MECZUP.

MECZUP.

---Yunan Başkomutanı Trikopis, esir alınmasını ve Uşak'ta Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ile karşılaşmasını şöyle anlattı: "Her tarafımız Türklerle çevrilmişti. Esir olacağımızı anlamıştık. Bizde kılıcı düşmana teslim etmek 'küçüklük' sayılır. Durumun kötüye gittiğini gören yaverim, bir ara yanıma gelerek; 'Generalim, kılıcınızı imha edelim' dedi. Kılıcımı verdim, önümde parçaladı. Bu sırada atım da vurulmuştu, başka bir atla çemberi yarıp, kaçmaya çalıştım, olmadı. Yakalandım, atımdaki süvari kılıcını da aldılar ve beni ilk defa (Uşak'ta) Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın yanına götürdüler."

Yine yer Uşak. 1959-Mayıs'ında seçim gezisi için Uşak'a gelen aynı İsmet İnönü'yü, savaş yıllarında karargâh olarak kullanılan, Yunan ordusunun esir aldığı binanın önünde yuhaladılar. Hak etmişti. Polis, İsmet Paşa'yı korumakta zorlandı. Öğleden sonra Paşa tren garına geldiğinde taş yağmuruna tutuldu, başından ciddi şekilde yaralandı.

Düşmanı yenip, komutanını esir aldığı meydanda taşlamaları İsmet Paşa'yı çok üzmüştü. Canından çok, yüreğindeki bu acı ile bindi trene. Bu millet ona, böyle teşekkür etmişti. Vefa borcu olarak da, kafasını kırdılar.

Kahramanları kadar, hainleri de çoktur bu milletin!.. Gün geçmiyor ki, Atatürk'e ya da İsmet İnönü'ye saldırmasın. Gidip büstlerine tokat atan, tekmeleyen, satırla kıran, hakaret eden. Benim asıl anlayamadığım 'Meczuplar' değil. Bu millet!.. Hiç mi kızmıyorsun mübarek!? Kendisine tarihinin en şerefli zaferini veren yiğitleri her gün tekmelenip, tokatlanıp, satırla parçalanıp, hakaret edilirken; bir millet nasıl susabilir!? Nasıl buna razı olup da, görmemezlikten gelebilir!? Nasıl sesi çıkmaz, nasıl katlanır!? Üç-beş kişi olsun sokağa çıkıp; 'Ne yapıyorsunuz, ne hakla!?' demez mi?..

Utandınız. Çünkü o kahramanları hak etmedik, hak etmiyoruz da, ondan!..

                                             -------------------------

Yukarıdaki yazı, ülkemizin en önemli ve en duyarlı gazetecilerinden sayın Bekir Coşkun'un, 17 Ekim 2018 tarihinde Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinde yazdığı  ve aynen size aktardığım çok anlamlı yazısıdır!..

Son günlerde kurtarıcımız ve kurucularımız Atatürk ile İsmet İnönü'ye yine bilinçli, yine organize bir şekilde saldırılar başladı. Milli bayramlarımız eskiden olduğu ve bizlerin istediği gibi kutlanmaz, okul kitaplarımızda bu kahramanlarımız yeterince anılmaz oldular!.. Atatürk'ün elleriyle kurduğu 'Diyanet İşleri Başkanlığı' desen, kaç önemli günlerimizdeki Cuma Hutbelerinde, Atatürk ve onun silah arkadaşlarının adını anmıyor, ruhları için bir Fatiha Sûresi'ni onlardan esirgiyor, artık bunlara herkes de yaşayarak şahit oluyorlar!..

İşte böyle bir zamanda, üstadımız ve örnek insan Bekir Coşkun'un bu güzel ve anlamlı yazısını sizlerle yeniden paylaşmak istedim. Umarım, artık bu millet biraz aklını başına toplar da, bu şanlı tarihimiz ve şanlı kahramanlarımızın düşmanlarına bir daha müsamaha göstermezler!.. Yoksa bütün dünya, bizim bunları hak etmediğimizi düşünmeye başlarlar ki; bu da bizim saygınlığımızın ve hükümranlığımızın sonu olur!.. Biraz vicdan ve biraz da insaf lütfen!..

Orhan Veli, Eylül-1939'da yazdığı 'Bizim Gibi' şiirinde şöyle diyordu:

"Arzulu mudur acaba/ Bir tank rüyasında/ Ve ne düşünür tayyare/ Yalnız kaldığı zaman?// Hep bir ağızdan şarkı söylemesini/ Sevmez mi acaba gaz maskeleri/ Ay ışığında?/ Ve tüfeklerin merhameti yok mudur/ Biz insanlar kadar olsun!?"           Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI