilip, ülkede 'Karayolu Ulaşımı Hareketi' başlatıldı!..

Çok kısa zamandaki bu değişim ve ulaşımdaki bu kolaylık milletin de hoşuna gidiyordu, çok pahalıydı ama, geliştiğimizi zanneden herkes bu işten pek de memnundu!.. Tüm bu ithalatları yapanlar, DP'ye seçimlerde destek veren bir avuç insandı, onlar da yavaş yavaş zengin oluyorlardı ama, esas malı götürenler ise Amerikan şirketleriydi!..

Kısa sürede bu cipler ve traktörler tüm köylere de gelmeye başladı, öncelikle köy ağaları bunlardan satın aldılar, ama çok büyük bir sorun vardı; bunları kullanacak 'Şoförler' yoktu!.. Bizim Türk zekâsı hemen ona da çare buldu: Askerliğini 'Cemse Şoförü' olarak yapanlar arandı, bulundu, bunların ehliyet alması sağlanıp, 'Şoför' olarak çalıştırılmaya başlandı!..

Bizim çocukluğumuza denk gelen bu değişim yıllarında, hemen her yerde aynı şeyler yaşandı: Şoför olan bütün büyüklerimiz, direksiyona geçer geçmez, ilk olarak başlarındaki şapkaları attılar, saçlarını kolonya sürerek tarayıp, kısa kollu gömlekler, boyalı ayakkabılar ve ütülü pantolonlar giymeye, güneş gözlükleri takmaya başladılar!.. İlk günlerde ufak-büyük bazı trafik kazaları yaptılar ama, işlerine çok çabuk sürede adapte oldular!.. Bazılarının konuşmaları bile değişti, 'İstanbul Lehçesi' kullanayım derken, konuşmaları köylülerce alay konusu olup, çok rezil olanlara da rastlanıyordu!.. Ağa kapısına şoför olan bazıları öyle ileri gitmişti ki; bekâr olanlar Ağa kızlarını kaçırmaya, evli olanlar da hemen içkiye ve hovardalığa başlayıp, zıvanadan çıkıyorlardı!.. Birkaç yıl sonra bu durum o hale geldi ki, halk arasında; "Şöher (şoför) dediğin hovarda olur!" denilmeye bile başlanmıştı!..

Neyse. Artık uzun yollar bu araçlar sayesinde kısalıyor, günlerce at veya öküzlerle sürülen tarlalar, bu traktörlerle birkaç saatte sürülüyor, üretim artıyor, bazılarının ekonomik durumu daha iyiye gidiyordu!.. Makineleşme pahalıya patlıyordu ama, zamandan tasarruf sağlıyor, gelirler daha çok artıyor, lakin gerçekte esas parayı kazananlar ise, hep yabancı şirketler oluyordu!.. Çünkü bu gelişmeyi sağlayan araçların, yakıtta kullandığımız petrolün, yedek parçaların, dönen tekerleklerin lâstiklerinin hepsi de dışarıdan satın alınıyordu!.. Kazanıyor ve gelişiyor gibi gözüksek de, biz aslında bu işlerin hamallığını yapıyor, kaymağını ise yabancılar yiyorlardı!.. Çünkü birkaç yılda görüldü ki; 1923 ile 1950 yılları arasında yapılan 27 yıllık dış borç tutarının, birkaç yıl içinde tam üç-beş katına çıkıverdiği görülmüştü!.. Yani, işler öyle göründüğü gibi pek de iyi gitmiyor, aslında biz gelişmiyor, çok ürettiğimiz için çok kazanıyor gibi gözüküyorduk!..

Bu durum 1960 yılının 27 Mayıs tarihine kadar sürdü!.. İktidardakiler de uyanmışlardı ama, borç paçalarından akıyordu!.. Kadim dostları ABD'den yeni isteklerde bulunuyor, kabul görmüyor, zamanın Başbakanı da onlara kızıp Rusya ile yeni ilişkiler kurmaya çalışırken, o zamanki söylentiye göre, o eski 'Kadim Dostları' onun uçağını sabotajla düşürmüş, bu hain pusudan merhum Başbakan sağ kurtulmuştu!.. Bu sefer de aynı 'Kadim Dostları' askeri darbe ile DP'yi iktidardan indirmişti.

Bugün 2022 yılına geldik!.. Aradan geçen 62 yıldır hâlâ kendi otomobilimizi, kendi motorumuzu yapamıyor, hâlâ bunları ithal ediyoruz!.. Bazı yerlerde hâlâ o eski 'Jeep' ve traktörleri kullanıyoruz, hani 'gelişmişlik' bunun neresinde!? Bu halk kendini aldatanları ve katmerli yalan söyleyenleri hâlâ anlayıp da, bir türlü başlarından ebediyen atamadı gitti!.. Şimdilerde hiç üretmiyor, her şeyi, hatta 'samanı' bile dışarıdan satın alıyoruz; - tabii ki paramız var da satın alıyoruz (!) - ama, ne hikmettendir bilinmez, biz yine gelişemiyor, dış borçlarımızı yine ödeyemez haldeyiz değil mi, niye acaba!?              Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI