Hacivat ile Karagöz !?

Hacivat  ile  Karagöz !?

Osmanlı Padişahlarından Orhan Gazi (1320 - 1362) zamanında yaşadıkları rivayet edilen ve biz Türlerin en meşhur 'Gölge Oyunu' olan Hacivat ile Karagöz; yine rivayete göre, Padişah Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ı fethetmesi sonrasında Osmanlı yerleşim yerlerinde oynatılmaya başlandı. Hintli Çingenelerin de bu yıllarda ülkemiz topraklarına mülteci olarak gelmeye başlamış, yine bir rivayete göre de, aslında 'Karagöz'ün bir Çingene olduğu bu sebeple söylenir durur!..

Bazı arşivlerde Karagöz'ün, Bizans İmparatoru Konstantin'in bir Çingene seyisi olduğu, asıl adının da "Sofyozlu Bali Çelebi" olduğu, Bulgar Gaydyası'nı da çok iyi çaldığı yazılıdır. Bu iddia da Evliya Çelebi'ye aittir. Hep 'Rivayet' diyoruz ama, biz Türkler arşiv tutma arızalı olduğumuz için, tarihimizi de işte böyle yazabiliyoruz ancak.

Bir diğer iddia da şudur: Hacivat, ya da asıl adı olan 'Hacı İvaz Ağa' ile Trakya'da bulunan "Samakol Köyünden" demirci ustası Karagöz, Padişah Orhan Gazi zamanında Bursa'da yaşamışlar, bir cami yapımı sırasında diğer işçileri hep güldürüp-eğlendirdikleri, bu yüzden de cami inşaatının çok geciktirdikleri şikâyeti üzerine, bunların ikisinin de Padişah emriyle boyunları vurularak idam edildikleri yönündedir. Daha sonra halk bunları çok sevdikleri için, yönetimden gizli olarak, bazı mekânlarda onların taklitlerini yaparak, ünlerini sürdürdükleri söylenmektedir.

Karagöz; iri-yarı, eğitimsiz, cahil, kaba, saldırgan, işleri hiçbir zaman yolunda gitmeyen, Hacivat ona sürekli yardımcı olduğu halde, Karagöz'ün onu hep darp ettiği, aşağıladığı, kel başına 'Işkırlak' denilen şapka giyip, hep yanından kovduğunu hepimiz biliyoruz.

Hacivat ise eğitimli, uyumlu, yol gösterici, ama kurnaz ve içten pazarlıklı bir tiptir!.. Sık sık konuşmalarına Arapça-Farsça sözcükler sokar, onların anlamlarını bilemeyen Karagöz yine sinirlenir, hakaretler eder ve kabalaşır. Bu gölge oyununda ayrıca "Çelebi-Tiryaki- Beberuhi-Kayserili-Laz-Acem-Arap-Arnavut." gibi tipler de vardır. Eski yıllarda sinema-televizyon-radyo gibi eğlence araçları olmadığı için, bu gölge oyunları çok revaçtaydı, bu işi yapan çok da gölge oyunu ustaları vardı!..

Şu günlerde bizler de seçimden seçime koşuyor, vaktimizin çoğunu bu çalışmalarla geçiriyoruz. 13. Cumhurbaşkanlığı seçimi için önce 4 aday meydane çıktı, ilk turda "% 50+1" çoğunluğunu yakalayan olmadığından, baraj altında kalan iki aday elendi, şimdi sadece iki adayla yarışa devam ediyoruz!.. Her iki aday da sıfırdan başlayıp, bu sefer en çok oyu alan 13. Cumhurbaşkanımız seçilecek!.. Daha önce ılımlı davranan adayın sertleştiğini, sert tutumuyla bildiğimiz aday ise bu sefer yumuşak mesajlar verecekmiş, bize öyle söylediler. Bakalım hangisi bunu başarıp da, bu sefer ipi göğüsleyecek, bekleyip göreceğiz inşallah!..

Bugüne kadar her ikisini de gördünüz, izlediniz; size göre hangisi bizim tarihi gölge oyunu kahramanlarından Karagöz'e, hangisi Hacivat'a benziyor, bunu hiç düşündünüz mü? Eğer düşünmediyseniz, alın size 100 puanlık siyaset sorusu; "Hangi aday, bu kahramanlarımızın hangisine daha çok benziyor?" Yanıtlarınızı 28 Mayıs'tan önce bize bildiriniz lütfen!.. Ödülümüz de, satın alamadığınız bir kilo 'Kuru Soğan' olacak, şimdiden başarılar!..

Şimdi bu gölge oyunlarından küçük bir bölüm sunalım:

"---Yar bana bir eğlence Karagözüm medet, yar bana bir eğlenceee!..                                                                           
---Kafanda paralansın Hacivat düdüklü tencere!..                                                                                     
 
---Hemen kızma Karagözüm, sabah erkenden yine nereye?                                                                                             
---Yavuklumla buluşacağım, 'ısırgan otu' toplamaya gidiyorum dereye!..                                                                
---Olmaz efendim, yavukluya ısırgan otu verilmez, karanfil verilir, karanfil!..                                                                    
---Ulan Hacı Cavcav, ben şimdi 'kara fili' nereden bulayım, burası Hindistan mı, salak!? Al sana, al sana, pat-küt-çaatt!..                                                                                                                                                                               
 
---Dur yapma Karagözüm, kara fil değil yahu, karanfil!.. Çiçek, çiçek!.. Yine sana iyilik edeyim derken yedik dayağın hasını aman, gidip sahibine haber vereyim heman!..                                                                         
---Size karşı sürç-ü lisan eyledikse affola, haydi çocuklar uyku zamanı geldi, cümle-âlemle beraber çıkınız gayri yola!.."                                                          Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI