Osmanlının 10'uncu Padişahı Kanunî !?

 

Evet, 'Padişah Kanunî Sultan Süleyman' deyince ilk akla gelenler şunlardır: "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes, sıhhat gibi" şeklindeki sözü, 46 yıllık saltanatında işgal ettiği 14.893.000 Kilometrekarelik devasa topraklarıyla, Osmanlıyı bir 'Cihan İmparatorluğu' haline getirmesi; eşi Hürrem Sultan, kendi boğdurttuğu söylenen en büyük oğlu Mustafa ve yabancılara verdiği Kapitülasyonlar!..

Babası Yavuz Sultan Selim'in, sırtında çıkan 'Şark Çıbanı' hastalığı yüzünden erken ölümü nedeniyle; tek oğlu olan, ama Yavuz Sultan Selim'in pek sevmediği Şehzade olarak 26 yaşında Padişah oldu!.. Zamanın ünlü hocalarından çok iyi eğitim görmüş, kimselere güvenilmeyeceğini, sırlarını önceden asla başkalarına vermemeyi, düşündüğü her şeyi, herkesin uygulamalar sırasında öğrenmesi gerektiğini çok iyi biliyordu!.. Ömrünün çoğu savaş meydanlarında geçti, sayısız şiirleri yanında, 3 Bini aşan Gazelleri de mevcuttu.

Padişah olduğunda yaptığı en akıllıca iş, Pirî Mehmet Paşa'yı Büyükvezirlikte bırakması oldu. Geleneksel Osmanlı kanunları yanında, kendi koyduğu kanunlara sıkı sıkıya bağlı kararlar vermesiyle ünlendi, bu da kendisine ayrı bir saygınlık kazandırdı. Çocukluğu zamanından beri yanında olan, hep beraberce avlandıkları 'Kuşçu İbrahim'i 1523 yılında Büyükvezirliğe atadı, Mısır'da çıkan karışıklıkları önleyen bu İbrahim Paşa'yı, kız kardeşiyle evlendirdi, namı "Damat İbrahim Paşa" oldu, çok önemli başarıları beraberce sağladılar.

Kanuni'nin Avrupa hayranlığı, kendine olan aşırı güveni yüzünden, Fransızlara 1536 yılında verdiği aşırı ticari tavizler, yani Kapitülasyonlar, yıllar geçtikçe Osmanlının maddi olarak hep aleyhine gelişti, savaş meydanlarında kazanılan başarılar, ticaret alanında büyük kayıplara sebep oldu!.. Osmanlı bir 'Cihan İmparatorluğu' haline gelmişti ama, bu ticari kayıplar yıllar geçtikçe, Osmanlı hazinesini içten içe, adeta birer aç kurtlar gibi kemiriyordu!.. Osmanlı, 624 yıllık hayatının en parlak yıllarını yaşıyordu, ama içten içe de kemiriliyor, zayıflıyor, Avrupa'nın ayak oyunlarıyla baş edemez hale geliyordu.

1566 yılında Macaristan'ın Zigetvar Kalesi'ni kuşatmıştı. Kanuni Süleyman hasta ve yorgundu. Kanuni öldüğünde, zafer de kazanılmıştı ama, Büyükveziri Sokullu Mehmet Paşa, Padişahın ölümünü ordudan gizleyip, gizlice Kütahya Valisi olan Şehzade (Sarı-Sarhoş) II. Selim'e haber yolladı, II. Selim'in gelmesi ve 1566'da tahta oturmasına kadar kimselere duyurmadı.

On birinci Padişah II. Selim iyi bir eğitim görmüştü ama, babası gibi değildi. İşlerini Sokullu Mehmet Paşa'ya bırakıp, Sarayda zevk ve sefaya daldı, ordusu başında seferlere gitmedi. Karşıdan bakıldığında Osmanlı yine ihtişam içinde görünüyordu ama, İmparatorluk çok kan kaybetmiş, hazinesi de çökmenin eşiğine gelmişti!..  İşte tarihçilerin 'Duraklama Dönemi' dedikleri zaman bu günlerde başlamış, daha sonra 'Gerileme Dönemi' olmuş, en sonunda da, 1922'de ömrünü tamamlayıp, ortadan kaldırılmıştı.

II. Selim'den sonra gelen tam 25 Padişah içinde, bu durumu düzeltmek, eski görkemli günlere döndürmek için; IV. Murat, III. Selim ve II. Mahmut gibi birkaç iyi Padişah çıkmıştı ama, yetersiz ve yeteneksiz, hatta 'Deli' Padişahlar yüzünden Osmanlı asla eski görkemli günlerine geri dönemedi!.. Biz torunlarına da kurucumuz Osman Bey, Yıldırım Beyazıt, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni gibi büyüklerimizle sadece övünmek kaldı!..

İşte 'Tarih' bunun için önemlidir; bunları bilmek, olanlardan dersler çıkartmak, umudumuzu asla kaybetmemek için, mutlaka doğru kişilerin anlattığı tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekir!.. M.Ö. 500 yıllarında yaşamış Miletli Thales ne diyordu; "Her şeyin yok olduğu bir anda bile, mutlaka bir umut vardır!" diyordu değil mi?                             Sakin KOŞAR.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI