BU TOPRAKLAR BİZİM.

Gurur duyuyorum ki İzmir Homeros'a... Sinop; doğduğu kent olarak Diyojen'e. Samsun ve Trabzon; Amazon kadınlarına. Bodrum; Ünlü Tarihçi Herodot'a.. Çanakkale Truva'nın Tahta At'ına sahip çıkıyor. Belediyeler halkın desteğiyle, bu tarihi figürlerin heykellerini, modellerini yaptırıyor. Diğer kentlerimiz de 1071 öncesinde Anadolu'muzda var olan kültürlere sahip çıkmakta..

Elbette 1071 ve sonrası Anadolu'ya yoğun Türk göçleri oldu. Anadolu'ya gelen Türkler yerel kültürlerle kaynaştılar, Müslümanlığı ve dilimiz Türkçeyi egemen kıldılar.

Şunu asla unutmayalım: Biz Anadolu'da 1071'den sonra var olmadık... Göbeklitepe'den (12.000 yıl) beri burada varız ve bu kültürlerin inşasında rol aldık. Biz Anadolu halkıyız.

Batılı tarihçi ve sosyologlar bizi Anadolu'nun işgalcisi olarak göstermek ve görmek istiyorlar hatta Birinci Dünya Savaşı sırasında: "Türkleri geldikleri Ortaasya isteplerine süreceğiz" diye kampanya başlattılar.

Şunu da anımsayalım. Büyük Atatürk; Hititlere ve Sümerlere sahip çıkmış, Hititolog ve Sümerologlar yetiştirilmesini resmen emretmiş ve uygulamaya koymuştu.

Son söz olarak derim ki: Halkımız bu konuda duyarlı. Biliyorlar ki onlar da kültürümüzün bir parçası...

Anadolu'nun tüm tarihine ve tarihi figürlerine sahip çıkmazsak; batılıların istediği olacak ve biz bu ülkede misafir gibi duracağız.

FEYZAR'MIŞIM.

Oğlum espri yapmayı sever. Geçenlerde arkadaşı sormuş: "Baban vaktini bir emekli olarak nasıl geçiriyor, hiç sıkılmıyor mu? Benim babam günlerini zor geçiriyor da."

Yanıt vermiş: "O bir feyzar neden sıkılsın ki?"

Arkadaşı: "Sıkılmamasını anladık da o 'Feyzar' neyin nesi oluyor?"

"Facebook'un fey'i. Yazar'ın -zar'ı oldu mu Feyzar!"

Yazarlığımın kapsama alanını daraltmış; hatta biraz da küçümsemiş olmuş ama gene de esprisini beğendim, gülümsetti de...

İNSAN KİM, HAYVAN KİM?...

Benim. Kızdığı insanlara "hayvan" diyenlere tepkimin zirve yaptığı, hayvanlar hakkındaki düşüncemi temelinden değiştiren gündür 17 Haziran 2015.

              İzmir-Kültürpark'ta bir maganda, içindeki pilavı yedikten sonra, kalan bir miktarla birlikte plastik tabağı çimlere fırlatıyor. Bu karga ise, kalan pilavı bitirip o tabağı gagasıyla tutup götürüyor çöpe atıyor.

Yaşadığımız çevrenin temizliğine ve korunmasına verilen önemin dibe vurduğu bir dönemde.Bundan büyük ders alınacak bir olay olabilir mi?

Ayrıca, insanların kargalardan ders alacak hale gelmesi yürekler acısı bir durum değil mi?...

ZEYTIN AĞACI KUTSALDIR...

"Görkemli Hatıralar" programı bir pazar günü Milas'taydı. Zeytinliklerinin çıkarılan yasayla maden aramalarına feda edileceğini, elde edilen zeytin yağı ve diğer ürünlerin o madenlerden daha değerli olduğunu, büyük dedelerinden miras kalan yüzlerce yıllık ağaçlarının budanıp başka yere nakli halinde asla eskisi gibi ürün vermeyeceğini ve boyun eğmeyeceklerini köylü kadınlar haykırarak ifade ediyorlardı.

Sonrasında Ankara'ya giderek zeytinlerinin maden alanlarına feda edecek yasanın çıkmaması için direnişe geçtiler.

Çok üzüldüm, bu nedenle de Milas sınırları içinde Bafa gölü kıyısında Kapıkırı köyü sahilinde yer alan bin yıllık zeytin ağacı ile tanıştığımda yazdığım şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum:

ZEYTİN AĞACI
Karşılaştığımızda "Bin Yıllık" dediler.
Haklıydın mağrur olmakta.
Bin yıl bu.
Ben ak sakalıma karşın,
Çocuk bile değilim senin yanında.
Neler gördün, neler değil mi?
Bizanslı komutan zafer dönüşü
Dinlendi gölgende.
Latmos'un dalgaları döverken dizlerini,
Sen gene böyleydin başı dik ve
Kendine güvenli.
Kadırgaların savaşa gidişini seyrettin
Uzaktan merakla.
Sonra arkadaki kalenin surlarında
Kıyamet kopunca telaşlandın iyice.
İnsanlar ellerinde kılıç kalkan
Kırmasaydı böyle vahşice birbirlerini
Diye düşündün.
Orta yaşa geldiğinde saygınlığın artmıştı
Sen bir bilgeydin artık.
Barış için uzattın dallarını
Güvercinin gagasında Gaddar Tirana...
Hıçkırıklarını tutmaya çalışan
Taze gelinin kucağında,
Yeni damat son nefesini verdi
Dallarının altında.
Nice bilginler geldi gövdene yaslandı,
Derin düşüncelere dalıp kaldı.
Köy odasında kandile yağ verdin,
Işığın gölgeleri büyüttü,
Yorgun köylüler
Mahmur gözlerle uykuya dalarken,
Bekledin sabaha dek.
Bin değil binler yaşa!

YAZARIN DİĞER YAZILARI