DATÇA ve BADEM ÇİÇEĞİ SÖYLENCESİ.

                Değerli okurlar, kış mevsimi nedeniyle çevre gezilerine ara vermek zorunda kaldık ve böylece çevresel yazılara da ara verdik. Nurican TUR' un Datça Badem Festivali gezisi yapacağını duyunca hemen katılmaya karar verdik. Daha önce Datça' ya birkaç kez gitmiş olsak da Badem Festivaline katılmamıştık. Daha Marmaris' ten çıkar/çıkmaz Rehberimiz Eyüp GÜNGÖR, Marmaris'in tarihçesini ve arkasından Datça'nın tarihçesini anlatmaya başladı. Bu arada BADEM ÇİÇEĞİ SÖYLENCESİNİ (EFSANESİNİ) de anlattı. Böylece bizi bu konuda da araştırmaya yönlendirdi. Datça sınırlarına girer/girmez önce Yel değirmenlerine uğradık. Arkasından Badem tarlalarına/bahçelerine giderek beyazdan pembeye evrilen ve ağaçlarda,  dallarında çevresini süsleyen badem çiçeklerini izleyip fotoğrafladık. Yemyeşil tarlalardaki bembeyez/pespembe badem çiçekleri arasında çocuklar gibi koşturup görüntü avladık.  Türkiye'nin dört bir yanından gelen özel araçlardan ve Tur otobüslerinden inen yüzlerce, birlerce insan, badem bahçelerine koşuştu. Oradan ayrılınca Datça Hızırşah Köyü TAKSİARHON KİLİSESİ' ne yöneldik. Vardığımızda burası da insan kaynıyordu. Burası daha sonra KÜLTÜR MERKEZİ yapılmış ve hizmet vermeye başlamış. Buradan ayrılınca da Eski DATÇA' da düzenlenen Festival alanına yetiştik. Uzun ve daracık bir sokakta düzenlenen Festival alanı, oldukça kalabalıktı. Yol kenarlarında yöresel yiyecek/içecek stantları, hediyelik stantları yer alıyordu. Ünlü yazarımız CAN YÜCEL' in çoğunlukla mekân olarak bulunduğu köşeler de buradaydı. Burada da yeterince gezip dolaştıktan sonra yeniden otobüslerimize binerek şehir merkezine geldik. Aman! nasıl bir kalabalık. Bu Badem Festivalinin 5. Kez kutlanması imiş. Sanki yer yarılmış insan olmuştu. Datça, Datça olalı böyle bir kalabalık görmüş müdür? Bilinmez.

DATÇA' nın TARİHÇESİ: Tarihçi STRABON' un " Tanrı, yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası' na bırakır" dediği söylenir/yazılır. Bu ifadeye sevindik, "sevinçli, huzurlu ve mutlu yaşam" sıfatlarını eklemek hiç de haksızlık olmayacaktır. Dantel gibi işlenmiş koylarında denizin mavi/yeşil renkleri insanları coşkuyla yüzmeye/kucaklaşmaya davet eder. Patikalarında yürürken bile badem çiçeklerinin coşkusu sizi hayallere daldırır, kendinizden geçersiniz. Yörede çok sayıda endemik bitkinin oluşu bir renk cümbüşünü gözler önüne serer. Esen rüzgâr da taşıdığı iyot kokusuyla günün her saatinde içinizi ferahlatır. Nem oranının insan yaşamını olumlu etkileyecek düzeyde düşük olması da ayrı bir yaşam avantajıdır.

DATÇA TARİHİ: Datça Yarımadası' nda bilinen ilk yerleşim Karia' lılar ile yaklaşık 4.000 yıl öncesinde başlar. Aradan geçen yüzyıllar boyunca Mikenlar, Dorlar, Persler, Büyük İskender, Rodos' lular, Romalı' lar, Bizans' lılar ve son olarak da Osmanlı'lar tarafından yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Bu günkü Datça, 1909 yılında Osmanlılar tarafından REŞADİYE olarak adlandırıldı. Reşadiye, bu gün Datça ilçesinin bir mahallesine dönüşmüş durumdadır. Datça, çevresindeki KNİDOS, BURGA ve SARI LİMAN bölgesindeki devam eden kazılarda her gün yeni tarihi eserler ve değerli buluntular gün ışığına çıkarılmaktadır. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan eserler ve elde edilen bilgiler, Anadolu topraklarında tarihin en önemli medeniyetlerinin hüküm sürdüğünü kanıtlamaktadır. Knidos, tarihi itibariyle tarih boyunca denizcilerin en çok sığınma limanlarından birisi olmuştur. Knidos ve çevresinin en önemli deniz yollarından biri olması, tarihte fırtınalar sonucu batmış olan pek çok batığa da ev sahipliği yapmaktadır. Datça Adasındaki Knidos Feneri, teorik olarak Ege ve Akdeniz'in birleştiği nokta olarak kabul edilmektedir. ESKİ DATÇA: Tek ya da iki katlı tamamı taştan yapılmış, bahçelerini begonvillerin, kabak çiçeklerinin, sarmaşıkların süslediği, sokakları Arnavut kaldırımlarıyla döşeli, evlerinin kapılarının önünde saksılar doluşu çiçeklerin olduğu her yanı tarih kokan bir yöre hayal edin. İşte burası "ESKİ DATÇA" dır. Gidip görmediyseniz en kısa zamanda gidin. Buraya ya Badem Çiçeklerinin açtığı zamanı ya da Mayıs/Haziranda begonvillerin bayramını izlemek üzere gidin ve ne demek istediğimizi anlayasınız. Can Yücel' in her kelimesinde, her mısraında doya doya anlattığı "MEKÂNIN DATÇA OLSUN" dediği ESKİ DATÇA, bu günkü Datça'nın kalbinin ilk attığı yerdir.

BADEM ÇEÇİĞİ SÖYLENCESİ (EFSANESİ): Bahar ayının müjdecisi, ilk çiçek açan ağaç olma özelliğine sahip olan badem ağacı, mitolojik pek çok efsaneye de konu olmuştur.  Soğuk kış mevsiminin ölü bir sessizlik ve renksizliğe gömdüğü doğa;  açtığı çiçeklerle ilk renklendiren ağaç olması mitolojide pek çok hikâyenin merkezine oturtmuştur badem ağacını. Daha yaprakları yeşermeden sabırsızca açtığı çiçeklerle beyaz bir örtüye bürünen badem, toprağın uyanışı ve baharın gelişini simgelemesinden dolayı, Anadolu' da Ana Tanrıça "KYBELE" kültünde (tapma, tapınma, dini tören) önemli bir yer tutar. Kimi zaman çiçekleriyle döllediği bir bakireden, kimi zaman Ana Tanrıça' nın sevgilisi Attis' in kesilen erkeklik organından dökülen döllerden yetiştiği anlatılır badem ağacının. Bu güzelliği ve verimliliği dışında Trakya' da hüzünlü bir aşk hikâyesiyle de efsaneleşir badem ağacı ve yeşillenmeden açan çiçekleri.

                'Trakya Kralı Sithon' un kimselere layık göremediği güzeller güzeli, neşeli, bilgili evlilik çağına gelmiş kızı PHYLLİS, kalbini çalıp gönlünü çelecek kısmetini bekleyen, yakışıklı bir genç, denizlerden çıkagelir bir gün. TROYA savaşından dönen savaşçılardan, Atina' lı kahraman THESEUS ve Girit Prensesi PHAEDRA' nın oğlu, DEMOPHON' dur bu gelen genç adam. Yakışıklı Demophon' un gemisi, diğer gemilerle beraber birkaç gün dinlenip tekrar denize açılmak üzere kentin limanına gelip demir atar. Karaya çıkan delikanlı, kentte dolaşırken gördüğü bu güzel prensesle göz göze gelir. Bunu gören Aşk Tanrısı, yapar yine yapacağını ve iki genç arasında Tanrıları bile kıskandıracak bir aşkı başlatır. Kral SİTHON' a haberi gider bu aşkın.  DEMOPHON da vakit geçirmeden bir akşam misafiri olur Sithon' un . Truva' daki savaşı anlatır, kahramanlıklarını ve yaşadığı kenti anlatır Krala. Bir kızının içindeki aşkın büyüklüğüne, bir de Demophon' un kahramanlıklarına bakar ve razı olur Sithon evlenmelerine. Ama bir şartı olur Kralın, kendi kentinde yaşamalarını ister, kızını uzaklara yollamayacağını söyler. İki âşık sonunda evlenirler. Demophon söz verir Phyllis' i alıp uzaklara götürmeyeceğine. Ancak Demophon, Demether tarafından ölümsüz kılınmak, Tanrısallaştırılmak istenirken ateşle kutsadığı ama bu ritüel sırasında Demophon' un annesinin oğlunun yanacağı endişesiyle ritüeli bozduğu ve buna muvaffak olamadığı bir gençtir. Ne var ki, ölümsüz olmasa da üzerine yüklenmiş kahramanlık görevleri olan, yerinde duramayan bir ateş topundan farkı yoktur Demophon' un.  Gemisinin gerekli bakımlarını yapıp, bir süre Phyllis' in yanında kaldıktan sonra ülkesine gidip işlerini halledip tekrar döneceğine söz vererek izin alır karısından. Gemilerin tekrar denize açılma zamanı geldiğinde sımsıkı sarılıp ebedi bağlılık ve aşk yeminleriyle ayrılırlar birbirlerinden. Çok sevdiği, âşık olduğu eşini, sevgilisini yolcu eden güzel Phyllis, her gün limanda Demophon' un gelişini gözlerken günler, aylar, yıllar akıp gider. Demophon' un dönmek için verdiği söz bu arada eskiyip gider, kaybolur. Denizde kente yaklaşan bir gemi gördüğünde, heyecan ve sevinçle Eros' un kanatlarını takmışçasına hızla limana doğru koşar Phyllis. Limanda gemileri bir bir gözden geçirirken, az önce sevinçle çarpan yüreğini ölümcül bir acı kaplar. Demophon' un gemisi yok . Demophon yok. Demophon dönmemiş. dönmeyecek. dönmeyecek. Güzel Phyllis, Demophon' un gelmeyeceği düşüncesiyle öyle bir ümitsizliğe kapılır ki, artık hiçbir şey onu mutlu edemez ve içini sonsuz bir acı kaplar. Yaşadığı bu acıdan kurtulmak için kendini asarak intihar eder Phyllis. Bu büyük aşk, Tanrıça Atena' yı çok etkiler ve genç kızı yapraksız bir badem ağacına dönüştürür. Güzel prensesin ölüm haberi, Demophon' un bulunduğu yere kadar ulaşır, sevgilisinin kentine yelken açar hızla ve acıyla. Kıyıya çıkan genç, Athena'nın ağaca dönüştürdüğü sevgilisine sarılır acı ve gözyaşlarıyla. DELİKANLININ KOLLARI ARASINDAKİ AĞACIN DALLARI, YAPRAK YERİNE BEMBEYAZ ÇİÇEKLERLE DONANIR BİRDEN. Aşkın gücünden başka ne olabilir kuru bir dalı yeşermeden çiçeklendiren güç?... '

YAZARIN DİĞER YAZILARI