AKP TEFLON TAVA GİBİ, HİÇBİR KABAHAT YAPIŞMIYOR!!

AKP TEFLON TAVA GİBİ, HİÇBİR KABAHAT YAPIŞMIYOR!!

 

    İşçilik hayatımdan önce Milas Demirciler arastasında ve sonrasında Özler sinemasının sırasındaki züccaciye dükkanımızda, rafların en havalı mutfak malzemesi teflon tava ve teflon tencere idi.

Yeni yeni kullanılmaya başlandığı yıllardı. 80' li yıllarda kardeşim ile birlikte, ki kendisi çekirdekten yetişti ve esnaflığa halen devam ediyor, Milas ve Bodrum köylerinde haftada beş gün pazar açardık ve tezgahın en modern mutfak eşyaları teflon malzemelerdi.

Müşteriye anlatırken de, düşük ve orta ateşte kullanılmak üzere tasarlandığını, yanmaz yapışmaz olduğunu, tahta kaşık kullanılması gerektiğini, metal kaşık kullanıldığında; çizilip, zehirlenme riski olduğunu anlatırdık. Ayrıca çizildiğinde kullanmayıp, çöpe atın diye de özellikle  tembihlerdik müşterilerimize.

 TEFLON TAVADA ÇİZİLMEYEN YER KALMADI...

    Haziran 2015 Genel Seçimi çalışmalarında, ön seçim sonucu; CHP 6. sıra milletvekili adayı olarak örgütümüzle seçim çalışmalarına başladığımızda, Milas Güllük mahallemizdeki bir toplantıya teflon tava götürmüştüm.

Kulakları çınlasın, değerli büyüğümüz 16. dönem Muğla Milletvekilimiz Sami Gökmen "Evlat, biz millet olarak gözden akıllıyız" derdi.

     Gerek sendikal mücadelede, gerek parlamento çalışmalarında, gerekse işçi sınıfının ve vatandaşlarımızın derdini, meramını anlatırken akılda kalıcılığı bakımından çok da aşırıya kaçmadan her türlü eylem ve etkinliklerimizde görsel bir malzeme kullanırdık.

      Güllüklü  hemşerilerimiz de, bu tava ne olacak diye beklerken AKP'nin teflon tava gibi olduğunu hiçbir şeyin yapışmadığını, sınırsız yetkileri olmasına rağmen sorumluluklarının olmadığını, ancak gezi olayları ile  teflon tavaya çizikler atıldığını ve bu siyasi anlayışın artık tarihin tozlu raflarına atılması gerektiğini söylemiştim.

Ülke olarak getirildiğimiz noktada, çürümeyen,

kokuşmayan neredeyse hiçbir şey kalmamış durumda. En son sahte diploma skandalı da bunu kanıtlar nitelikte.

Tüm bu sahte diploma, sahte e-imza meselesinin sorumlusu, tüm dijital güvenliğin emanet edildiği BTK.Yani Bilgi Teknolojileri Kurumu.

İçişleri Bakanı Ali yerlikaya 4 Ağustos tarihinde bir tweet attı ve 197 şüpheli şahsın yakalandığını,şüphelilerin 37'sinin tutuklandığını açıkladı.

Pekala şu ana kadar istihbarat teşkilatı ne yapıyordu?

"Hükümdar yol vermeden eşkiya kervan basamaz" demiş 8 asır önce İran'lı şair Sadi-i Şirazi.

ÖSYM' nin sisteminden puanlara nasıl müdahale ediliyor?

Bu nasıl bir çürümüşlük, bu nasıl bir rezillik?

Kopyalama filan hikâye.Bizzat kendileri yaptı.Kopyalandı diyerek kendi adamlarını koruyorlar.

O zaman sormak lazım;

Atanamayan öğretmenin suçu ne?

İş bulamayan mezunun suçu ne? Gençlere bunu yapmaya ne hakkınız var?

Yine dış etkenler mi suçlu?

Yine kandırılmış mı olacaksınız?

Yine suçu başka yerleri mi atacaksınız?

Artık bunlara kimse inanmıyor.

Güllük' te, vatandaşlarımızla yaptığımız seçim konuşmasının arasından 11 yıl geçti ve artık  teflon tavada artık çizilmeyen hiçbir yer kalmadı. Artık bu teflon tava yapışmaz özelliğini kaybetti, insan sağlığına zarar veriyor ve tedavülden kaldırılması gerekiyor. Yani; bu düzenin sahibinin bunca olanlara karşı ne yüzü kızarıyor, ne vicdanı sızlıyor, ne de bir tanesi çıkıp istifa ediyor.

O zaman iş vatandaşa kalıyor.

"HİÇBİR ŞEY YASADIŞI DEĞİL ÇÜNKÜ YASA DİYE BİR ŞEY KALMADI"

 

Ülkede para ile alınıp satılmayan neredeyse hiçbir şey kalmamış durumda.Bunun içine yargı sistemini de koyabiliriz.

 Yargı sistemi tıpkı bir örümcek ağı gibi, güçlüler delip geçiyor, ancak zayıflar yakalanıyor.

Devlet ile vatandaş arasında imzalanmış bir akit olan anayasa ve anayasal haklar tek taraflı ve vatandaş aleyhine olacak şekilde iktidar tarafından ihlal ediliyor, anayasa kararları tanınmıyor.

Sarayın görevlendirdiği bir savcı, şafak vakti operasyonlarıyla adeta yargı terörü estirebiliyor.

Çok istisnai durumlarda uygulanması gereken tutuklu yargılamalar adeta bir infaz haline getiriliyor.Yargılama sonucu beklenmeden, yandaş kanallarda çarşaf çarşaf iddianameler okunarak, insanlar suçlu ilan ediliyor ve masumiyet karinesi hiçe sayılıyor.

 George Orwell' in kitabında söz ettiği gibi; "Artık neredeyse hiç bir şey yasadışı değil, çünkü yasa diye bir şey kalmamış durumda."

GÜZEL GÜNLER YAKIN

 Oysa devletin dini adalettir. Adalete güvenin  sarsıldığı, adaletin adil şekilde tesis edilmediği, kuralın, kanunun esnetilmeye hatta yok sayılmaya çalışıldığı ülkelerde başıbozukluk durumu ortaya çıkar.

   Hitler'den sonra seçilen Almanya Şansölyesi Konrad Adenauer, şöyle diyor;

"Umarım bir daha İsa bile gelse, tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız."

 İkinci dünya savaşı sonrası 1949 yılında kurulan Almanya'nın, 76 yıllık siyasi tarihinde sadece bir kez, o da 1957 yılında tek başına iktidara gelen Hristiyan Birlik partilerinin dışında bugüne kadar tek başına iktidara gelen başka bir parti olmamıştır.

 Tüm yetkiyi,  değil tek bir kişiye, tek bir partiye bile bırakmanın acı sonuçlarını yaşayan Almanya' nın durumu bu.

 Bizde ise, tüm yetkileri eline alan tek adamın ülkemizi getirdiği hal ortada.

  Maalesef çocuklarımıza, gençlerimize, yeni nesillere çok iyi bir miras bırakamayacak gibi görünüyoruz. Tek bir adam, koltuğunda oturmaya devam etsin diye, ülkenin tüm dinamikleri ile yap boz tahtası gibi oynanıyor.

Zulmün kesafeti ile zalimin yok oluşu arasında her zaman bir paralellik vardır.

  Ben ülke olarak, güzel günlere açılan kapıya git gide yaklaştığımız umudunu içimde taşıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI