ESKİ BÜYÜKLERİMİZİN KAPIŞMALARI BİR BAŞKAYDI !?

 

Belki duymuşsunuzdur; bayramlık ağzıyla çok müstehcen şiirler yazan Neyzen Tevfik büyüğümüz, ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’yı hiç sevmezmiş… Osmanlının en ünlü Donanma Komutanı Barbaros Hayrettin Paşa anıtı açılınca, anıtın kaidesine Yahya Kemal’in şu ünlü dörtlüğünü yazmışlar: “Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?/ Barbaros belki donanmayla seferden geliyor?/ Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi/ Yeni doğmuş Ay’ı gördükleri yerden geliyor!..

Bunu gören Neyzen Tevfik dayanamamış, hemen karşılığını şöyle vermiş:

Edebi bilgini Hayrettin Kaptan/ Beş asır önceden biliyor gibi/ Ikına sıkına yazdığın şiiri/ Barbaros, kı..yla siliyor gibi!..”

Sadece Neyzen Tevfik değil, İbrahim Alaeddin Gövsa da Yahya Kemal’i sevmezmiş… O da Yahya Kemal için şöyle yazmıştı:

“Şairim der de, tüfeyli yaşatır gövdesini/ Dayanır, Nedim artığı birkaç köhne satıra/ Nice yıldır aynı geviş, aynı terane/ Nice yıldır, doğursun diye baktık bu katıra!..”

Sayın Ertuğrul Özkök de önüne geleni eleştiren, ama en çok da kendisi eleştirilen güncel köşe yazarlarımızdan biridir… 13 Nisan 2018 tarihli Hürriyet’teki köşesinde şöyle diyordu: “Ne Olacak Bu Cübbeli’nin ‘Şeyine’ Olan Düşkünlüğü? Günümüzün en büyük fetva Stand-Up’çısı olan Cübbeli Ahmet Hoca, ‘Şifa Ayetleri’ diye bir kitap yazmış… İçinde öyle bir bölüm var ki, vallahi kendinizi tutamazsınız!.. Çünkü konu şu: ‘Erkek Cinsel Organına Okunacak Ayetler’ bölümü var… ‘Mehmet Barlas kızar, Emin Çölaşan bozulur’ diye çekindiğim için fazla ayrıntılı yazmayacağım… Cübbeli de, Şeyhi de erkek… İlgilendikleri tek uzuv ne olabilir? Tabii ki o ‘şey…’ Yani erkek tenasül uzvu, özellikle de o şeyin gücü, büyümesi… Meğer onun da ayeti varmış…” diyordu…

Yeri gelmişken, bir de dünyadan bir örnek verelim: 1950 yılından beri kavgalı ve savaş halinde olan Amerika ve Kuzey Kore, nihayet bir orta yol buldular da, 12 Haziran 2018 tarihinde Singapur’da, yani tam 68 yıl sonra barış masasına oturdular…

Daha birkaç ay önce ABD Başkanı Donald Trump, Kuzey Kore’nin tombiş ve ele-avuca sığmaz lideri Kim Yong-un için; “Roket Adam” demiş, o da Trump’a; “Yaşlı Bunak!” demişti…

Başkan Trump, Batı Virginia’da konuşurken de; “Bunlara karşı çok acımasızdım, ama o da öyleydi!.. Biz dönüp dolaşıp doğru noktayı bulduk ve barıştık!.. Sonra da birbirimize sırılsıklam âşık olduk!.. Bana çok güzel mektuplar yazdı, hepsi harika mektuplardı… İşte bu yüzden geç de olsa birbirimize âşık oluverdik…” dedi, iyi mi?

Hani derler ya; “En büyük aşklar nefretten doğar!” diye… Bunlarınki de öyle olmuş zaar? Ne diyelim; onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine!..

1992’de ABD, Irak’a savaş ilân ettiğinde, Başbakan Demirel’in hükümet ortağı ve Başbakan Yardımcısı sıfatıyla, SHP Lideri Erdal İnönü Saddam Hüseyin’i ziyarete gitmişti… Kimyasal silâh kullandığı için bütün dünya Saddam’ı lânetliyordu… Erdal İnönü’nün ziyareti dönüşünde gazeteciler tarafından etrafı kuşatıldı… Bir bayan gazeteci; “Efendim, ziyaretiniz sırasında Saddam’ın elini sıktığınız söyleniyor, bu doğru mu?” diye sordu… O her zamanki alaycı gülüşüyle Erdal İnönü de bayan gazeteciye hemen sordu: “Elini sıkmayıp da, ya neresini sıkmamı isterdiniz hanımefendi?” deyip, taşı gediğine koyuvermişti… Eh, bugünlük bu kadar yeter… Ben sizin yerinizde olsam, böyle yazıları kesip de saklardım, böyle yazı ve muhabbetleri her yerde, her zaman bulamazsınız çünkü…          Sakin KOŞAR…        

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI