TARAFGİRLİK

 

Kastamonu ili, Tosya ilçesine ait "Manda yuva yapmış söğüt dalına/Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?" türküsünün hikâyesi kısaca; "Dönemin beyi tarafından halk ozanlarının Osmanlı İmparatorluk yönetimi aleyhine söz söylemeleri yasaklanmıştır. Bu yasağın yanı sıra saz çalıp türkü söyleyen ozana, bir eğlencede kendilerine türkü çalması emrivakisi yapılmış, bir kenara da önüne kuru ekmek konmuş." (türkü.sitesi.web.tr.)

Durup dururken bunu niye yazdım? Durup dururken insan bir şey yazar mı, elbette yazmaz. Kırklareli Valisi Uğur Turhan'ın "Geleneksel Pavli Bayramı"nın açılışındaki konuşmasını dinleyince yukarıdaki Kastamonu-Tosya türküsü aklıma geldi. Tarih tekrar mı (tekerrür) ediyor diye kendime sordum. Din-tarım toplumu olan Osmanlı İmparatorluğu, Osman oğulları denen bir ailenin egemenliğindeydi, adı da oradan gelir. Tüm topraklar Osman oğullarına ait olduğu için, yönetim kurumları da ona göre örgütlenmiştir. Bu aile yönetimi altında bulunanlara da "tebaa-i şahane" yani padişahın kulları denirdi. Bu "tebaa" Osman oğullarına hizmet etmek zorundaydı. O nedenle Osman oğulları kendini temsil edecek beyleri seçerdi. Padişahlık (Krallık) dönemine ait bu beyler, keyfi bir yönetim tarzını benimsedikleri için Padişahtan sonra, ağızlarından çıkan kanun sayılıyor, asıyorlar, kesiyorlardı.

Kurtuluş Savaşıyla birlikte kurulan Türkiye Cumhuriyeti yönetimi yasa, anayasa ile yönetilen bir sisteme dönüştü. Cumhuriyet denen bu rejimde "tebaa"dan yurttaşlığa geçen halk, yazılı anayasa, yasa, yazılı olmayan (bazı yerleşik ahlaksal kurallar) toplumsal kurallarla yönetilmeye başlandı. Hangi mevkide olursa olsun yasa, anayasa dışına çıkamaz, çıktığı zaman da suç işlemiş olurdu. Her ne kadar seçimle gelen iktidarlar (partiler), üst düzey bürokratları atasa da (Vali, Kaymakam vb. gibi), bu atanan kişiler yasa, anayasa çerçevesinde hizmet etmek zorundaydılar. Kendisini atayanların kanun dışı, Anayasa dışı isteklerini reddetmek, yerine getirmemekle görevliydiler. Çünkü onlar devletin valisi, hâkimi, savcısıydılar da ondan. Devlet organizasyonu onu gerektirmekteydi.

Maalesef bizde tarih tekrar (tekerrür) etmekte dünyada üzerine yoktur dersek yanılmamış oluruz zannederim. Çünkü tarihini bilmeyen, okumayan, kulaktan dolma şeylere inanan, sorup sorgulamayan bir toplumun başka türlü hareket etmesi beklenmemelidir. O nedenle T.C. daha birinci yüzyılını doldurmadan, özellikle dinci dediğimiz (dindar değil) azınlığın yalan, iftiralarına kanan birçok insan tuzağa düşmekte gecikmediler.

Bu gün AKP'nin iktidarda olduğu süre içinde yasa, anayasa çiğnenmekte, tek adam uygulanmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Yani Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi tek adamın ağzından çıkanlar kanun niteliğine bürünmektedir. O nedenle atadığı vali, hâkim, savcı vb. gibi bürokratlar yasayı, anayasayı hiçe sayıp, parti elamanı gibi davranmaktan çekinmiyorlar. Demokrasi, özgürlükleri kısıtlamış, herkes onun ağzından çıkanlara göre hareket etmektedirler. Bu da yoksulluğu, yoksunluğu, rüşveti, hırsızlığı artırmakta, liyakat olmadığı için sorunların çözülmesi kangrene dönüşmektedir. Devlet yönetiminde bulunanlar halka değil, küçük bir azınlığa hizmet etmektedirler.

Kırklareli Valisinin "Bizim liderimiz Recep Tayyip Erdoğan, ben onun atadığı bir valiyim" diyerek devletin valisi olmadığını ifade etmiş durumdadır. Şöyle devam ediyor; "Her birinizi seviyorum, Muhammed adına seviyorum. Sevildiğimi de biliyorum. Çünkü sevgi gösterilmek ister, Mevlana'ın dediği gibi ete kemiğe bürümek ister; eylemde olmalı, söylemde kalmamalı. O itibarla önce Allah'a, sonra bize emanetsiniz. Cennet mekan sultan 2. Abdülhamit Han hazretlerinin fermanıyla ve bismillahirrahmanirrahim diyerek imzaladığı muhteşem bir değer burası." (KAMUDAN HABER NET)

"vallahide tallahide seviyorum. Allah Muhammed aşkına seviyorum. Allah Muhammed diyen bir ananın, babanın çocuğuyum." (Videodan)

 

Nesrinden bakarsanız bakın, nesrinden tutarsanız tutun vıcık vıcık yağ akıyor. Daha birçok sıfat yakışıyor ama kibarlık bende kalsın. Devlet adamlığına yakışmayan, yeteneksiz (liyakat sahibi olmayan) bir vali görüntüsünü sergiliyor.    

Bu sözü ile bile Anayasa, laiklik ilkesine aykırı olduğunu, suç işlediğini bilmemesi düşünülemez.

Sayın Vali biz sizi sevmiyoruz, size de emanet değiliz. Vallahide sevmiyoruz, tallahide sevmiyoruz. 2. Abdülhamit diktatörünüz de sizin olsun. Siz bu milletin en temiz duygularını çıkarınıza alet etmekten utanmıyorsunuz, Allah sizi affetsin. Çünkü benim verdiğim vergilerden maaş alıyorsunuz ama bana hizmet etmiyorsunuz, haram osun aldığınız maaş. Daha üst görevlere gelmek için yaptığın bu konuşmadan ben utanıyorum, fakat siz utanmıyorsunuz. Allah akıl fikir versin. Ayıp çok ayıp, kınıyorum.

Devlet akılla bilimle, liyakatle ve yasalarla, Anayasayla, herkese eşit davranarak, eşit bölüşümle yönetilir, tarafgirlikle değil. Benden alınan vergilerin hesapsız, kitapsız harcanmasıyla yönetilmez! Siz kimin çocuğu olursanız olun, yeter ki adaletli olun, o bize yeter. Ne zaman devlet denen organizasyon yeminle, "bize inanın, her birinizi seviyorum" diyerek yönetilmişse orda hile vardır, adaletsizlik vardır. Adaletsizlik toplumu böler, tarafgirliği körükler.

Saygılarımla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI