ŞADAN GÖKOVALI

                                           ŞADAN GÖKOVALI

          Şadan Gökovalı ile 1950’li yıllarda Muğla Ortaokulunda birlikte okuduk. Doğum yıllarımız aynı ama o ay farkıyla benden önde olduğundan, ben de altı yaşımı doldurduğumda okul müdürü “Bu çok zayıf bir çocuk, bir yıl daha beklese iyi olur.” dediği için İlkokula bir yıl farklı başlamışız. Doğal olarak o Gökova’da bense Muğla’da, o zamanlar adı 3. Okul olan Muğla Atatürk İlkokulunda…

         1950’li yıllarda Muğla’da henüz lise yoktu. Oysa Osmanlı döneminde Sultani olduğunu biliyoruz. Ortaokul, Recai Güreli Caddesi üzerinde eskilerin “Gocamektep” dediği binanın üst katındaydı. Alt katta, gene adı o zamanlar 1. Okul olan Dumlupınar İlkokulu yer alıyordu. Unutmuyorum, son sınıfta iken okulun tüm öğrenci sayısı tamı tamına 143’tü ki iki okul aynı bina içine sığabiliyordu… Hem de Ula, Köyceğiz ve Yatağan’da ortaokul olmadığı için o ilçelerimizin öğrencilerinin de Muğla’ya gelmesine karşın… Şimdi neden lise açılamadığının gerekçesi de sanırım ortaya çıkıyor. Bir yazımda daha belirtmiştim; O yıllarda birileri, Muğla’da Üniversite açılacağını ve şimdi sayısını tam bilemiyorum, 30 bin’e yakın da öğrencisi olacağını söyleselerdi; söyleyene sen aklını kaçırmışsın diye gülüp geçerdik sanırım.

          Okulun öğrenci sayısının çok az oluşu ve o zamanlar Muğla’da memurlar dışında Muğla doğumlu olmayanların sınırlılığı nedeniyle hepimiz birbirimizi tanırdık. Zaten hep dayanışma içinde bulunmak durumundaydınız. Şadan’la da ayaküstü de olsa zaman zaman sohbetler ettiğimizi iyi anımsıyorum.

           Onlar, Muğla dışından geldikleri için sorunları daha çoktu. Öğrenci yurdu yoktu, çoğu yakındaki evlerde kiracı olarak ya da pansiyoner gibi öğrenci kabul eden ailelerin yanında kalıyorlardı. Hatta bir grup öğrenci Ula ve Yatağan’dan günü birlik aralarında taksi-dolmuş yaparak gelip gidiyorlardı.

           Okul bitince Lise olmadığı için o Aydın’a Ticaret Lisesi öğrencisi olarak kaydolmuş, söz edeceğim belgeselde ablasının anlattığına göre: Babaları Muhtar Mehmet’ten başka köylerinde ve çevre köylerde de başka bakkal olmadığı için ileride köye gelir de o işleri yürütür diye ticaret lisesine göndermişler.

          Bense sınavını kazanarak okumak üzere Balıkesir Necatibey Öğretmen okuluna gittim. Eylül sonunda yeni okulumda derslere başlamıştım ki Demokrat parti seçim yılı olması nedeniyle söz verdiği için, o yıl (1954) geç olarak Kasım ayında ortaokulun bünyesinde alelacele Muğla Lisesi açıldı.

                Gökovalı ile uzun yıllar görüşemedik, Ben Anadolu’da çeşitli illerde görev yapmıştım. 1979’da İzmir’e geldim. Bu dönemde Muzaffer İzgü ile yakın arkadaşlığım sürüyordu. Bir gün Gökovalı ile bir şekilde buluştuk. Aydın yıllarında yazmış olduğum Aydın’ı tanıtan kitabımı ona ilettim. TRT’de programlar yapıyordu bana tanıtabileceğini söyledi. Zaman zaman karşılaşmalarımız sürdü. Oğlum Prof Dr. Tuğrul Dereli’yle Üniversite’de tanışınca aralarında iletişim kurulmuş. Tıbbi sorunları olduğunda kendisine danıştığını söylerken Tuğrul için hep “Müdavi Hekim”im bana da müdavi hekimimin babası diye de seslenmeye başlamıştı.

           O tarihten sonra yayınladığı kitaplar yanında, Manevi Babası Halikarnas Balıkçısı le ilgili birçok kitabı Tuğrul arcılığıyla imzalı olarak bana ulaştı.

                26 Şubat Pazartesi günü Kıbrıs Şehitleri caddesinde Türkan Saylan Kültür Merkezinde Yeni Kuşak Köy Enstitülülerin Hasan Ali Yücel’i anma töreni vardı. O gün her ikimiz de çağrılıydık ki salonda buluştuk. Eski Öğrencim Şahap Cesur bana yerini bırakınca Başkan Kemal Kocabaş, Gökovalı ve ben, üç hemşeri yan yana oturma şansımız oldu. Eğitimci Yazar Mevlüt Kaplan da yanımızdaydı. Facebook’ta paylaşılan fotoğrafı gördüğünde Devrim Gazetesi yazarlarından Turgay Mutlu’nun yan yana oturan üç hemşeriye ilişkin hoş yorumu da beni mutlu etti.

            Bu arada, bir kart uzattı Gökovalı… 3 Mart tarihli Yakın Kitapevinde imza günü ve kendisine ilişkin Kültür Bakanlığının desteğiyle Yapımcı Murat Günay tarafından hazırlanan belgeselin gösterimi vardı.  Baktım ki o kartla beni imza gününe çağırıyor. Görevin ötesinde 60 yıllık arkadaşımın belgeselini izlemek isterdim kesinlikle…

                3 Şubatta yeniden buluştuk. Toplantı, kitapçının üst katındaki geniş salonda gerçekleşti. Oldukça yoğun ilgi vardı. Yanında TRT’de çalışma arkadaşı Yıldız Sağtürk de iki kitabını imzalamaya başladı. Yıldız Hanım’ı tanımıyordum, fısıltılardan anladım ki Sanatçı Tan Sağtürk’ün annesiymiş.

                Arkadaşları, dostları tanışmalarını; onunla ilgili anılarını, yıllarını da söyleyerek anlatmaya başladılar. İki söz söyleme sırası bana da geldi. “Ben Şadan Arkadaşı 1951’den beri tanıyorum, Muğla Ortaokulundan…” deyince birden bir Ooo! Sesi yükseldi. Arada tam 67 yıl vardı.

                Murat Günay, sözlerini Şair Hüseyin Yurttaş’ın yazdığı çok başarılı bir belgesel çıkartmış ortaya…

            Şadan Hoca; aralarında Yılmaz Özdil, Mustafa Balbay, Atilla Sertel gibi Türkiye’ce tanınmış olanların da bulunduğu çok sayıda gazetecinin üniversitede hocaları olmuştu. Saydığım adlar, belgeselde onun kendilerini nasıl derslere bağladığını, devam zorunluluğu olmadığı halde Şadan Hoca’nın dersi olduğunda amfinin nasıl dolduğunu ballandıra ballandıra anlatıyorlardı.

           Dostları ve onu yakından tanıyanların birleştikleri nokta hafızasının ne kadar güçlü olduğuydu. Şadan Hoca yüzlerce şiiri ezberinde tutardı. Bir diğer nokta ise turist rehberliği konusundaki başarısıydı. Gezdirdiği antik kentlerde anlattığı kralları, kraliçeleri, filozofları o kadar iyi canlandırırdı ki sanırdınız az sonra karşıdaki sütunun arkasından çıkıp yanınıza gelecekler…

        Belgeselde söz alan Sevgili Hemşerilerimiz de onu çok iyi anlattılar… Başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Gürün onu övgü ile anlattıktan sonra Muğla’da 3500 kişilik Açık Hava Tiyatrosuna adını verdiklerinden söz etti…

                Gazetemizin Rahmetli Başyazarı Ünal Türkeş, Sevgili Sabahattin Özbek, Hamdi Yücel Beyler de onu çeşitli yönleriyle tanıtıyorlardı. Salon baştan sona ilgi ile izledi belgeseli…

                Salonu, çeşitli anlarında görüntülemiştim. Ayrılırken birbirimize sarılarak çektirdiğimiz fotoğraf da iyi bir anı olarak kalacak bende.

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI