Beş maymun öyküsünü bilir misiniz?
Bilenlerin affına sığınarak bilmeyenlere anlatalım:
"Bir kafese beş maymun, kafesin ortasına da bir merdiven koymuşlar. Merdivenin tepesine kocaman muz kangalları asmışlar. Ancak hangi maymun muzlara ulaşmak için merdivene adım attıysa üzerine derhal soğuk su sıkmışlar. Bir süre sonra suya gerek kalmamış. Çünkü muzlara yönelen maymunu, arkadaşları yaka paça indirip bir güzel dövüyormuş.
Deneyi burada bırakmamışlar.
Maymunlardan biri dışarı alıp yerine başka bir maymun koymuşlar. Bu maymun muzlara almaya giriştiğinde eski maymunlar tarafından yaka paça indirilmiş. Bir güzel de dövülmüş.
Daha sonra ıslanmış maymunlar tek tek değiştirilmiş. Her yeni gelen muza yöneldiği an, öncekiler tarafından bir güzel dövülmüş. İşin en ilginç yanı yeni maymunu en çok dövenin kendisinden bir önce gelen maymun olmasıymış.
Şimdi muzlar yine orada, merdivenin başında, asılıymış. Ama hiçbir maymun o muzları yemeye kalkışmıyormuş."
Yarın 1 Mayıs. O muzlarda hakları olduğunu bilenler alanlarda olacak. Ya bilmeyenler ve bildiği halde egemenlerin kendilerine verdiği kemikle yetinenler?
Güya demokratız. Güya bu ülkede demokrasi var. İnsan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, işçi hakları. Kâğıt üstünde her şey mükemmel; iş uygulamaya gelince egemenlerin çıkarları devreye giriveriyor.
Ekonomi mi?
Önce patronların kesesi dolmalı.
Hukuk mu dediniz?
Önce iktidarı korumalı.
Basın mı dediniz?
Pislik ört bas etmeli.
Aslında bu ülkede egemenler korkak. En küçük bir fiskede saltanatlarının yıkılacağını biliyorlar. Güçlerini çoğulcu demokrasiden değil; muhafazakâr kitlelerin ve alsatçı sermayenin kimliklerini özleştirdikleri bir liderden alıyorlar. Ona bir şey olursa kendi saltanatlarının da yıkılacağını çok iyi biliyorlar.
Onun için, o ne derse o.
"Ahfeşin Keçisi "deyiminin anlamını bilir misiniz?
Anlatalım:
Arap bilginlerinden olan Ahfeş, çok çalışkan, fakat unutkan bir öğrenciymiş. Bu sorunu aşmak için de önüne gelene, o gün öğrendiklerini anlatır dururmuş. Onun bu huyundan herkes bıkmış usanmış. Ahfeş'in yanına vardığı insanlar yine ders anlatacak diye kaçar olmuşlar.
Bu durum karşısında Ahfeş, bir keçi satın alarak keçinin boynuna bir ip bağlamış. Dersini anlatıyor, keçinin boynuna bağladığı ipi çekiyormuş. Ahfeş, keçinin ipi çekilince başını sallamasını "Evet anladım!" anlamında değerlendirirmiş. Garip keçi, kafa sallamalara öyle alışmış ki, Ahfeş ipi çözdüğü halde ne zaman bir şey söylese kafasını sallamaya başlarmış.
Bu nedenle efendisinin her dediğini onaylayanlara "Ahfeş'in keçisi" derler.
İşimiz beklemek:
"Alakaranlık bir zamandadır yüreği
Gözlerinin yaşı deli boran dinmek bilmez
Bekler başaklar sütsakız salınırken
Tohumu toprağa ekenlerle çıkıp gelsin
Delişmen rüzgârlara kaptırdığı elleri.
Ürkek bir ceylan ağıtıdır arzusu
O üşür, üşümez daim telefon telleri
Bekler güneş uzak tepelerden ışırken
Kalabalık işçi trenleriyle çıkıp gelsin
Eskimiş tezgâhlarda unuttuğu çocukluğu.
Canı burnundadır solur yaşamın direnci
Pembe gagasında bir ulak güvercin
Bekler okul çocukları evlerine dönerken
Emeği kitaba dokuyanlarla çıkıp gelsin
Dönülmez sevdaları kucaklayan bilinci."
Bu şiiri yirmili yaşlarda yazmıştım. Bunca yıldır bu ülkede emekten yana değişen, iyileşen ne?
Anlaşılan o ki, beş maymunların ve Ahfeş'in keçilerinin cirit attığı bu ülkede 1 Mayısların huzur ve mutluluk dolu bir emekçi bayramı olarak kutlanacağı güzel günler için daha çok bekleyeceğiz.
Bekleyelim; ama hayatın her alanında direnerek.
Benim büyük aydınlanmacılarımdan biri de Tevfik Fikret'tir. Gelin sözü onu dizeleriyle bitirelim:
"Evet, sabah olacaktır, sabah olur, geceler
Kıyamete dek sürmez, sonunda bu gök
Bu mavi gök size bir gün acır, üzülme
Hayata neşe güneştir, ..."