MUĞLA YÖRÜK OBALARI DERNEK BAŞKANI; ORHAN AKCAN

MUĞLA YÖRÜK OBALARI DERNEK BAŞKANI;

ORHAN AKCAN

                Değerli okurlar, iki hafta boyunca Fethiye Yörük Çadırlarını yazdıktan sonra sıra Büyük Başkan'a gelmişti. Bu arada da Büyük Başkan'ın Muğla' da Tazelenme Üniversitesi öğrencilerine Yörük kültürü hakkında bir faaliyeti olacağı haberini aldık. Biz de Orhan başkanı arayarak öğrencilere verdiği ders notlarını bize de geçerse köşe yazısı konusu yapacağımızı söyledik. Başkan da çok geçmeden ders notlarını bize gönderdi. İşte aşağıdaki notlar Dernek Başkanı Orhan AKCAN' ın notları:

"Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyoloji bölümü (Tazelenme Üniversitesi) öğrencilerine Yörük Kültürünü anlattık. Muğla Yörük Obaları Derneği 2007 yılında Muğla il merkezinde kuruldu,  kuruluş amacı; Türk öz kültürü olan Yörük Kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Cumhuriyetimizin kurucusu Kızıloğuz Kocacık Yörüğü Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün; "Benim atalarım Anadolu'dan(Karaman) Rumeli'ye göç etmiş Yörük/Türkmenlerdendir." Sözünü kendine düstur edinmiştir.

                Yörükler, hoşgörülü insanlardır. Konar/göçer bir hayat sürdürdükleri için kavga ile hiçbir yere varılamayacağını çok iyi bilirler. Ben Orhan AKCAN, Muğla Yörük Obaları Derneği Başkanı ve Türk Boyları Konfederasyonu Genel Başkan Yard. Olarak ülke genelinde faaliyet gösteren 635 civarında resmi Yörük/Türkmen Dernekleri ile bağlantılar kurarak kardeşlik bağlarını güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu gün Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile ortak çalışma yaparak kitap çıkardık. Yörüklerde kadın çok önemlidir. Erkeğinin arkasında, yanı başında, yani peşindedir.

                Bir Türk atasözü şöyle der; "Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik kadındır." Kadın, kâinatın orkestra şefidir. Öyle ki, kadınla başlar hayat. Kadın nehir gibidir. Dereleri, ırmakları dört bir koldan okyanusa ulaştırır. Kadın bir kıvılcımdır. Kadın, ailesini eğitir, aile köyü, köyler şehirleri ve sonunda ülkeyi değiştirir.

                Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadının üstünde kadın çalışması olduğunu söylemeye imkân yoktur. Dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından fazla emek verdim,  milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim" Diyemez. Mustafa Kemal ATATÜRK

                Türk kadını rüştünü Kurtuluş Savaşı' nda kanıtladı.

                Türk tarihi Nene Hatunlar, Kara Fatmalar ve Halide Ediplerle doludur.

                Cepheye mermi taşıyan analarımız, yaraları saran bacılarımız, askerle omuz omuza savaşan kadınlarımız oldu bizim.

                1934' te Mustafa Kemal ATATÜRK, Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını vermiştir. Bu hakkımızı en iyi şekilde kullanmalıyız. Kendimiz ve ülkemiz için bu vazgeçilemez bir haktır.

Şu anda belki Kurtuluş Savaşımız yok, ama en büyük savaşımız çadırlarda başlattığımız mücadelemizi hayatın içinde çocuklarımızı ve toplumu yetiştirirken verdiğimiz savaştır.

                Nitekim Milli Mücadele yıllarında kadın, evde evladına ana, cephedeki askerine çarık, düşmana karşı ise mermi olmuştur. Türk kadınının analığıyla taşımakta olduğu kutsallık, cephede gösterdiği üstün cesaret ve kahramanlıklarla birlikte pekişmiştir. Verilen bu savaşlara rağmen hala hakkından, gücünden bi-haber kadınlarımız vardır. Hala kadınlarımız öldürülmekte, hala okutulmamakta ve hala çocuk gelin olmaktadırlar. Peki, biz bunlar için ne yapmalıyız? Oturup düşündünüz mü? Bazı kadınlarımız kızları ezilmesin diye onlara iyilik olduğunu düşünerek "kendini ezdirme" deyip ailenin temeline dinamit koymaktadırlar. Ancak bilmeliyiz ki, kadınla erkek bir ayakkabının çifti gibidir, birbirini tamamlarlar. Birbirlerine rakip değil, birbirlerinin destekçisidirler.  Eşler birbirlerine sevgi/saygı ile yaklaşmalıdırlar.

"MOR CEPKEN" nedir? Bilir misiniz? Eskiden gelinlerin çeyizlerine mor cepken koyarlarmış. Hanesinin içinde huzursuzluk olan gelin, mor cepkenini giyermiş. Aile büyüklerinden böyle yardım istermiş. Bunu gören aile büyükleri arayı düzeltmek için çaba sarf ederlermiş.  Şimdi nasıl? "İnceldiği yerden kopsun", "Sana kadın mı yok", "Sana koca mı yok". Evlilikler eskisine göre daha kolay kurulduğu gibi daha kolayca da yıkılabiliyor. Kadını erkekten, erkeği kadından ayrı düşünebilir misiniz? Kadınsız bir hayat düşünebilir misiniz?

Eski Türkler' in ataerkil bir aile yapısına sahip olduğu inancı büyük bir yanılgıdır. Eski Türklerde kadın, ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde, devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar, kılıcını iyi kullanır, ata biner ve güreşirlerdi. Kadınlar, savaşlara da katılırlardı.

Ey Türk kızı!!!

Tarih kendiliğinden değişmez.

Tarihi yıldız yürekli kadınlar değiştirir.

Çünkü yıldızlar geceleri yolumuzu aydınlatır.

Ey Türk kızı!!!

Ulu Hakanlar, kahraman, cesur Kürşat'lar, Atatürk'ler doğurmazsan, yetiştirmezsen ömür boyu köle yaşarsın.

Çocuğuna sahip çık!!...

Kızıl elmana hurma aşılanıyorlar.

Yörük'tür özümüz. senettir sözümüz.. Yine çadırdır evimiz.

Tüm yıldız yürekli kadınlara selam olsun.

Atatürk, "Arkadaşlar! Gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez" demiştir. GELECEK YAZILARDA BULUŞMAK UMUDUYLA.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI