MERHUM İSMET İNÖNÜ (1884 - 1973).

 

                  MERHUM İSMET İNÖNÜ (1884 - 1973).

Ailesi Malatyalı olup, dedesi 'Kürümoğullarından' Abdülfettah, babası Harbiye Nezareti mahkeme Dairesi Mümeyyizliğinden emekli Hacı Reşit Beydir. Mustafa İsmet İnönü ise İzmir - 1884 doğumludur. Bütün okullarını 'Birincilikle' bitirip, en son yine birincilikle 1906 yılında "Pangaltı Harp Akademisi"nden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olmuştur. 1908'de 'Kolağası' rütbesiyle Edirne II. Tümen Kurmay Komutanı oldu

Kimisi yanlış bilgilerle 'Edirne Valisi' olduğunu filân söylese de bu doğru değildir. Buradaki görevi sırasında, Osmanlı devletinin zayıflığı sebebiyle, ülkenin her yerinde eşkıyalar çoğalmış, Osmanlı bunlarla baş edemez olmuştu. İsmet İnönü de, Edirne'de bütün halkın silahlarını devlete teslim edilmesini sağlamış, sert önlemlerle kimsenin silahlı gezmesine müsaade etmeyerek, oradaki eşkıyalığı önlemişti.

08 Kasım 1920'de 'Çerkez Ethem'i tasfiye etti, Mustafa Kemal'in isteğiyle Kurtuluş Savaşı çalışmalarına katılmak için, 03 Mayıs 1920'de Anadolu'ya geçti, kendi isteğiyle "Edirne Milletvekili" oldu, sonra da "Garp Cephesi Komutanlığı" görevi verildi. Yunanlılara karşı 01 Ocak 1921'de 'I. İnönü Zaferi'ni, 01 Nisan 1921'de de 'II. İnönü Zaferi'ni kazandı. 09 Eylül 1922'de düşman İzmir'de denize dökülünce, Kurtuluş Savaşı kazanıldı. 26 Ekim 1922'de 'Dışişleri Bakanı' olup, "Lozan Barış Görüşmeleri Heyeti Başkanı" olarak çok başarılı müzakereleri yönetti, 24 Temmuz 1923 yılında bu antlaşmalar imzalanıp, Türkiye Cumhuriyeti bağımsız, laik, bir hukuk devleti olarak dünya devletleri arasında yerini almıştır!..

Zaman zaman sağcı politikacılar tarafından çok ağır eleştirilse de, hakkında hiç de doğru olmayan iddialar ileri sürülse de, İsmet İnönü bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurtarıcılarından, kurucularından biri olup, Atatürk'ten sonra bu ülkenin "II. Adamı" sıfatıyla anılır!.. Bu gerçeği hiç kimse değiştiremez, bu güneşi de kimse balçıkla sıvayamaz!.. O'nu devlet adamı olarak değil de, 'Siyasetçi' olarak eleştirecek olanlar varsa, bunu yapmak sadece biz CHP'lilerin hakkıdır!..

Bugün en çok dedikodusu yapılan konu; "II. Dünya Savaşı" süresince, yani 1939 ile 1945 yıllarında ülke insanları darlık yaşadılar, kıtlık çektiler, erkeklerin çoğu cephede olduğundan, tarım üretimi yeterince yapılamadı, ekonomik olarak çok sıkıntılı günler yaşandı!.. Sadece biz değil, tüm Avrupa-Asya-Afrika ülkeleri aynı ateşin içindeydiler!.. İsmet İnönü, gösterdiği diplomatik başarılarla ülkemizi savaşa sokmadı, hiçbir insanımız ölmedi, ama çok yoksulluk ve kıtlıklar çekildi!..

Ancak, İnönü'nün en büyük hatası şu oldu: Savaş bittikten sonra, Hazinemizde bulunan -kimine göre 148 ton, kimine göre 158 ton- altınımız vardı. Savaşın bitiminde bu paranın bir bölümünü halkın refahı ve huzuru için harcanabilirdi? Ama İnönü bunu yapmadı, ülkenin kalkınmasında kullanmak üzere Hazine'de tuttu!.. Yani, biraz "Eli Sıkı" davrandı, hata etti!.. Savaş sonrası Avrupa'dan gelen baskılar sonunda 'demokrasiye' geçilince de, sıkıntı çeken halkın tavrı, yeni kurulan partilerden yana oldu, CHP bir daha iktidar yüzü göremedi!.. Her seçimde hem suçlandılar, hem hiç hak etmedikleri iftira ve yalanlara muhatap oldular!.. Bir seçim döneminde (yanılmıyorsam eğer) Eskişehir'de muhaliflerce tembihlenen küçük bir çocuk, II. Adam İnönü'nün önüne dikilip; "Sen bizi ekmeksiz bıraktın, aç bıraktın, urbasız bıraktın!" diye bağırınca, İnönü şu tarihi cevabı vermişti: "Ben sizi ekmeksiz ve urbasız bıraktım ama, anasız-babasız bırakmadım evlâdım" demişti.

Peki, elini sıkı tutup da, o altınlar Hazinede kalınca ne oldu? Kendisinden sonra iktidara gelenler bol keseden har vurup - harman savurdular, yıllarca seçim kazanıp durdular!.. İşte merhum İnönü'nün bence en büyük hatası bu oldu, CHP hâlâ bunun sıkıntılarını yaşıyor!.. Halkın parasını, o zaman yine halka harcasa ne olurdu sanki? Dedim ya, bu bir hata idiyse, bunu sadece CHP eleştirebilir, başkaları değil!..                    Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI