İKİ HAFTALIK İZMİR KAÇAMAĞI !?

 

Kasım ayı ortalarına doğru, birkaç konu-komşu dışında kimseye haber vermeden, benim kaşık düşmanı ile anlaşarak İzmir'e kaçtık!.. Çok iyi biliyorum ki; bizim gazete patronlarına söyleyip, de biraz izin istesem yine aynı teraneleri önüme sürecekler; "Bu kış-kıyamette izine mi çıkılırmış. Zati yaşın bayağı ilerledi, ortalık salgından geçilmiyor, sen en iyisi Yaz aylarında izin yap!.. Yani, tam da 2023 Bütçesi görüşmeleri sırasında izin yapmanın sırası mı yahu, her gün yeni gelişmeler oluyor, bir emekli olarak sen hiç merak etmiyor musun olanları, kim yazacak bunları!? Sen Karşıyaka'ya gideceksin belli, orada her evde köpek vardır, yine buraya bir bacağın sargıda mı gelmek istiyorsun!?" diyeceklerini adım gibi biliyordum ve hiç birine söylemedim!.. 'Bir sabah ansızın İzmir'e giriverdik!..'

Neyse. Ben saf; "yöremizin malûm havasından 15 günlüğüne de olsa kurtuldum. Siyasi haberleri can kulağıyla her gün dinleyip, tartışma programlarındaki yorumları not almaktan sıyırttım!.. Kendisi 25 Bin TL maaş alıp, Sendikanın son model AUDİ-A6 arabasına binen ve artık iktidar yanlısı olduğunu herkesin bildiği 'Türk-İş' Başkanı sayın Ergün Atalay'ın, bunca zamlardan sonra bile, hiç utanıp-sıkılmadan 'Asgari Ücret' olarak "7.785 TL" istemesini kendime dert edip de, yazmak zorunda kalmayacağım!.. Zati bütün işçiler de kendisine; 'Gel de bu parayla bir ay sen geçin bakalım?' dediler!.. Türk vatandaşlığına 'hooopp' diye alınıveren 16 kişinin daha 'IŞİD Militanı' olduğu ortaya çıktı, sayın İçişleri Bakanı buna ne diyecek acaba diye bir derdim olmayacak." diye düşünürken, Karşıyaka-Atakent'teki eski tanıdık kahvehaneme gittim.

Orada tanıdığım hepsi emekli "Albay-Okul Müdürü-İnşaat Mühendisi-Banka Müdürü" dostlarım konken oynuyorlar, emekli Savcı ve emekli Vali dostlar tavla oynuyorlardı. Her zamanki gibi etraflarında birçok seyircileri de vardı. Bir süre sonra oyunlar bitti, kocaman bir yuvarlak masa oluşturduk, alışverişten gelen yeni kişiler de oldu, 'Hayat Pahalılığı ve Zamlar' ile sohbete başladık. Üç-beş yerden maaş alanlar, eski Bakanların şoförlerinin ve berberlerinin İl-İlçe Başkanı, kurum ve kuruluşlara 'Müdür-Kayyım' olarak atanmaları, hatta Milletvekili adayı yapılmaları ile sohbet koyulaştı. 6'lı Masa'nın adayı kim olacak konusu ile devam etti. Ben yavaşça kalkıp, markete gitme bahanesiyle oradan uzaklaşıp, eve döndüm!..

Düşündüm de, yine kendime kızdım; "Ulan emekli dallama ihtiyar, bugünlerde üst üste gelen aşırı zamlar, düşük ücret teklifleri, soğukların başlamasıyla yakacak masrafları, kat kat artan ulaşım ücretleri ve halkın günlük yiyeceklerine gelen katmerli zamlar yüzünden, ülkenin her yerinde, her köşesinde bunlar konuşuluyor!.. Burası İzmir-Karşıyaka!.. Medeniyetin beşiği sayılan bu İlimizin insanları da, herhalde bunları konuşacaklardır, bunda şaşılacak ne var!? Sen de kaçacak başka bir yer bulamadın mı be adam!?" diye kendimi azarladım!.. Ertesi günlerde aynı dostlarla hem oyunlar oynadık, hem de oyun sonralarında yine yuvarlak masa toplantıları yapıp, ülkenin ve dünyanın sorunlarını tartıştık!.. Yani, bizim gibilere bu işten kaçış yok, siz aramasanız da, onlar gelip sizi buluyorlar!..

Mehmet Said Hikmet'i (1883-1930) bilenleriniz vardır? Oyun Yazarı, Siyasi-Mizah dalında köşe yazarı. Cimriliği ile meşhur zengin bir dostuna bir gün varıp; "Bugün param var, ama birkaç gün sonra senden biraz borç para istiyorum!" der. Pinti arkadaşı şaşırıp; "Yahu bu ne biçim borç para isteme şekli, pek anlayamadım?" der. Çok meşhur bir gülüşü olan Mehmet Said, o meşhur kahkahasını attıktan sonra; "Eee ne yapalım dostum, senden ne zaman para istesem, 'dün söyleseydin ya, bugün üzerimde para yok' diyorsun, ben de yarınlar için tedbirimi böyle alıyorum işte, ne var bunda anlaşılmayacak!?" demiş.

Çoğu Siyasi Mizah yazarları gibi, Mehmet Said Hikmet de aşırı alkol ve parasızlık yüzünden çok çileler çekip; Cahit Sıtkı Tarancı (46), Orhan Veli Kanık (36) gibi çok genç yaşta, daha 47 yaşındayken vefat etmişti. Ne diyelim; bu acılar bu işi yapanların 'fıtratında' mı var, kaderleri mi acaba?                       Sakin KOŞAR.    

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI