Bozüyük'te "46'lılar Efsanesi" Sona Erdi !?

         Bozüyük'te "46'lılar Efsanesi" Sona Erdi !?

Bozüyük'te 1946 yılında doğan "Mehmet Pınarbaşı, Günal Öztürk, Murtaza Yalçın ve Ali Hanay" isimli büyüklerimizin artık hepsi de rahmetli oldu; 'toprakları bol, mekânları Cennet olsun inşallah!..'

Sağlıklarında bunlara köylülerimiz hep "Meşhur 46'lılar" diye isim takmışlardı... Dördü de çocukluklarından ölümlerine kadar hep samimi, hep bir yerde, hep birbirlerine yardımcı olurlardı... Onlar ayrı bir âlemdiler, kendilerine göre bir dünya görüşü ve kendilerine mahsus bir yaşam tarzları vardı... Fikirleri ve önerileri hep toplumdan farklı, yaptıkları işlere kimseleri karıştırmadan, kendi aralarında uygun gördükleri gibi karar verir, kendi kafalarına göre uygularlardı!.. Ancak, Mehmet Pınarbaşı ve Günal Öztürk koyu FB'li, Murtaza Yalçın ve Ali Hanay ise koyu GS'lı idiler, ayrıldıkları tek nokta da zati buydu!..

Yaşamları boyunca kendi aileleri ve  işleriyle uğraştılar, kimsenin işine karışmadılar, hep dürüst, saygın ve namuslu bir yaşam sürdüler, herkesçe de çok sevildiler!.. M. Pınarbaşı ve M. Yalçın hep çiftçilikle, tütüncülükle uğraşarak geçimlerini sağlarken; G. Öztürk hem çiftçilik ve hem Muğla Devlet Hastanesi Santralı'nda çalıştı, A. Hanay'ın ise, hemen hemen yapmadığı hiçbir iş kalmadı: 'Çiftçilik, marangozluk, bakkallık, sütçülük, Almanya İşçiliği, traktör işleri, suculuk, dolmuşçuluk ve Muhtarlık...' gibi...

Bir zamanlar, köyümüzün ileri görüşlü terzisi Süreyya Savran, geceleri sinema salonu olarak kullandığı mağazasına iki 'Bilardo Masası' getirdi; masanın birinde dört topla oynanan, diğeri ise 18 topla oynanan 'Amerikan Bilardo' masasıydı... Bu bizim hiç ayrılmaz dörtlü; 'Meşhur 46'lılar' da her gün bu dört topla oynanan bilardoya abone idiler!.. Her zaman Günal Öztürk, Murtaza Yalçın ile ortak olur, Mehmet Pınarbaşı da Ali Hanay ile ortak olarak yarışırlar; her maçları olaylı geçer, yapmadıkları hareket olmaz, her pozisyonda da etmedikleri kavga kalmazdı: Bir gün eksantrik vuruşları nedeniyle masanın çuhasını yırtarlar, bir gün sopayla birinin karnını deşerler, bir gün geri geri giderken, o zamanın büyük kömür sobasından kıçlarını yakarlar, bir başka gün de, öfkeyle vurdukları bilardo topu birinin kafasını şişirirdi!.. Yani, bunların sergilemedikleri beceriksizlik kalmamış, köyün eğlencesi olmuşlardı!..

Bir gün Günal ağabey 40'lık atış yaptığını iddia ediyor, oyunu da bitiriyordu... 40'lık puan almak için, kendi topunla, diğer üç topu da vurman gerekiyordu... Ortağı Murtaza ağabey çok dürüst olduğu için, topun 'dördüncü topa değmediğini' söyleyince, Günal ağabey küplere binmiş; "Yahu bu bir oyun, böyle oyunlarda 'fazla dürüstlüğün' ne lüzumu vardı yani !?" diye ortağını haşlamış, bu sözünü bütün köylü o günlerde ezberlemişti... Top atarken, eğilerek geri geri giderken de kıçını sobadan yakan Mehmet ağabey, çuhayı yırtan da Ali ağabeydi; bu iki olay, köyde 'yılın olayı' olmuştu, hâlâ da unutulmadı...

Rahmetli Ali Hanay'ın, yaptığı işler kadar namı ve ismi vardı: "Motorcu Ali, Çiftçi Ali, Marangoz Ali, Bakkal Ali, Sütçü Ali, Sucu Ali, Almanyalı Ali, Dolmuşçu Ali, Muhtar Ali..." gibi... Çok sigara içer, cigaraları ucu ucuna eklediği için pek kibrit-çakmak filân da kullanmazdı... Hiç boş durmazdı, ailesi için çok çalışırdı, geriye Oğuz ve Yavuz isimli iki mükemmel evlât bırakıp gitti... Kendisi de bunca değişik işler yaptı; bazen çok zarar da ederdi ama, hile-hurda-sahtekârlık nedir bilmezdi, her parasını helâlinden kazanırdı!.. İşte 21 Haziran 2025 günü bu kavanoz dipli dünyaya veda ederken de, geride bıraktığı 79 yılda hep sevgi-saygı duygularıyla, geride gözü yaşlı koca bir köyü bırakıp gitti!..

Evet, köyümüzün ünlü '46'lılar Efsanesi' artık böylece son buldu ama, biz kendilerini hiç unutmayacağız, her sohbetimizde bir anılarını yeni nesillere anlatarak, onların gönüllerde ebediyyen yaşamalarını sağlayacağız!..                   Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI