"GÜLMEH YASSAH HEMŞERİM !.."

Eğer eski dergi ve gazeteleri karıştırmak gibi bir huyları yoksa, yeni nesil pek bilmez ama; bu bereketli Anadolu topraklarının yetiştirdiği, 1970 ve 1980'li yıllara damgasını vurmuş çok sayıda usta mizah yazarımız, taşlama şairimiz ve karikatüristimiz vardı!.. Bunlardan bazıları Ümit Yaşar Oğuzcan, Mustafa Ekmekçi, Aziz Nesin, Hasan Pulur, Can Yücel, Nehar Tüblek, Oğuz ve Tekin Aral. gibi isimlerdi.

Daha sonra bunların sayıları azalarak;  Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Selahattin Duman, Ergin Asyalı, Mehmet Erdinç. gibi isimler devam ettiler. Sinema ve sahnelerde de Kemal Sunal, Zeki Alasya-Metin Akpınar, Ferhan Şensoy, İlyas Salman, Şener Şen, Cem Yılmaz. gibi insanlarımız vardı. Kimileri öldü, kimileri yaşlandı, çok az kimileri de, siyasi ortamdaki çok zor koşullarda işlerini sürdürmeye gayret ediyorlar. Ancak, bu tür insanlarımızın nesilleri tamamen kesilmek üzere!.. Bu Nasrettin Hocanın torunu olan Anadolu insanları gülmeyi kendiliğinden unuttular mı, yoksa zorla unutturuluyorlar mı, işte orası meçhul!?

Eskiden yasakların çok yoğun uygulandığı 'Sıkıyönetim ve Darbe' zamanlarında çizilen çoğu karikatürlerde, köyünden gelip, nöbet tutturulan Mehmetçikler; "Dur!.. Geçmeh yassah hemşerim!.. Toplu yörümeh yassah hemşerim!" şeklinde çizilirlerdi. Bugünlerde onlar olsalardı eğer; "Ohumah yok, gülmeh yassah hemşerim!" sözleriyle çizilirlerdi herhalde? Çünkü, başımızdakilerinin sanatla, edebiyatla, eğlenceyle bir alâkaları yok!..

Şimdi kalkıp da bana; "Ulan ihtiyar dallama, memleket insanı zati yağmur gibi gelen zamlardan anası ağlıyor, işsizlik dağ gibi, umutla bekledikleri maaş zamlarında ise 'dağ fare doğurdu' milletin iyice keyfinin kaçtığı şu sıralarda bir de senin mizahtan bahsetmen, tam da abesle iştigaldir!.. Sen bari sus da, can sıkıntımız tavan yapmasın!.." diyenleriniz olabilir?

Tam da burada böyle düşünenlere bir padişah fıkrası anlatmam gerekiyor: Eski ülkenin birinde, sağa-sola savaş açmaktan Padişah bütçeyi tamtakır etmiş!.. Geliri çoğaltmak için Vezirlerin tavsiyesiyle sık sık vergileri arttırmaya başlamış. Her vergiden sonra adamlarını gönderip, halkın bunu nasıl karşıladığını sorar, onlar da üzgünce gelir, halkın dizlerini dövüp, başını taşlara vurduğunu söyler, Padişah hemen yeni vergiler koyarmış!.. En son ve çok yüklüce koyduğu vergilerden sonra yine adamlarını göndermiş. Bu sefer adamları çok keyifle gelip; "Ulu Hünkârımız, halk bu seferki vergileri çok beğendi, hepsi içip içip meydanlara çıkmaya, göbek atmaya, şarkılar söylemeye başladılar!" deyince Padişah; "Eyvah, bunun sonu isyandır!.. Bu sefer biz işin tadını kaçırdık!.. Tiz Vezirlerimi Saraya çağırın, tellâllar hemen köylere koşup, vergileri geri aldığımızı ilân etsinler!.." demiş ya?

Bugün Sözcü Gazetesi yazarı sayın Deniz Zeyrek'in "Gül(ebil)mek Lâzım Abi." başlıklı yazısını okuyunca, bu yazıyı yazmaya başladım. Köşesine, o meşhur 'GIRGIR Dergisi' karikatüristi merhum Oğuz Aral'ın (1976 ve 1977 yıllarına ait) iki tane Başbakan Süleyman Demirel karikatürünü koymuş. Birinci karikatürde, üzerine 'Sülügaz' yazıp, tepesi üstü çizdiği Demirel'in göbeği ve altından gaz çıkartıyor, eşi de üzerinde bu gaz ateşiyle yemek pişiriyordu. İkinci karikatürde; kadın kılığında çizdiği Demirel, sabah eşini "Zamlarla gün başlaaarrr/ Yaşanır sabah keyfiii!.." diye şarkı söylerken çizmiş. Maazallah, bu devirde böyle karikatürler çizebilecek bir babayiğit kaldı mı? Biraz fırçasının ucunu gösterenler soluğu Silivri veya Sincan'da mı alıyorlar, ne!? Zati sayın Deniz Zeyrek de aynen böyle yazmış!.. Neden? Gülmeyi unuttuk, ya da 'unutturulduk' da ondan tabii.

Bana da sorarsanız; eğer bir ülkede mizah bitti ise, insanlar da 'bitkisel hayatta yaşıyorlar' demektir!.. Böyle bir ülkenin, kafası kırık 'Kim Yong-un'un yönettiği Kuzey Kore'den ne farkları kalır ki!? Milyonlarca insana 'yatın' diyor, yatıyorlar; 'kalkın' diyor, kalkıyorlar, babasının ölüm yıldönümünde 21 gün gülmeyi yasakladı, hepsi de 21 gün ağladılar!.. Ulan bunlar insan mı, yoksa robot sürüsü mü!? Nasrettin Hoca torunları olan bizler bunu yapabilir miyiz acaba? Asla ve kat'a!..                                Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI