Serinliğin Mimarisi
20 Temmuz 2025 Pazar günü Cumhuriyet Gazetesi'nin 2.ci sayfasında ekinde, Dairesel Flora başlığı altında Ayça Ceylan'in yazısını aldım.
"Serinliğin kadim mimarisi" başlığı altında verilen yazıda "Raporlar alarm veriyor: Soğuma gereksinimimiz artıyor, karbon ayak izimiz büyüyor. Oysa geçmişte yaşayan toplumlar, enerji harcamadan da serin kalmanın yollarını çoktan bulmuşlardı. "
Küresel sıcaklık rekorlarının birbiri ardına kırıldığı, kentlerin asfaltla kaplı yüzeylerinin gunesi bir ayna gibi yansıttığı günümüzde yalnızca bizler değil kentlerimiz de nefes almakta zorlanıyor. Serinlemek için artan elektrikli cihaz kullanımıysa, iklim değişikliğiyle mücadelemizi gölgede bırakabilecek yeni bir tehdite dönüşüyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'na göre dünya "soğuk krizi" olarak adlandırılan ciddi bir tehditle karşı karşıyadır. Serin kalmak için kullanılan klima ve fanlar, bugün binalarda tüketilen elektriğin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturuyor. Bu da küresel tüketimin yüzde 10'nuna denk geliyor. Küresel klima sayısının 2050'ye kadar 1,6 milyardan 5,6 milyara çıkması bekleniyor. Bu, önümüzdeki 30 yıl boyunca her saniye 10 yeni klimanın satılması anlamına geliyor. Enerji gereksinimi öylesine büyüyecek ki, bu artışı karşılayabilmek için ABD, AB ve Japonya'nin toplam elektrik üretim kapasitesini kadar ek üretim gerekecek. Her ne kadar cihazlar daha verimli hale gelse de alan sogutmasindan kaynaklanan karbon emisyonları 1990'dan 2022'ye neredeyse üç katına çıkarak 1 milyar tonun üzerine ulaştı.
Kentlerde artan sıcaklıklar serinleme gereksinimini ve buna bağlı emisyonları her geçen gün büyütürken antik mimariden esinlenerek, yerel çözümlere göz atmakta yarar var. Dünyanın pek çok bölgesinde topluluklar, yüzyıllardır iklimle uyumlu gereçler kullanarak yapılarını serin tutmayı başarıyor. Sıcak iklimlerde inşa edilen geneksel yapılar, pasıf soğutma tekniklerini doğrudan kullanıyordu.
Pasif soğutma, iç mekanları serin tutmak için doğal yollarla ısı kontrolü sağlayan, enerji tüketimini en aza,indiren sürdürebilir bir bina tasarımı yaklaşımıdır.
Bu yöntem, yapının bulunduğu çevresel koşulları dikkate alarak iki temel ilkeye dayanır. Isı kazancını önlemek ve biriken ısıyı uzaklaştırmak. Çoğu zaman gölgeleme, doğal havalandırma, termal kütle ve yönlendirme gibi tekniklerle uygulanır. Elektrik olmadan çalışan bu sistemler, iklim krizine karşı mimaride düşük karbon emisyonlu çözümler sunar.
Sıkıştırılmış toprakla inşa edilen yapılar ve rüzgar kuleleri, pasif soğutmaya yönelik örnek olarak verilebilir. Antik çağlardan bu yana Ortadoğu ve Güneydoğu Asya'da kullanılan sıkıştırılmış toprak, termal kütle,özelliği sayesinde yaklaşık 12 saat boyunca ısıyı tutabilir. Betonun tersine, üretimi daha az enerji gerektirir, nakliye maliyetlerini düşürür ve su tüketimi yok denesek kadar azdır. Öte yandan rüzgar kuleleri hakim rüzgar akımlarını yakalayarak binaların içine doğal serinlik sağlar. Yüksekten gelen hava akımını iç mekana yönlendirir, bazen yer altındaki su yollarıyla birleşerek serinliği artırır. Bu kuleler doğru tasarladığında iç ortam sıcaklığını 8-12 dereceye kadar düşürebilir. Her iki örnek de pasif soğutmanın hem enerji hem de ekolojik maliyetleri düşürerek nasıl etkili olabileceğini gösteriyor.
Son yıllarda "Pasif ev " tasarımı, çapraz havalandırma sistemleri, yeşil çatılar ve ısıyı yöneten akıllı gereçler gibi yeni nesil yaklaşımlar, geçmişin bu bilgeliğini teknolojiyle buluşturuyor. Bugün, geleceği yeniden tasarlarken en yalın soruya dönmek gerekiyor. Doğayla birlikte mi yaşayacağız, ona karşı mı? Yanıtımız, yalnızca gezegenin değil, ruhumuzun da iklimini belirleyecek.
Doğal yolla havalandırma imkanı olan mekanlar isteniyor. Mimarî çözümler yoluyla serinlemek yolunu buluyor insanoğlu.