NASIL İNANAYIM SANA?

  

NASIL İNANAYIM SANA?

Ertuğrul Özkök'ü 2007 Ağustos'una dek önemseyerek okurdum. Dün bir arkadaşım ısrarla Özkök'ü okumamı isteyince İnternet'ten Hürriyet gazetesini açtım.

"Milli Piyangoda İkramiye Olasılığı Düştü mü?" başlığını görünce zerrece şaşırmadım.

Ertuğrul Özkök gibi patron kılıcı bir köşe yazarının, patronunun daha yenice KDV'si sıfırlanan, her çekilişi kuşkular yaratan piyango şirketi için kaleme sarılmış olması niye şaşırtıcı olsun ki!

Peki, bu gazetecilik etiğiyle bağdaşır mı?

Elbette değil...

Ya bu yazı inandırıcı olabilir mi?

Bana sorarsanız şıracı bozacı ilişkisinden öte bir değer taşımaz.

Öyle ya, genel yönetmenliğini yaptığı Hürriyet'ten kovdukları bir gazeteciyle (Emin Çölaşan) ilgili sorulan bir soruya:

"Ben aslında gazetecilik yapmıyorum burada biliyor musunuz? Ben cambazım cambaz. Cambazlık yapıyorum. Benim zamanımın yüzde 80'i cambazlıkla geçiyor. Benim karşımda patron var. Kızları var, damadı var." diye cevap veren Sayın Özkök değil miydi?

Bana göre Sayın Özkök, yeni patronunun sesi olmaya soyunmadan önce; "Her gün hükümeti eleştirmek gazetecilik değil. Ülkede siyaset dışında da bir sürü şey oluyor. Ben bir servet kaybettim. Ama hep arkanızda durdum. Siz de benim arkamda durun" diyen eski patronunun 2007 yılı genel seçimlerden önce Petrol Ofisi'ndeki 1,2 milyar liralık vergi borcunun 275 milyon TL'ye; 2009'da da 4,2 milyar lira belirlenen cezasının 988 milyon liraya dönüştürülme hikâyelerini ifşa etmeli; dahası 2007 seçimlerine iki ay kala Hürriyet'in bir anda iktidar yanlısı oluvermesinin sırrını açıklamalıdır.

Bakınız Özkök, Emin Çölaşan'ın kovulmasının hemen ardından (16 Ağustos 2007) köşesinde neler demiş:

"Hürriyet şimdi önümüzdeki 10 yıla hazırlanıyor.

Kadrolar gençleşiyor.

Çağdaş yayın ilkeleri yerleşiyor.

Eski güçlü yazarlarının yanı sıra, yeni, genç ve güçlü muhalif sesler yükseliyor.

Kimsenin kuşkusu olmasın, biz iktidarlar karşısında en güçlü müessese, en güçlü ses olmaya devam edeceğiz."

Ne güzel vaatler değil mi?

Siz ne dersiniz bilmem. Bana göre Hürriyet, hızla semiren yavru deve, onurlu yazarlarını kurban ederek kurtulacağını sandı. Ne yazık ki devlerin semirdikçe daha çok kurban istediği yalnızca masalların gerçeği değildi. Sonunda dev, Hürriyet'i toptan yutuverdi.

İyi de bu dev, bizim bu değerli köşe yazarımıza neden dokunmuyor?

Merak işte.

Hamiş: Eğer gazeteci hokkasını dilenci çanağı, divitini dilenci değneği yapmışsa gazete köşelerinde yer bulabilir; ama okur kalbinde kalp parayla beş kuruşluk yeri yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI