Deniz aşığı bir kaptan, herkesin "Kaptan" diye çağırdığı Hüseyin Doğan.
İstanbul'da teknesinin yanmasıyla başlayan o zorlu hikâye Muğla'nın güney sahillerini görünce bambaşka bir yola giriyor. Denize yeniden kavuşmak, onunla her anını paylaşmak tek hayali oluyor ve onu da başarıyor.
Denizle öyle güçlü bir bağ kuruyor ki bu güzellikleri başkalarının da görmesini istiyor. Denize sıfır bir tarlayı kiralayıp küçük bir tatil köyü kurmak en büyük düşü oluveriyor. Sadece orman yolundan binbir zorlukla ulaşılabilen bu yere canla başla emek veriyor. Her şey tam onun istediği gibi olmuyor belki ama ortaya attığı fikir, ondan sonra gelen işletmecilere yol gösteriyor. Artık Kaptan yörenin tanıtımına vesile olan ilk kişi oluyor.
Zamanla, elde olmayan nedenlerle rüzgâr onu farklı kıyılara savuruyor ama denize olan tutkusu hiç eksilmediği gibi yıllar geçtikçe daha da artıyor. Eşine hep aynı şeyi söylüyor:
"Buralardan gitsem de kalbim hep bu topraklarda kalacak."
Ara sıra o bölgeye yaptığı ziyaretlerde, anılar canlanıyor, denize olan aşkı yeniden filizleniyor. Muhtemelen kader onu denizden koparmak istemiyor; hep girişimci ruhuyla tanıdığımız oğlu Ali küçük bir butik oteli işletmeye başlıyor. Artık Kaptan'ın tek adresi de burası oluyor şüphesiz.
Fakat, zaman kimseye acımıyor. Şarkılar onun için artık "Yorgunum" diye başlıyor. Duygular ağır basıyor, vasiyetler dile geliyor:
"Beni buraya gömün. Başka yer aramayın."
Onu iki yıl önce tanımıştım. Denizin maviliğiyle yarışan gözleri bu yaz günden güne silikleşti, ayakları onu taşımaz oldu. İşletmeciliğinin yanında müzisyen olan oğlundan sık sık Andrea Bocelli'nin "Besame Mucho" şarkısını istemeye başladı.
Ve şimdi o şarkı kulaklarımızda çalarken ona fısıldıyoruz:
"Güle güle Kaptan. İstediğin yerdesin artık. Huzur içinde uyu."
Deniz ve mehtap seni sordular Kaptan. Hep soracaklar.
Münevver Ongun