Deli İbrahim ve Varvar Ali Paşa !?

 

                        Deli İbrahim ve Varvar Ali Paşa !?

Osmanlı Devletinin 18. Padişahı olan Padişah İbrahim (1615-1648), I. Ahmet’in ve Kösem Sultan’ın en küçük oğullarıdır… Ağabeyi IV. Murat Padişah olunca, üç kardeşleri öldürülmüş, kendisi de kafes arkasına hapsedilmiş, ağabeyi ölünceye kadar her gün korku içinde yaşamış, rüyalarından sıçrayarak uyanmıştır…

1640 yılında IV. Murat ölünce, padişah soyundan tek erkek ve 25 yaşında olan Deli İbrahim padişah yapılmış, ama o ağabeyi IV. Murat’ın öldüğüne inanmamış, kafesinden dışarı çıkmamış, ancak cesedini gördükten sonra tahta oturmuş, tebrikleri kabul etmişti… 8 yıl süren padişahlığı sırasında kadınlara çok düşkündü, 8 erkek ve 4 kız çocuğu olmuştu…

Bazıları onun deli filân olmadığını yazsalar da, ya şu yaptıklarına ne diyelim: Daha 2,5 yaşındaki kızı ile 60 yaşındaki Silahtar Mustafa Paşa’yı nişanlaması, Edirne’ye her gittiğinde oranın odunlarını beğenmeyip de İstanbul’dan odun getirtmesi, samur kürklere aşırı düşkünlüğü, Saray avlusu havuzundaki balıklara harçlık para atması, Yusuf Paşa ve Cinci Hoca gibi ahlâksız rüşvetçilere kul-köle olup, her istediklerini yapması, akıl sağlığı yerinde olan bir padişahın yapacağı işler midir bunlar?

Deli İbrahim’in bir tek şansı, Padişah olduğu zaman Büyükvezir olan Kemankeş Kara Mustafa Paşa gibi dürüst, işinin ehli ve dirayetli birinin olmasıydı!.. Kısa zamanda yapılan bütün olumlu işleri bu Paşa başarmıştı… Ama Deli İbrahim, çevresindeki menfaatçiler yüzünden, 1644 yılında bu paşasına da kıymış, yerine de Sultanzade Mehmet Paşa gibi liyakatsız, beceriksiz birini getirmiş, devleti derin bir çıkmaza sürüklemişti!..

Bu zor günlerde Padişah ve adamları her başları sıkıştığında, Sivas Beylerbeyi Ali Paşa’ya bir haber gönderip; “Bize şu kadar buğday lâzım… Bize falanca savaşı için 600 baş koyun, 200 baş sığır gerekiyor… Bize 1.500 asker, 500 at ve 200 katır lâzım, sizde var mı Paşam” dedikçe, Ali Paşa hemen; “Bizde hepsi var, buğday da var, hayvan da var, hemen asker de gönderiyorum, at ve katır da var!..” diyormuş… Çok dürüst, çalışkan, disiplinli, güvenliği sağlayan ve üretken bir devlet adamı olan Ali Paşa zamanında Sivas da çok zenginleşmiş… İşte bu yüzden Saray ondan her şeyi istiyor, o da gönderiyor, adı da bu yüzden “Varvar Ali Paşa”ya çıkmış, Deli Padişah da onu bu yüzden çok seviyormuş…

Bir zaman sonra isteklerin ardı-arkası kesilmez olmuş, Sivas da zora girmiş… Bırakın padişahı, Sarayın memurları bile bir gün Var Var Ali Paşa’dan 30 Bin Kuruş para istemişler… Canı burnuna gelen Ali Paşa ilk defa “YOK!” demiş ve yüzlerine de; “Halkımın yolunu kesip, eşkıyalık edip de mi bu parayı size toplayayım!?” demiş…

Bu gergin ortam içindeyken, bazı elçiler Padişahın kulağına eğilip; “Şu bizim Varvar Ali Paşa’nın emrinde, ‘İbşir Paşa’ adlı genç bir komutanı var!.. Tam sizin hoşlandığınız tipte, balık etinde, bembeyaz, öyle bir karısı var ki, dünya güzeli bir kadın!.. Onu Varvar Ali Paşa’dan isteyiniz” demişler… Deli İbrahim bu, tek durur mu, hemen elçileri gönderip, İbşir Paşa’nın güzel karısını İstanbul’a göndermesini Ali Paşa’dan istemiş… Küplere binen Varvar Ali Paşa, elçilere kılıcını çekip; “Gidin o Deli Padişahınıza söyleyiniz, ben peze..nk değilim! Elin nikâhlı karısını ben ne hakla size göndereceğim!?” diyerek devlete isyan edip, dağa çıkar… Sonra ne olmuş biliyor musunuz? Sivas İbşir Paşa’ya emanet edilip, Varvar Ali Paşa’yı yakalamak ve asmak da, bu liyakatsız adama nasip olmuş, iyi mi? Ödül olarak İbşir Paşa ve eşi de İstanbul’a çağırılıp, Saraya taşınmışlar! Eşini kendi elleriyle Saraya götüren Paşa, orada ‘namusluca’ yaşayıp, günlerini de bir güzel görmüşlerdir, zaar!? 

İşte atalarımız olan 36 Padişah içinde böyleleri de vardı… Çıkarılan bazı aflarla bazı suçlar affedilebilir, ama görüyorsunuz, tarih kimseyi affetmiyor!..         Sakin KOŞAR…

YAZARIN DİĞER YAZILARI