SENİN 'MİRAS' DEDİĞİN NEDİR Kİ ABİDİN !?

 

      SENİN 'MİRAS' DEDİĞİN NEDİR Kİ ABİDİN !?

Evet, bu da Arapça bir sözcük olan 'Miras' demek; "Birine, ölen bir yakınından kalan mal-mülk, para veya servet. Kalıt, Bırakıt, Tereke" demekmiş. (TDK Sözlüğü- Sayfa 1.400.) Ölenden kalan mirası satıp da bitirenlere de; 'Mirasyedi' denilir.

Bir de ölenlerin hukuk yoluyla bıraktıkları resmi 'Vasiyet' vardır, herkes buna uymak zorundadır. 'Mal Beyanı' da, sahip olunan varlıkların listesine denilir. Bugüne kadar yayımlanan en komik Mal Beyanı, kimileri itiraz etse de, ünlü şair Can Yücel'e aittir!..  Bir kısmı şöyledir:

"Avşa Adası'nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen/ Gökyüzünde bir bulut, Bitlis'te beş minare/ Biri Yazlık, biri Kışlık iki plâtonik sevgili/ Palandöken'de bir palan, iki döken/ Dünyada mekân, ahirette iman/ Denizde kum, çuval dolusu gazoz kapağı/ Bir ağaç gölgesi/ Bir sürü kedi-köpek/ Ana babadan kalma, yarısı yaşanmış bir ömür." diye gidiyor.                                            
 
Görüyor musunuz şu zenginliği, mirasçıları sevinçten havaya uçmuşlardır gari (!)

Bugüne kadar 'Miras' konusunda çok şeyler yazılıp çizildi, bunlardan birkaç örnek verelim:

--Ben miras için hiç bir şey bırakmıyorum! Benim manevî mirasım akıl ve bilimdir!.. (Atatürk.)
-Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz!.. (İskender Pala.)         
   
-Bir babanın bırakacağı en iyi miras, temiz ve saygın bir isimdir!.. (Reşat Nuri Güntekin.)      
  
-Mirası kalmayan ölünün, ağlayanı da kalmaz!.. (Yunan Atasözü.)                                                               
    
-Yeryüzü bize Atalarımızdan miras kalmadı, onu çocuklarımızdan ödünç aldık!.. (Kızılderili Atasözü.)                                                                                                                                                                                     -Hiçbir miras, doğruluk kadar para etmez!.. (William Shakespeare.)                                                      -Şerefli bir mirasın tek koşulu, ezilenlerin yanında saf tutmaktır!.. (Yılmaz Güney.)                                  
  
-Mirası zengin olan tüm kızlar çok güzeldir!.. (John Dryden.)                                                                                        
 
-Emeksiz zengin, kitapsız bilgin, sermayesi din olanın, rehberi de mutlaka Şeytan olur!.. (Yunus Emre.)                                                                                                                                                                     
  
-Mal sarhoşluğu, içki sarhoşluğundan çok daha beterdir!.. (Hz. Ali.)

Bugün bunları ne diye yazdık? Yahu son yıllarda kadın cinayetleri, dolandırıcılar ve trafik kazalarından ziyade, şu dünya malı 'Miraslar' için yapılmadık rezaletler kalmaz oldu: Kimisi anası-babası-dedesini öldürüyor, kimi kardeşlerini doğruyor, kimi karılarını boşuyor, kimi de sonradan akraba oldukları kayınvalide, kayınpeder, enişte ve kayınçolarını kurşuna diziyor!.. Sebep ne!? Üç-beş kuruşluk dünya malı miras için!.. Sizler gazetelerimizin 'Üçüncü Sayfalarını' okumuyor, yandaş medyanın yavan TV haberlerini dinlemiyor musunuz? 

İyi de kardeşim, bir insan aşağı tarafa sadece iki-üç metre kaput bezi ile gidiyor, kefenin cebi olmadığını bizler ne zaman anlayacağız ki !? Nedir bu dünya malı hırsı yahu !? Bu kefen cebine sığmayacak mal-mülkten ötürü, aynı ana-babadan olan kardeşlerinizle kanlı-bıçaklı olmak neye yarayacak !? Yarın başınız sıkıştığında, sizin hemen yanınıza koşacak olan bunlar değil mi, eloğlundan size ne fayda geleceğini sanıyorsunuz ki!? Yunan Atasözü ne güzel söylemiş; "Mirası kalmayan ölünün ağlayanı da kalmaz!" demiş değil mi? Kardeş arasında mal-mülk kavgası mı olurmuş, hepsi sizin aile kanından olanların değil mi? Ne diye kavga edip de, kendinizi el-âlemi güldürür, böyle sözler söylemelerine sebep olursunuz ki!?

Geçende Abidin de söylüyordu: Üç dönümlük zeytinliği bölüşemeyen iki amcası ve bir de babası birbirlerine girmişler; bir amcası mezara, bir amcası hastaneye, babası da hapishaneye girmiş, iyi mi? Şimdi zeytinlik pazarlığını bitirmişler, yakında bolca zeytin ürünü almaya başlar, hepsi de köşe olurlar artık (!?)

Hani övünmek gibi olmasın ama; benim de 4 kardeş olan büyük dedelerim, babalarından kalma ve içi tam 16 güğüm pekmez alan, koca bir bakır kazanı bölüşemeyip, sonunda kazanı dörde bölmeye karar vermişler; bölmüşler, hepsi de elinde birer teneke parçasını tutarken, en sonunda "Biz ne halt ettik yahu, bu parçalar ne işe yarar ki? Keşke babamız zamanındaki gibi beraberce kullansaydık!?" diyerek, kafalarını taşlara vurmuşlar, bu sebeple sülâle adımız 'Kazancılar'  olmuş!.. Ya bu hikâye nasıl !? Artık Abidin ile biz 'Miras Nedir' biliyoruz da, siz biliyor musunuz bakayım gari?..            

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI