BİR DÖNEMİN ANATOMİSİ FETRET

TURGAY   MUTLU                                                                                                         MUTLU   KÖŞE

                           BİR   DÖNEMİN   ANATOMİSİ

                                   FETRET

Fetret Devri, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yıllarında geçen1402—1413 yılları arasını kapsayan kargaşa ve iç çekişme dönemine verilen isimdir. Bu 11 yıllık süren kargaşa döneminin temel sebebi Osmanlı Devletinin 1402 yılında Timur İmparatorluğu ile yapmış olduğu Ankara savaşını kaybetmesidir. Bu savaşı kaybetmesiyle birlikte dönemin padişahı Yıldırım Beyazıt savaşta esir düşmüş ve devlet başsız kalmıştır. Aslında 11 yıllık ‘’Fetret Devri’’ tarih kitaplarımızda detaylı olarak yer almaz, anlatılmaz. Örneğin, o dönemde pek çok beylik yöremizdeki Menteşe Beyliği dahil olmak üzere birçoğu Timur’un yanında yer almışlar ve desteklemişlerdir. Osmanlının aşırı baskısı ve vergi toplamasından bunalan beylikler Timur’un savaşı kazanmasıyla rahatlamışlardır. Fetret  Devri’nde Ankara Bölgesinde yaşayan Ahiler, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağılmışlardır. Dedelerimiz Ahi Sinan, Ahi Ebubekir ailesi ve yakınlarıyla birlikte Menteşe Beyi İlyas Bey’e sığınarak bugünkü yerleşim yerimiz olan Yatağan Dağının eteklerine 1414 yılında yerleşmişlerdir. Yatağan’ın eski adı Ahiköy’dür. 530 yıl Ahiköy adıyla yaşayan beldemiz, ilçe olunca 1944 yılında Yatağan adını aldı. Birçok tarihi kaynak Moğol istilası veya Timur korkusuyla bu göçün gerçekleştiğini yazsa da bu tez bana pek mantıklı gelmiyor. Çünkü savaşta Timur’un yanında yer alan Menteşe Beyi, neden Ahileri kabul etsin? Ahilerin belli bir bölümü Timur’un yanında yer almış olmalılar ki, o yüzden Menteşe Beyine giderek yer göstermesini ve akabinde toprak talebinde bulunmuşlardır diye de düşünürüm. Bu konuda araştırmalarımı sürdürmekteyim. İşte Fetret Devri, böyle bilinmezliklerle dolu tarihi bir dönemdi.

Muğla’da 17 Nisan 2018 günü Köy Enstitülerinin 78. Kuruluş Yıl Dönümünü anma etkinliği çerçevesinde düzenlenen ‘’Kır Çiçekleri—Eğitim Onurumuz Köy Enstitüleri Söyleşisi’’ konferansının sunumunu Eğitimci yazar Mehmet Erbil ve Dr. Ceyhun İrgil birlikte yaptılar. MUSANDER, Büyükşehir Belediyesi ve Menteşe Belediyesi’nin ortaklaşa organize ettiği bu etkinlikte, Fethiyeli hemşerimiz CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil ile tanışma fırsatı buldum. Donanımlı, çağdaş ve aydın bir kişiliğiyle sunumunu güzel yaptı. Çok etkiliydi mesajları. En çokta ÇEK (Çağdaş Eğitim Kooperatifi) konusunu gündeme getirerek Bursa’da yaptıkları modern eğitim sistemini tane tane, üstünü basa basa bizlere anlatması çok hoşuma gitti. Kapanan Köy Enstitülerinin yerine daha çağdaş, daha modern ve günümüze uygun eğitim kurumlarının Muğla’da da açılmasını önerdi. Anlattıklarını pür dikkat dinledim. Dedikleri yerinde ve doğru bir tavsiyeydi. Verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyoruz. Umarım bu önerisini gelecekte gerçekleştiririz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Osman Gürün ve Menteşe Belediye Başkanımız Bahattin Gümüş, Ceyhun Bey’in anlattıklarını ilgiyle dinlediler. Bu konuda atacakları ilk adımı da sabırsızlıkla bekliyoruz. Bursa’da bir hayal gerçek olmuş ve köy enstitüleri yaşatılıyor, ne güzel.  Aynı uygulama Muğla’da da yapılabilir. Çağdaş Eğitim Kooperatiflerinin Muğla’mızda olması bizim ve ülkemiz içinde faydalı olacaktır.  Anaokullarından başlayarak Üniversiteye kadar bu eğitim hayali gerçekleştirilmelidir. Muğla, tarihi dokusunun yanında örnek alınacak bir bilim, eğitim, kültür, sanat ve spor kenti olmalıdır.

Ceyhun Bey, etkinlik sonrası ‘’Fetret’’ adlı kitabını adıma imzalayıp verince çok sevindim. Sağ olsun. Yeni okuyup bitirdim. Osmanlı dönemindeki Fetret Devri’ni, şu an ülkemizdeki siyasi yapıya bir ölçüde benzetmiş.  Kitap, çok etkileyici bilgilerle ve belgelerle dolu. Vicdanın nefretle mücadelesini anlatan kitabını mutlaka okuyunuz. Ders alınacak çok konu var içerisinde. Halk Kitabevi tarafından basımı yapılan bu kitabın tanıtımını arka kapak yazısından alıntı yaparak kısaca özetleyelim:  

İnsanların çoğu sevmekten, düşünmekten, konuşmaktan, yaşlanmaktan, unutulmaktan ve ölmekten korkar. Bu Fetret Devri’nde korkularımız iktidar eliyle ‘’acılarımız’’ oldu. Cumhuriyet’in hiçbir döneminde böylesi bir korku ve hukuksuzluk dönemi yaşanmadı. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliğin ötesinde ‘’kötülüğün toplumsallaşması’’ asıl sorun…

Hiçbir dönem karşılıklı vicdana, hoşgörüye, diyaloğa böylesi ihtiyaç olmadı.

Cehaletin, nezaketsizliğin ve görgüsüzlüğün bu denli toplumsallaştığı günümüzdeki bu kutuplaşma ve bölünmüşlük artık tehdit olmaktan öte, varlığımız için de büyük bir tehlike…

Birlikte ‘’biz’’ olarak güzel günler için daha az hamaset ve daha az nefret ve öfkeye, daha çok hoşgörü ve vicdana ihtiyacımız var.

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI