HER ZAMAN 'SÖZÜN KISASI' İYİDİR !?

 

HER ZAMAN 'SÖZÜN KISASI' İYİDİR !?

Belki hâlâ o ünlü gazeteciyi tanıyanlarınız vardır; merhum Şinasi Nahit Berker hep şöyle derdi: "Bu memleket uzun lâftan battı!.." İşte tam da bu yüzden kendisi, hep kısa fıkralarla, sekiz satırlık yazılarla köşesini tamamlar, buna rağmen de hiç mahkeme kapılarından eksik olmazdı!.. Özellikle eski Demokrat Parti iktidarını sert eleştiren yazıları yüzünden, her yılın yarısını da hapislerde geçirirdi.

Genelde o zamanın ceza Hâkimi rahmetli Adil Güneşoğlu'nun karşısına çıkarılır; "Gereği düşünüldü; sekiz ay ağır hapsine, sekiz bin sekiz yüz seksen sekiz lira seksen sekiz kuruş ağır para cezası verilmesine karar verildi" dermiş. Bir gün duruşmada Hâkim yine; "Gereği düşünüldü." deyince,  Şinasi Nahit Berker dayanamayıp; "Efendim, hep 'gereğini' düşünüp de bana ceza veriyorsunuz!? Bir gün de Şinasi Nahit kulunuzu düşünseniz olmaz mı!?" diye sorunca, mahkemedeki herkesi gülmekten yerlere yatırmış.

Bir gün yolda, üniversiteden arkadaşları olan karı-kocayla karşılaşmış. Yanlarında da bir içim su gibi güzel ve alımlı bir kız varmış. Arkadaşı, Şinasi Nahit ile bu kızı tanıştırır; "Bu Safiye, bu da meşhur gazeteci Şinasi Nahit Berker!" der. Kız ukalaca ve umursamaz halde davranıp; "Hıı, sizi fıkralarınızdan tanıyorum!..  Ama siz komünistsiniz!.." deyince, Şinasi Nihat ağzının payını verir: "Hah, şimdi hatırladım, Karl Marks sizin için bir kitap yazmıştı" der, kız bu habere çok sevinir ve hemen sorar; "İyi ama hangi özelliğimi anlatmış, kitabının adı ne?" deyince Şinasi Nahit cevabı yapıştırmış; "Kitabın adı Kapital!.. Yani, sermaye!.." demiş.

Bir defasında Metin Toker, Fatin Fuat ve Ülkü Arman ile aynı cezaevinde iken, ziyaretlerine Erdal İnönü gelmiş. Kısa bir hoş-beşten sonra, İnönü'den bir voleybol topu göndermesini isterler. O da güzel bir top gönderir. Daha kendileri oynamadan, karşı koğuştan bir genç bu topu ister, ona vermezler. Genç kızarak; "Ulan bilmem ne ederim sizin topunuzu da!" diye küfreder. Yanlarındaki idamlık Ali bu küfre çok kızar, hemen genci yakalayıp öldüresiye dövmeye başlar, elinden zor alırlar!.. Cahil biri olan idamlık Ali'ye Şinasi Nahit sorar; "Yahu niye bu kadar sinirlendin ki!?" deyince, İdamlık Ali; "Abi, burada bulunan herkese, topumuza birden sövdü ya!" deyince, hepsi de gülmekten yerlere yatar.

Cumhuriyet Türkiye'sinde, bugünkülere benzer ilk basın toplantısını yapan, merhum Başbakan Recep Peker idi. Anadolu Kulübü'ndeki bu ilk toplantıda, gazeteciler de çok samimi bir hava bulup,  Başbakan'dan, gazetecileri koruyan yasalar çıkarılmasını istediler. Patronundan çok çeken Ertuğrul Şevket, maaşını az veren patronunu şikâyet eder. Recep Peker de; "Evlâdım, sen de ayağını yorganına göre uzatıver yahu!" deyince, gazeteci Ertuğrul Şevket boynunu büküp; "Yorganım bile yok ki efendim, ayağımı nasıl uzatayım?" der, oradaki herkesi duygulandırır.

Eski meslektaşlarımız gazeteciler çok çileler çekmişlerdir. Aziz Nesin'in matbaalarda çalıştığı yıllarda, lânet bir patronları vardır. Karın tokluğuna çalıştırdığı gazetecilerin haftalıklarını bile zamanında vermezmiş. Bir gün gazeteye geldiğinde, arkadaşlarını beddua ederlerken bulmuş: "Şerefsiz adam, ahlâksız, alçak patron!.." dediklerinde, Aziz Nesin sözlerini kesmiş ve aynen; "Ne diye bu adama 'Alçak' diyorsunuz ki? Alçağın bile belli bir yüksekliği vardır, bu adam çukur yahu, çukur!" diye gürlemiş.

DP döneminde Muhalefet lideri olan İsmet İnönü, Ulus Gazetesi'nde yazdığı bir yazıdan ötürü gazete süresiz kapatılır!.. Birkaç gün sonra ziyaretlerine giden İnönü, herkesin kös kös oturduğunu görünce kızar, niye boş boş oturduklarını sorar, Şinasi Nihat Berker kalkıp; "Sizin sayenizde biraz dinlenmeye çalışıyoruz Paşam!" der, İnönü hatasını anlayıp dönüp gider!.. Aynı Şinasi Berker, anılarında şöyle der: "46 yıllık gazeteciyim, daha İnönü'nün çocukları Erdal ve Ömer'in sünnet töreninde Atatürk'e söz verip, hep doğruları yazan bir gazeteci olacağımı söylemiştim, çok şükür bugüne kadar hep sözümü tuttum, Atatürk'ü utandıracak hiçbir hata yapmadım, 46 yıllık mesleğimin özü budur!.." demişti. "Bu memleket uzun lâflardan battı!" diyen birine karşı, lâfı daha fazla uzatmanın bir manâsı var mı? Bu büyük gazetecimizin anıları önünde büyük bir saygıyla eğiliyorum!.. 


Hiç beklemediğimiz bir zamanda kaybettiğimiz hocamız Ali Abbas Çınar'a Tanrı>dan rahmet, yakınlara sabırlar diliyorum. 

                  

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI