ZAFERE DOĞRU


Atatürk,  tam 103 yıl önce bugün saat 05.30'da  Afyon Kocatepe'de  Büyük Taarruz'u başlatmıştı.

Kimileri, kutsal gecelerde hızır bekler, kadir bekler. Kimileri "Godot gelsin." ister. Ben de bu gece, tıpkı Kocatepe'de sabahın ilk ışıklarını bekleyen askerlerimiz gibi, dedem gibi sabahı bekledim.

Onlardan aldığım esinle tan aydınlığında kurtuluş ışığı aradım.

Mustafa Kemal "Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatan topraklarıdır." dememiş miydi? 

Rıhtıma çıktım. Hava pırıl pırıl. Bu yıl rıhtımlara tutsak kalan teknelerle söyleştim. Ne çok karga  oldu son yıllarda. Sürü sürü...Neredeyse bütün gün, bütün gece. Memleket karga işgalinde sanki.

Zor günler bunlar... Zor...

"Şam'da Cuma namazı kılma." hevesinin bizi getirdiği nokta ortada. Oysa Mustafa Kemal: " Yurtta barış dünyada barış" olarak kurgulamıştı Cumhuriyet'in gelecek politikasını.

Her türlü yasal denetimlerden uzak dini yapılarla can ciğer kuzu sarması politikaları Türkiye Cumhuriyeti'nin  can damarlarına taşımanın bedelini 15 Temmuzda yaşadık. Ne yazık ki bu beladan da ders alamadık.

Oysa Mustafa Kemal: "Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir... Hamdolsun hepimiz Müslüman'ız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin icaplarını, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ihtiyacımız yoktur..." diyerek bize yol göstermişti.

Bugün ülkenin  bir bölgesinde  40 yılı aşan bir süredir devam eden ırkçı terör, birden kuzu postuna bürünüverdi.

Ağababalarının büyükelçisi her gün bir başka ağızla Ortadoğu valisiymiş gibi ahkam kesiyor.

Ne gariptir ki kimse çıkıp da

- Hişşt, ne oluyor demiyor, diyemiyor.

Daha dün ana muhalefet partisine  "Demleniyor! Demleniyor!" diyerek terör işbirlikçiliğiyle suçlayanlar; miting meydanlarında "sahte videolarla" seçim propagandası yapanlar sanki onca yalanı söylememiş, kara çalmayı kendileri  yapmamış gibi barış havariliği yapıyorlar. 

Barış elbette...

Elbette silahlar susmalı...

Ama birilerinin bize biçtiği dona razı olarak değil.

Siyasi rakiplerini uydurma nedenlerle rehin tutarak değil.

Hele hele laik cumhuriyetin değerlerini örseleyerek hiç değil.

Biliyoruz ki 26 Ağustos 2025,  26 Ağustos 1922'den daha zor bir gün değil. Bu sabahın karnında 1922 Ağustos'unun zaferi var; laik cumhuriyetin birikimleri var.

Elbette kara gün kararıp kalmaz.

Elbette her gecenin karnında aydınlık bir sabah vardır.

Bu zor zamanları aşıp  çağdaş uygarlık yoluna daha güçlü ve kararlı bir şekilde  devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI