ÜÇ BEŞ OY UĞRUNA, BAZI SİYASİLERDEN ÇEKMEDİĞİMİZ KALMADI !?
Özellikle merhum Süleyman Demirel'in AP İktidarının ikinci döneminde, yani 1970 yılında gelişen yeni siyasi olaylar, eski DP'lilerin Adalet Partisi'nden Ferruh Bozbeyli liderliğinde ayrılıp yeni 'Demokratik Partiyi' kurmaları, iktidarın başarısızlıkları sonucu muhalefetin güçlenmesi, Üniversitede öğrenci olaylarının artıp, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının eylemleri, Demirel'i epeyce hırpalamıştı... 12 Mart 1971 Muhtırası sonucu hükümet istifa etti...
CHP'den istifa eden Nihat Erim'e askerî baskıyla, 'Partiler Üstü' bir hükümet kurduruldu... Kısa sürede bu hükümet de yıkıldı... 1974'te CHP ve MSP koalisyonu kuruldu, Kıbrıs Barış Harekâtı yapılıp, Kıbrıs kurtarıldı... Bu başarıyı oya çevirmek için Ecevit aceleci davranıp, erken seçime gitti, yeterli milletvekili çıkaramadı, dışarıdan aldığı 11 Milletvekili ile hükümet kurdu, bu hükümeti kurduğuna bin pişman oldu, çünkü yeni gelenlerin hepsine Bakanlık verdi, hepsi de 'Hırsızlıktan' suçlandılar!.. 1978'e kadar "Milliyetçi Cephe" hükümetleri denen AP-MHP-MSP-GP'den oluşan iktidarlar yönettiler... Bu siyasiler zamanında halka her türlü sözler ve tavizler verildi, ama sonuçta hiç birisi tek başına iktidar olamadılar, ama Bakanlık kadrolarına kendi kadrolarıyla doldurdular, devlet disiplini toptan bozulmuştu!..
12 Eylül 1980 askerî darbesi sonucu, askeri hükümet disiplini biraz sağladı, 1983 Genel Seçimlerinde, ABD'nin tam destek verdiği Turgut Özal'ın kurduğu ANAP, tek başına iktidara geldi... 1989 yılına kadar tek başlarına yönettiler, birçok taraftarı devlet yardımıyla köşeyi döndü, Yerel Seçimlerde Erdal İnönü'nün SHP birinci parti oldu, Belediyelerin çoğunu kazandı, Demirel'in DYP'si de ANAP'ın yerini almaya başladı, 1992'de DYP ile SHP hükümet kurdular, 1990'lı yıllar da bu ülke hep çeşitli koalisyonlarla yönetildi!..
Ancak, bu sürede sık sık yapılan seçimlerde halka giden siyasiler, onlardan birkaç oy daha fazla alabilmek için, onlara olmadık sözler verdiler!.. Bu sözlerin içinde en öne çıkanlar ise şunlardı: "İlinizi en kısa zamanda 'Büyükşehir' yapacağız!.. Falan İlçenizi İl yapacağız!.. Şu köyünüzü Belde, filân Beldenizi de İlçe yapacağız!.. Falanca İllerimize Üniversite açıp, İlçelerine de Fakülte ve Yüksekokullar açacağız!.. 5 Bin nüfuslu İlçe merkezinizde 12 caminiz var ama, biz buraya beş cami ile her sokağa 'Kur'an Kursları da açacağız..." gibi...
Ancak bu liyakat yoksunu siyasetçiler hiç düşünmediler ve sormadılar; "Buraların nüfusları kaç? Bu iş için yasalarımız uygun mu? Üniversite açacağız ama, buraya gönderecek Profesörleri, Doçentleri, Rektörleri nerelerden bulacağız, zati elimizdekiler mevcut üniversitelere yetmiyorlar? Buraya camiler yapacağız ama, mevcut camilere günde kaç cemaat geliyor? Mantar gibi çoğalan Üniversitelerden her yıl mezun olan çocuklarımızı nereye yerleştireceğiz, hepsine iş imkânları sağlayabilecek miyiz? Bunların bilimsel deney yerleri ve laboratuvarları için kaynağımız var mı?" demediler... Tek düşündükleri, onlardan biraz daha fazla oy alabilmekti, bugünlerde iyice tıkanmamızın, üniversite mezunu çocuklarımızın çoğunun "Moto-Kurye" olarak çalışmaları, okullara öğretmen kadrosu açamayışımızın, doktorlarımızın yurt dışına kaçmaları hep bunlar yüzünden işte!..
Yaptığımız hiçbir işi belli bir plân ve program içinde yapmayıp, 'delinin pazara gidişi gibi' işler yapmamızdan kaynaklanıyor!.. Bir tarım ülkesiyken, 'Samanı' bile Afrika'dan almaya başlamamız da, şu yok edici yangınları söndüremeyişimiz de, dışarıya canlı hayvan satar durumdayken, bugün dünyanın öbür ucundaki Uruguay'dan hayvan satın almamız da hep bu hesapsız işlerimizden ötürü değil mi?
Madem demokratik bir ülke isek, yarın yine o sandıklar önünüze gelecek!.. Artık hiç olmazsa bu sefer bunları düşününüz, size ve ülkeye verdikleri zararları hesap ediniz ve bu seferki oylarınızı da buna göre veriniz diye bunları hatırlatıyoruz !.. Benim adım Hıdır, bütün elimden gelen budur, gerisi de size kalmıştır artık, hadi eyvallah!.. Sakin KOŞAR...