İSMET İNÖNÜ’NÜN SIRTINI SIVAZLAYIP ÖVGÜSÜNÜ ALDIĞI KÖY ENSTİTÜLÜ BİR ÇINAR HALİL İBRAHİM DURGUT…

Halil İbrahim hocamızla Muğla Öğretmenevi’nde tanışmamız  3-4 yıl öncesine dayanmakta.Son derece bulmaca düşkünü ve en zor bulmacaları bilip çözebilen bir kişi olarak dikkatimi çekmesi dolasıyla, Kendisiyle bulmaca çözerken tanışmıştım.Kendisini tanımış olmaktan dolayı da çok mutluyum.Konuşmalarımız sırasında ,Muğla Turgut Reis Lisesi’nde birlikte çalıştığım resim öğretmeni arkadaşım Murat Aziz Durgut’un babası olduğunu öğrendim.15 yıl önce torunu da öğrencim olmuştu.

Halil İbrahim hocamız son derece aydın bir kişiliğe sahip ve belleği de son derece kuvvetli.En ince ayrıntıları bile hatırlayabiliyor.Onun sayesinde “Türk Rönesansı “ olarak adlandırılan ve dünyada başka örneği  olmayan bu aydınlanma hareketinin bazı ayrıntılarını ,o dönemi yaşayan Halil İbrahim hocamızdan öğrenme şansını elde ettim.

KÖY ENSTİTÜSÜ İNŞAATLARINDA ÇALIŞAN ÖĞRENCİLERİN İSİMLERİ ŞİŞE İÇİNDE YAPTIKLARI BİNALARIN TEMELİNE KONMUŞTUR.

Ula Portakallık Köyü ,1929 doğumlu olan Halil İbrahim Durgut hocamız 1937 yılında Muğla merkeze bağlı (Günümüzde Menteşe ) Denizova Köyü’nde ilkokula başlar ve 1942 yılında mezun olur.1942 yılında başladığı İzmir Kızılçullu Köy Enstitü’sünde iki yıl öğretim gördükten sonra 1944 -1945 öğretim yılında Bir yıl önce kurulan Ortaklar Köy Enstitüsü’ne nakledilir.Bitmiş bir bina ve yarım bir inşaatın dışında bina yoktur.

Bu yüzden diğer binaların inşaatında bizzat çalışırlar.Onların yaptığı binanın temeline konulan ,ağzı kurşun ve ziftle kapatılmış şişenin içinde yer alan kağıtta inşaatta çalışan öğrencilerin adları çini mürekkeple yazılarak geleceğe mesaj ve miras olarak bırakılır.

1947 Yılında Ortaklar Köy Enstitüsü’nden mezun olan Halil İbrahim Durgut hocamız resim konusunda çok yetenekli olduğu için resim öğretmeninin ve Enstitü müdürünün ısrarı ve kendisinin de istemesine rağmen babasının razı olmamasından dolayı  Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’ne gidemez.Oğlunun  ve torunun resim öğretmeni olması bu yeteğin deden oğula,oğuldan toruna geçtiğinin göstergesidir.

Resim öğretmeni olma isteğini gerçekleştiremeyen Halil İbrahim Durgut hocamız 72 yıl önce 1947 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda Ula Kızılyaka Köyü’nde göreve başlar.

İSMET İNÖNÜ,CAN YÜCEL VE İSMAİL HAKKI TONGUÇLA KARŞILAŞMASI VE İSMET İNÖNÜ’NÜN ÖVGÜSÜNÜ ALMASI.

Halil İbrahim Durgut hocamızın Kızılçullu Köy Enstitüsü’nde okuduğu dönemde okula ayrı ayrı zamanlarda İsmail Hakkı Tonguç ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel gelerek ziyaret ederler.İzmir’deki diğer okulları ziyaret ettiği için akşama doğru okula gelen Bakan öğrencilerle birlikte yemekhanede akşam karanavasından yer.

Sonrasında öğrencileri dışarıda toplar ve okulun derse giriş kampanasının ( büyük zil ) altında öğrencilere bir konuşma yapar.Sonrasında öğrencilere :” Elektriği seviyor musunuz? Işıktan hoşlanıyor musunuz ? Diye sorunca, öğrenciler hep bir ağızdan Hasan Ali Yücel’e “Evet “ diye karşılık verirler.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel şöyle karşılık verir :”BURASI BİR IŞIK KAYNAĞIDIR.Burada derslerinize iyi çalışın.İyi şeyler öğrenin. GELDİĞİNİZ KARANLIKLARA IŞIK GÖTÜRÜN “ der.

Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in ziyaretinden kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü ziyaret eder.Öğrencilerle birlikte yemekhanede yemek yer(İsmet Paşa şeker hastası olduğu için karavanadan değil  kendisine özel yapılan diyet yemeği hazırlanmıştır )

Yemekten sonra okulu dolaşan İsmet İnönü “ Öğrencilerin yattığı yeri de göreceğim “ deyince tesadüfen  Halil İbrahim Durgut hocamızın yatakhanesine gelir ve  onun yatağının başına giderek”Bu yatağın sahibi öğrenciyi çağırın “ diye talimat verir.Bunun üzerine yatakhanenin dışında bekleyen öğrenciler arasında yer alan Halil İbrahim hocamız ,eğitim şefi tarafından yatakhaneye getirilip,İsmet Paşa’nın karşısına çıkarılır.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü elindeki ince bastonla yatağı gösterip Halil İbrahim hocamıza” Evladım bu yatak senin mi “ diye sorduğunda Halil İbrahim hocamız  heyecanla “Evet  Paşam “ diye karşılık verince Eğitim şefi kıpkırmızı olup büyük tedirginlik yaşar.Bunu fark eden İsmet İnönü gülümseyerek başını sallar.

Sonra da Halil İbrahim hocamıza dönüp “ Evladım şu yatağın baş ucunu,yastığını ve battaniyesini  kaldır “ der.Sonrasında da “ Tamam kapat “ dedikten sonra “ Ayak ucunu da aç “ dedikten sonra iyice yaklaşıp kontrol etmesinin ardından “Kapat “ der.

Ardından yumuşak elleriyle Halil İbrahim hocamızın sırtını okşayarak” Dilerim bundan sonraki hayatında da böyle tertipli olursun “diyerek Halil İbrahim hocamızı onore eder.Ardından etrafındakilere tebessümlü bir şekilde kafasını sallayarak memnuniyetini belli eder.

KÖY ENSTİTÜLERİNDE GÜN SABAH SAAT ALTIDA BAŞLARDI.

Köy enstitülerinde gün sabah saat altıda başlardı.İlk olarak beden eğitimiyle başlayan güne halk oyunlarıyla devam edilirdi.El,yüz yıkamanın ardından kahvaltı,sonrasında da bir saat mütalaa(etüd) yapıldıktan sonra üç ders işlenirdi.Bunu öğle yemeği izlerdi.

Öğleden sonra da iki saat ders yapıldıktan sonra isteğe bağlı kurslara katılım sağlanırdı.Bu kurslar arasında,bağlama,bisiklet,daktilo,fotoğraf,halk oyunları bulunmaktaydı.Enstitüdeki bütün öğrenciler en az bir müzik enstrümanı çalmak zorundaydı.

Kızılçullu’da zeybek oyunu öğretmek için Bergama’dan efe getirilmişti.1500 kişilik okulun tamamı daire şeklinde Bengi Zeybeği’ni oynardı.Milli Bayramlarda 19 Mayıs Stadyum’una gidilip orada gösteriler yapılırdı.Orada oynanan 1500 kişilik Bengi Zeybeği büyük beğeni alırdı.Seyirciler Kızılçullu öğrencilerini ayakta alkışlardı.

Eşref Paşa’dan Alsancak’a kadar öğrenciler marşlar söyleyerek giderlerdi.Bu öğrencileri gören yolun kenarındaki kadınlar onları hıçkırıklar ve  göz yaşlarıyla alkışlaradı.

47 YIL ÖNCEKİ LİSE ÖĞRETMENİMİN,69 YIL ÖNCEKİ İLKOKUL ÖĞRETMENİ.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI