GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE 'SUS' TEDBİRLERİ !?


Dünya ülkelerinin 'Krallık, İmparatorluk, Hanlık ve Padişahlık' dönemlerinde tek yönetici, tek kanun koyucu, tek kanun değiştirici, ülkenin en tepesinde tahta oturan yöneticilerdi!.. Genelde bu makam 'babadan oğula' geçerdi. Ülkedeki her şey onun malı, ülke insanları onun emir eri ve köleleriydi!.. İstediğini asar, istediğini keser, istediğini de affederdi!.. Ayrıca, istediği ülkeye savaş ilân eder, istediği ülke ile barış yapar, kimseye hesap vermezlerdi!..

Dünyada ilk kez, Milâttan Önce (M.Ö.) Roma'da bir 'Senato' kuruldu. Ülkenin en zengin, en geniş aileli çiftlik sahipleri, asiller, asker ve hatırlı kişileri bu Senato'ya seçilir, ülke hakkındaki önemli kararları, İmparator ve Senato ile birlikte karar verirlerdi. Dünyanın ilk 'mermerden gazete' de (daha ziyade, şimdiki Resmî Gazetesi idi) bu zamanda çıkarılmaya başlanmış, Senato kararları bu taşlara kazınarak, Senato binası önüne konulur, okuma-yazma bilenler bunları oradan okur, Roma halkına anlatırlardı.

Aradan geçen yıllarda bu 'Senato' anlayışı kabul görüp, yaygınlaştı. '1.200'lü yıllarda İngiltere Krallığı'nda bir 'Avam Kamarası' kuruldu, daha sonra bir de 'Millet Meclisi' kuruldu, halkın seçtiği insanlar böylece yönetime dahil edilmeye başlandı, 'Demokrasi'ye doğru giden yoldaki ilk taşlar da burada döşenmiş oldu, buradan Avrupa'ya ve dünyaya yayıldı.

"Mutlakiyet, Meşrutiyet' ve sonunda 'Cumhuriyet' süreci böyle başlamış oldu. Mutlakiyet sürecinde Krallar, İmparatorlar, Hanlar ve Padişahlar, mutlak ve tek güç sahibi idiler!.. Hepsinin emrinde sağır, dilsiz, cahil 'Cellatları' vardı!.. Kimi emrederlerse bunlar hemen gider, o kişiyi asarak, keserek veya boğarak öldürür, cesedi yok eder, kimsenin ruhu bile duymazdı. Yeteri kadar sağır-dilsiz bulamazlarsa, cahil ve iri yapılı adamların kulakları sağır edilir, dilleri kesilir, cellat olarak yaptıklarını kimselere anlatamazlardı!.. Bizim 36 Osmanlı Padişahının hepsi de bu cellatları sıkça kullanmış, öncelikle kardeşlerini yok etmişlerdir, bilirsiniz!.. Örneğin; Padişah III. Mehmet tahta geçince (1595), tam 19 kardeşini birden bu adamlara kıydırmıştı, hatırladınız mı!? O yıllarda birilerini 'Susturmak' sadece öldürerek ortadan kaldırmakla mümkün görülüyordu.

Yaşları 50'nin üzerinde olanlar bilirler: 1970'li yıllarda bu yörede bir 'Eşkıya Eşref' türemiş, yakalandığında 9 kişinin katledilmesiyle yargılanmıştı!.. Aslen bir 'Berber' olan bu adam, uzun süre yakalanamamış, 'Gevenes-Bahçeyaka-Antalya' üçgeninde birçok saldırı, soygun, işkence suçları da işlemişti. Aleyhinde konuşan bazı köylülerin 'dillerini kopartmak' aklına gelmediğin midir bilinmez, onların ağızlarını ince kablo ile dikmiş, bir daha aleyhinde konuşmamalarını istemişti!..

Günümüzde teknoloji gelişti, çoğu yerde bağırmasını, konuşmasını engel olmak için insanların ellerini, ayaklarını ve ağızlarını 'şeffaf bantlar' ile sağlıyorlar, metal kelepçe yerine plâstik kelepçeler moda artık!.. Geçenlerde ünlü bir sanatçımıza, 5 sene önce yazdığı bir şarkısı nedeniyle 'dilinin kopartılabileceği' söylendi, işte bu konu üzerine bazı açıklamalar:

Ahmet Tan, (Cumhuriyet Gaz. 23 Ocak) : ".Reyiz Cuma günü bu kez, hem de cami içinde, gündemdeki bir şarkıcıya işaret ederek; 'O dilleri yeri geldiğinde koparmak da bizim görevimizdir' buyurdu. Minberde değildi, elinde kılıç yoktu, bu bir 'şeriata geçiş fetvası' değilse bile, yine de fiili bir 'niyet beyanı' idi." diye yazıyordu.

Necati Doğru, (Sözcü, 23 Ocak.): ".Ülkemiz siyaset adamının dili 'ses sanatçısının dilini koparırım' diye tehdit savurma noktasına kadar geldi. Bir ses sanatçısına 'senin dilini koparırım' dediğiniz zaman, 'düşünceni koparırım' tehdidi savurmuş olursunuz!.. Dil ile düşünce bir yumak. 2022 yılına girdik, düşünce yasağına geldik." diyordu.

Rahmi Turan, (Sözcü, 23 Ocak.) : ".Vaktiyle iktidara karşı çıkanlara 'Sizler iki cihanda da lekelisiniz!' diyen Sezen Aksu'yu savunmak 'iki cihanda lekeli' dediği kişilere kaldı!.. Minik Serçe'yi, çok haksız bulduğumuz bu linç kampanyasında savunmak, bizim vatandaşlık görevimizdir!.." diyordu. Ben, ne mi diyorum? Bugün yorum yok.        Sakin KOŞAR.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI