Bekarlık Destanı

                                Bekarlık Destanı

                                                         Ünal Şöhret Dirlik

 

Onu kırk beş yıl önce Fethiye’nin bir dağ köyüne tanıdım. Bütün köy düğünlerinin bir numaralı davetlisiydi. Kadınlar kına gecesi eğlencesi yaparken; erkekler de meşalelerin ışığında çeşitli oyunlarla geceyi değerlendirirlerdi. Bu yarenliklerde; bazen Arap olur, bazen deştiman olur, bazen muhtar olur, bazen de bir bakmışsın kadın elbiselerine bürünmüş çeşitli oyunlar döktürürdü.

Arkadaşları anlatırlardı: “Köylerde düğünlerin çalgıcıları cuma günü öğleden sonra gelir.Fethiye’nin Kesikkapı Mahallesi ve daha sonra da Günlükbaşı’nın Yeni Mahalle’sinde oturan çalgıcılar köye yaklaştıkları zaman davul zurna çalmaya başlarlar. Bu suretle düğünün başladığı ilan olunurdu. Bizim Sarı Veli davul zurna sesini duydu muydu, elindeki işi bırakır başlar oynamaya. Sade oynasa ne var, hem oynar, hem davul zurnacıları karşılamaya giderdi. Onun oynaya oynaya çalgıcılara doğru gittiğini gören bir alay çocuk da peşine takılırdı. Çalgıcıları karşıladıktan sonra yine en öne düşer, oynaya oynaya oğlan evine kadar gelir, sonra eve dönerdi”diye.

Her türlü oyunu oynayabilen  neşeli birisiydi. Birisi onu oyuna kaldırdığı zaman , oyun oynamak için sıra bekleyen delikanlıların canı sıkılırdı, oyuna kalktığında oturmak bilmeyen birisi idi Sarı Veli.     Yarenliklerde  bir bakmışsınız; evlenecek Ali olmuş, babasının ardında çöm çöm ediyor, bir bakmışsınız davulcunun davulunu omuzlamış, usta davulcu gibi tokmak vuruyor. Gürmedereli nüktedan Osmancık, Sarı Veli’nin bu davranışlarına bakar bakardı da; “Sarı Veli’nin anasının ne Osmanlı bir avrat olduğunu bilmesem, kaçıntı mı bu dürzü ? diyeceğim geliyor. On parmağında, on hüner var bu sarı oğlanın!”derdi. her boyaya girip çıkan, oldukça neşeli birisiydi. “Üç defa evlendi, bu bizim Sarı Veli!” diye anlatır köylüler. Hatta  Müngüş’lüler, Oyunlar’lılar, Arpa Alanlı’lar ve de  Pırnaz’lılar bile bilirler onun hayat hikâyesini.

Üç evlilikten iki oğlu olmuş, üçüncü eşi kaçıp gittikten sonra yine evlenmiş, yayla köylüklerinden güzel bir kadın getirmiş diye duyuldu. Ondan da bir oğlu olmuştu. Sarı Veli yine o düğün senin, bu düğün benim dolaşır durur. Daha yaşlılar da şöyle anlatırlardı; Bunun babası da böyle düğün ve oyun âşığıydı. Her düğünde yapılan yarenliklerin değişmez adamıydı. O gelmedi mi, yarenliklerin hiç tadı olmazdı. Oğlu Sarı Veli de, Hıh demiş babasının burnundan düşmüş,bütün marifetleri de beraber. Sanki babası ömrü boyunca bütün bildiklerini aynen oğluna öğretmiş de öyle ölmüş derlerdi. Biz anlatanların yalancısıyız. Bazıları da: Babasından bir gömlek üstün  arkadaş diyerek göklere çıkarırdı Sarı

Veli’yi. Babasından tek farkı da; oğluna karı dayanmamasıydı. Bir kaç yıl geçindikten sonra bakmışsın karısını kovalamış, çocuğunu alıkoymuş. Bazen de kadın sıkıntılara, yokluklara  dayanamaz kendi çeker giderdi. Birazcık  saz çalardı. Komşu köylerden; Üzümlü’den, İncirköy’den, Ören’den, Atlıdere’den düğün yarenlikleri için özel olarak davet edilirdi. Çoğu zaman cebine beş on lira konularak peylenirdi. O da söz verdiği yere mutlaka gider, düğün yarenliklerine renk katardı.

Hani çayların yuvarladığı taşlar vardır bilirsiniz, bu taşlar devamlı yuvarlandıkları için yusyuvarlak olurlar, ustalar böyle taşları hiç bir yapıda kullanmazlar. Böyle taşlar için “Yuvarlanan taş yosun tutmaz!..” diye bir atasözümüz bile vardır. Sarı Veli’yi de öyle taşlara benzetirler. Elde yok, avuçta yok. Eve haftadan haftaya  uğrardı. “Karıları açlığa alıştırıyor bu Sarı Veli!” diye öykünürlerdi yaşlılar. Hele benim komşum Gök Mehmet çok üzülürdü bu Sarı Veli’nin hallerine de; “Avrat bakımından bahtı çok açık bu dürzünün, ama onlara bakmasını bilmiyor!..” derdi.

Karılarının kaçmasından, evde çocuklarla yalnız kalmasından, yakındığı bir destan okurdu, arada sırada. Şimdi seksenine merdiven dayadı. Evde karısı, ambarda darısı, ahırda kırısı (eşeği) yok. Sürünüp gidiyor. İşte onun Bekarlık Destanı. Bu destanın tamamını o çevreden ayrıldıktan yirmi yıl sonra tamamladım. Geçenlerde Akçay taraflarından arkadaşlarla karşılaştık çarşıda. Sarı Veli’yi sordum, “N’olacak,  ektiğini biçiyor!..” dediler. Pek sefilmiş anlaşılan.Sarı Veli’nin “Bekarlık Detanı” şöyle:

 

Dört çocukla yalnız kaldım yuvada

Yemek pişirirken yağ yanar tavada

Eski güzellikler kalmadı havada                         

Bekarlık canıma tak dedi komşular.

 

Mala, sığıra, davara bakmak ister

Gönül arada bir kahveye çıkmak ister

Ayda bir kere kafayı çekmek ister 

Bekarlık canıma tak dedi komşular.

                          

Bulaşık derdinden de kurtuluş yok

Ellerin köyünde güzel avrat çok

Bana gelince vallahi, billahi yok

Bekarlık canıma tak dedi komşular.

 

Sarı Velim çok çekersin daha

Bir avrada biçilmez oldu paha                                                                                                                                         Keçileri de ağdıracağım dağa      

Bekarlık canıma tak dedi komşular.

                         Ünal Şöhret Dirlik

 

                                             

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI