YOKSA ZAMAN BİZİ TERK Mİ ETTİ?


Modern insanın en büyük yanılgısı belki de...

Zamanı ölçtüğünü sanıyor.

Takvim yaprakları, saatler, uygulamalar.

Hepsi bize zamanı "kontrol ettiğimiz" hissini veriyor. Oysa gerçekte yaptığımız şey, zamanı sessizleştirmek. Onu anlamaktan vazgeçip sayılara hapsetmek.

Antik Knidos'ta zaman, nötr bir akış değil, anlam yüklü bir varlıktı. Aylar sadece mevsimleri değil, ruh hâllerini, toplumsal dengeleri, doğanın sesini taşırdı. Bu yüzden gökyüzü sadece izlenmez, yorumlanırdı. Ve bu yorumu yapanlardan biri, belki de en önemlisi, Eudoxos von Knidos idi.

Bugün Eudoxos'u "astronom", "matematikçi", "bilim insanı" olarak anıyoruz. Doğru. Ama eksik. Çünkü Eudoxos aynı zamanda zamanı tanrılarla birlikte düşünen son büyük akıllardan biriydi.

Modern editörler onun bu yönünü sevmedi.

Astrolojiyi, kehaneti, tanrıları metinlerden ayıkladılar.

"Büyük bir bilim insanı bunlarla uğraşmış olamaz" dediler.

Aslında demek istedikleri şuydu.

Biz artık böyle düşünmüyoruz.

Ama tarihin görevi, bugünü rahatlatmak değildir.

Eudoxos'un takviminde aylar  boş değil.

Athena aklı getirir,

Aphrodite bereketi,

Hermes geçişi,

Demeter emeği,

Ares çatışmayı,

Hestia sükûneti taşır.

Bu, batıl bir sıralama değil. Bu, insanla doğa arasında kurulmuş kadim bir anlaşmadır.

Zaman burada ilerlemez; döner, tekrar eder, hatırlatır.

Belki de bu yüzden Knidos, yıkık olduğu hâlde hâlâ bu kadar canlı.

Halikarnas Balıkçısı, Knidos'u anlatırken öyle bir cümle kurdu ki, zamanın bütün kibirli iddialarını yerle bir etti. Onu bir harabeye değil, bir eşiğe dönüştürdü. Dedi ki;

"Çağ çağı siler, zaman zamanı söndürür.

Ama burada çağların silemeyeceği, zamanların söndüremeyeceği bir güzellik var."

İşte Eudoxos'un gökyüzüne bakarken gördüğü şey tam olarak buydu.

Zamanı ölçülecek bir mekanizma değil, yaşanacak bir anlam olarak kavramak.

Knidos'ta zaman düz bir çizgi değildir.

Bir burgaçtır.

İnsanı içine alır, sınar, sonra geri bırakır.

Balıkçı'nın dediği gibi Knidos bağırmaz, seslenmez.

Ama bu sessizlik bir yokluk değil, derinliktir.

"Knidos yıkıktır, ıssızdır ama yaşayan daha canlı; daha anlamlı ve daha derindir."

Bugün biz zamanı düzleştirdik.

Geçmişi arkamızda bıraktık, geleceği bir hedef tahtasına astık.

Takvimleri cebimize koyduk ama mevsimlerin ruhunu kaybettik.

Oysa Knidos'ta rüzgâr hâlâ iki denizden esiyor.

Biri geçmişten, biri gelecekten.

Hangisinin yüzümüze değdiğini ayırt edemeyiz, çünkü burada zaman hala konuşuyor.

Belki de asıl soru şu.

Biz zamanı mı kaybettik yoksa zaman mı bizi terk etti?

YAZARIN DİĞER YAZILARI