ÜNAL TÜRKEŞ'İ ANARKEN

ÜNAL TÜRKEŞ'İ ANARKEN

Bir şiirimde güz mevsimi için "tez ayak zaman yorgunu" demiştim. Oysa tez ayaklı olmak tüm mevsimler için geçerli. Öyle hızlı  akıyor ki ne bilgiyi hazmetme; ne cehaletimizi fark etme fırsatı bulabiliyoruz. Acıların da sevinçlerin de sığlığı bundan.

Ünal Ağabey, aramızda ayrılalı dört yıl olmuş bile. Yaşasaydı kim bilir daha kaç kitap bırakırdı bize.

O yaşarken sık sık telefon açar, Muğla'yla ilgili bilgiler sorardım. Şimdi yazdıklarıyla yetinmek zorundayım.

Üç yıldır yazları  Karabağlar'da geçiriyorum. Yurtlarımız birbirine ün mesafesinde; ama o yok. Olsaydı,  akşamüstleri onun can dostlarıyla buluşur; ülke sorunlarını, Muğla'yı,  en çok da  yaylayı konuşurduk. O konuşmalarda yayladaki her yurdun, her irimin dahası her ağacın öyküsünü öğrenir; şiirler,  öyküler, şarkılar biriktirirdim.

Keyfoturağı'nda ya da Süpüroğlu'nda  ada çaylarımızı içerken sohbetimize buram buram  yayla kokan zeybek eşlik ederdi:

Hada aman da aman yaylada bülbül ötmesin

Benim de yarim şu yayladan gitmesin

.

İrimlerde dolaşırken yurtlardan Memiş Günüç'ü dinlerdik :

Abdaslıktan su damlar,

Bostan verin adamlar,

Bostan yerinde yoksa

Dam altında kavun var gel gel aman.

Hiç kuşkum yok ki o bana dakikalarca yayla   kavunlarının hikâyelerini anlatırdı.

Bu yaz da göz açıp kapayıncaya dek geçiverdi.

Henüz  bağ bahçe hasatımız bitmedi. Gönül hasatımı sorsanız bitmeye hiç niyeti yok.

Karabağlar bir sevda,

Çağrısı fettan, kostak

Rengi renkle harmanlayıp

Kuşa tüy telek dokuyor

Dala yaprağa incili yağmur.

Her ne desem az ve eksik. Bu dünyada her şey sevdiklerimizle anlamlı ve değerli.

İyi ki yazmışsın Ünal ağabeyim.

Bu akşam,  senin telkari kuyum yazılarla bezenmiş kitaplarından birini  okuya okuya dünden bugüne Muğla'yı dolaşacağım. Ama

şimdi sana  Güler Meriçkan Güleç'in çok sevdiğin Muğla için yazdığı dizeleri göndereyim. İnanıyorum sen de seveceksin.

Ruhun şad olsun ağabeyim.

CAN MUĞLA'YA

sesim türkçeyle gezdim

beyaz zambaklar vakti can muğla'yı

o  genceldiğim yokuşlarında

hem çiçeğini taşıyordu dallar hem portakallarını

ne çatılar anlattı sırlarını

ne de bacalar eski ustalarını

menteşe yollarına bırakıp gölgelerimi

güneşle gezdim çakırhan evlerini

zeytinceydi o yeşil rüzgar

öptükçe gözlerimi

genişleyi genişleyiverdi göğsümdeki umu

dizlerini toprağa vuru vuruverdikçe

muğlalı kerimoğlu

ula'da

kraliçe artemis'le ularken dostluğu dostluğa

nakışlandı yüreğim

bir içim suyla  yörükler  avlusunda

sesim türkçeyle gezdim can muğla'yı

"muğlalı yontular vakti"

her an yarınları gösterdikçe

ata'mın o durmayan saati

uyanı uyanıveriyordu muğlalı

GÜLER MERİÇKAN GÜLEÇ

YAZARIN DİĞER YAZILARI