DERİN DENİZ MADENCİLİĞİ
11 Mayıs 2025 günü Cumhuriyet Gazetesi'nin 2.ci sayfasında Dairesel Flora köşesinde Ayça Ceylanın "Derin Deniz Madenciliği Felaket Getirebilir" başlığı altındaki yazıyı köşeme aldım.
ABD'nin derin deniz madenciliğine yönelik politikaları, okyanus ekosistemlerini tehdit ediyor. Bilim insanları, bu girişimin geri dönüşü olmayan çevresel zararlara yol açabileceği konusunda uyarıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin ulusal ve uluslararası sularda derin deniz madenciliği konusunda hız vermesine yönelik başkanlık kararnamesini imzalamış. Bu hareket küresel ölçekte yeni bir madencilik yarısını başlatacak.
Kararnamenin gerekçeleri söz konusu olunca tanıdık geliyor. "Teknoloji için gerekli mineraller" , "Ekonomik bağımsızlık " , "Enerji dönüşümü "... Okyanusların derinliklerinde başlatılacak olan girişim insanlığın ve gezegenin refahında nasıl izler bırakacak?
Denizlerde 1000-6000 metre arasındaki derinliklerinde bulunan madenleri çıkarmayı hedefleyen bu yöntem, özellikle kobalt, nikel, bakır ve nadir toprak elementleri gibi teknolojik açıdan değerli minerallerin peşine düşüyor. Elektrikli araç bataryalarından güneş panellerine kadar birçok "yeşil " teknolojide bu minerallerin rolü büyük. Öte yandan "yeşil dönüşüm " okyanusun kalbine yapılan bir müdahaleye dönüşmemeli. Savunucuları göre derin deniz madenciliği, karasal kaynaklara olan bağımlılığı azaltarak ekonomik ve stratejik yararlar sağlayabilir. Ekosistemlerin geri dönülmez biçimde zarar görebileceğini unutmamak zorundayız. Bilim adamları, derin deniz habitatlarin bir kez yok edildikten sonra kendisini yenileyebilmek için binlerce yıl alacak olmasını göze almak gerekiyor. Şu an için teknoloji bu bölgelerde yapılan tahribatı "düzeltecek " kapasitede değil.
Okyanuslar yalnızca madenler için kaynak alanları değil, gezegenin belleğinin önemli bir parçasıdır. Küresel iklim dengeleri üzerinde yaşamsal bir rol oynarlar. Karbondioksit emilimi, oksijen üretimi ve sıcaklık düzenlemesi gibi temel işlevleri vardır. Kıyı ekosistemlerinde artı değerler yaratırlar. Derin deniz madenciliği, bu döngülere darbe vurmakla kalmıyor okyanusları yuvası olarak bilen çok farklı deniz canlısını da tehdit ediyor.
Birleşmiş Milletlerin deniz hukukuna göre uluslararası sularda başlatılacak madencilik faaliyetlerin "tüm insanlık yararı" gözetilerek yapılması gerekiyor. Çin, Başkan Trump'in imzaladığı kararnameyi uluslararası hukuku ihlal ettiği gerekçesiyle kınadı. Büyük şirketlerin ve devletlerin önceliği bu kaynakların hızlıca ticarilestirmek isteği var.
Ada ülkeleri, bilimsel veriler, yerli halklar ve çevre savunucuları bu sürece dahil edilmiyorlar. "One Earth" isimli sürdürülebilirlik dergisinde yayımlanan "Yüzme bilmeden derin sulara doğru yol almak, Derin deniz tabanı madenciliğine ihtiyacımız var mı ? " başlıklı makalede derin deniz madenciliğinin çevresel etkilerinin, küresel çevre ve biyoçeşitlilik politikalarıyla çeliştiğine dikkat çekiyor. Aynı zamanda derin deniz madenciliği 2030 yılına kadar biyolojik çeşitlilikte net kaybın durdurulması, ekosistem bütünlüğünün korunması ve yüzyıl ortasına kadar ekosistemlerin iyileştirme yoluna gidilmesini amaçlayan Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi'nin hedefleriyle uyumlu değil.
Özetle derin deniz madenciliği, iklim değişikliği nedeniyle hassas bir durumda olan okyanusları daha da kötü bir duruma getirebilir. Kısa vadeli kar uğruna alınan kararlar orta ve uzun vadede insanlığı bir felaketle karşı karşıya bırakabilir. Asıl zenginlik, doğanın döngülerinde saklıdır. Onun derinliklerini yok ederek değil onlarla uyum içinde yaşayarak sürdürülebilir ve adil bir geleceği kurabiliriz.
ABD Başkanı Donald Trump başkan olduktan sonra fazlaca dillendirdigi deniz altlarında maden aramalarına ağırlık verileceğini ifade ediyor.