SİYASETTE 'VEFA' VAR MIDIR !?

SİYASETTE  'VEFA'  VAR MIDIR !?

Dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes'in uçağı, 17 Şubat 1959 tarihinde Londra Havaalanı'na inerken, aniden düşer!.. O dönemin en modern ve en lüksü olan 'Vikers Viscount' tipi uçakta bulunan 21 kişiden 14 kişi ölür, 7 kişi sağ olarak kurtulur!.. Bu 7 kişiden biri de, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes'tir!..

Türkiye'ye trenle dönüşünde, Sirkeci Garı'nda devlet töreniyle karşılanır... O gün Sirkeci Garı ana-baba günüdür, merhum Menderes'in en büyük muhalifi olan CHP Genel Başkanı merhum İsmet İnönü Paşa da, Menderes'i karşılayanlar arasındadır!.. Ama, asıl ilginç olaylar bundan sonra yaşanır:

Adnan Menderes trenden indikten sonra, oraya gelen müthiş kalabalık, dalga dalga Menderes'e doğru yürümeye başlar... Tam o sırada, elinde koca bir bıçakla kalabalığı yararak ilerleyen adam, ensesinden tuttuğu daha 6 yaşlarındaki kendi oğlunu, birden bire Menderes'in önüne yatırıp, bıçağı da çocuğun ensesine bastırıp, çok sevdiğini söylediği Menderes'e bağırır; "Seni bu uçak kazasında Allah bize bağışladı Başbakanım!.. İzin ver, oğlumu senin için şimdi şuracıkta kurban edeyim!.." diye haykırır... Çok şaşıran Başbakan Menderes ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırmış vaziyette, adamla bir süre bakışırlar!..

Tam bu bakışma ve duraklama anında emniyet görevlileri adamın üzerine atılıp, elinden bıçağı kapıp, çocuğu da kucaklarına alırlar!.. Demokrat Parti iktidarı sırasında, Üsküdar'da gece bekçisi olarak işe alınan bu adamın adı, 'Kara Kemal' diye bilinen bir gece bekçisidir!.. İri yarı vücudu, koca bıyıklarıyla, çevresinde korkulan bir bekçidir!.. Çok sevdiği Başbakanı böyle bir kazadan kurtulduğu için, o da bir şeyler yapmak, tıpkı Hz. İbrahim Peygamberimizin, oğlu İsmail'i Allah'a kurban etme hikâyesine heveslenip, orada bu bağlılığını -biraz da abartarak- göstermek istemiştir, zati yapmak istediği de budur!..

Sirkeci Garı'nda bu olaydan tam 18 ay kadar sonra, takvimler '17 Eylül 1961' tarihini gösterdiği gün; 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile düşürülen hükümetin Başbakanı Menderes yargılanmış, idama mahkûm edilmiş ve tam da o tarihte idam sehpasına çıkarılmıştı!.. Merhum Başbakan Menderes, idam sehpasına çıkarılınca, titreyen ayaklarının altındaki sandalyeyi tekmeleyip de çeken kimdi biliyor musunuz!? İşte o Sirkeci Garı'nda, elinde koca bıçağıyla, Menderes için kendi çocuğunu bile kurban etmek isteyen 'Bekçi Kara Kemal' idi !..

İşte bu ibretlik olay, siyasette vefa diye bir şey olmadığını, 18 ay önce kendi çocuğunu bile uğruna kurban etmek istediği adamı, bu sefer kendi elleriyle idam eden insan tıynetini böylece görünüz, siz de bundan ibret alınız, kendinize dersler çıkartınız!.. Bu olay yaşandığında ben daha 11 yaşında idim, köydeki dört radyodan biri bizim evdeydi, ama hâlâ bu olayın derin acısını, vücudumun en ücra hücrelerinde bile hissediyorum!.. Bu olay, dünyada yaşayan bütün siyasetçilerimizin akıllarında yer edip; kulaklarına küpe, yaptıkları ve yapacakları tüm işlerde kendilerine unutulmaz bir ders olmalıdır!..

06 Şubat 2024 Salı günü akşam haberlerini izlerken, geçen yıl Hatay'da olan korkunç depremi anma töreni sırasında "Yuhalanan ve İstifası İstenen" günümüz siyasetçilerinin çaresizliklerini izlerken, nedense aklıma birden bu olay geliverdi... Siyasette hatır, gönül, vefa... gibi şeylerin olmadığını bir kere daha gözlerimizle gördük, kulaklarımızla işittik!.. Bu işe devam edenlere Allah sabır, güç ve selâmet versin inşallah...

Bu 63 yıl önceki Menderes konusunda Hülya Ünsal, Uğur Mumcu ve Rahmi Turan'ın köşe yazıları vardır, Milliyet Blok'ta da yayımlanmıştı... Bazıları bu isimlerin yanlış olduğunu, merhum Menderes'i asan cellâdın adının 'Kemal Aysan' ve çocuğunu kurban etmek isteyenin de 'Ali Bayatoğlu' olduğu iddiaları olduysa da, bu konu şimdiye kadar kanıtlanamamış, aydınlatılamamıştır...

Yazımızı sayın İbrahim Ergin üstadın, 'Zaman İçre' şiiriyle bitirelim:

"Ölüm olmasa yaşanmaz/ Yorulmam umutları taşımaktan/ Görmesem de, yıldızlar vardır/ Zamandır büyük ve sonsuz olan!..// Dünya bensiz de dönecek/ Sular dereyi bulacaktır/ Zamandır büyük ve sonsuz olan/ Ölüm kapıyı çalacaktır!.."             Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI