KARTTA ASGARİ ÖDEME VE TAKSİT !?
Resmî Gazete’de yayımlanan, “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)”nun müjdesi olarak biz tüketicilere sunulan haberde; kredi kartı borçlarının asgari ödeme limitleri aşağı çekildi, alınan mallardaki taksit sayıları arttırıldı!.. Buna göre elektrikli ev eşyaları ile mobilyalarda, taksit sayıları 12 aydan 18 aya çıkarıldı; havayolları ve konaklama ücretlerinin taksitleri de 9 aydan 12 aya çıkarıldı… Kredi kartı borç ödeme limitleri de % 35 ve % 40’tan, % 30’a indirildi…
Peki, bu durum biz tüketicilerin harcamalarında ne gibi iyilikler getirecek? Sadece borçlarımız birkaç ay daha ertelenmiş olacak, gelirlerimiz bir türlü artmadığı halde, bu durumda biraz daha fazla alışverişe yöneleceğimizden dolayı, yeni düzenleme yine tüketicinin aleyhine tecelli edecektir!.. Haa, bundan kimler yararlanacaktır? Tabii ki satıcılar ve bankalar!.. Çünkü daha fazla mal satacaklar, daha fazla ciro edecek, bankalar da daha fazla faiz kazancına sahip olacaklardır!..
Kart harcaması ne demektir? Cebinizde size ait olmayan parayı, faiz ve taksitle kullanıp, bankaya fazlasıyla geriye ödemek demektir!.. Peki, cebinde parası olan adam hiç kart kullanır da, faiz ödemek ister mi? Hiç kimse istemez!.. Üstelik, ülkemizde gelenek halinde olan “Peşin Ödemede İndirim” de varken; niye insanlarımız gidip de, 10 liralık malı peşin olarak 8 ile 9 liradan almak dururken, niye taksitle ve kredi kartıyla 14 – 15 liraya alsınlar ki!? İnsanlarımızın gelirlerinde bir artış olmadığı sürece, bunlar hiçbir derdimize çare değildir!..
Karar sonrası birçok insanımıza sorduk, bu yeni uygulamayı nasıl karşıladıklarını öğrendik!.. Bilinçli tüketici olanlar dediler ki; “Borç bizim borcumuz, 9 ay olsa da, 12 ay olsa da, bu parayı yine biz ödeyeceğiz!.. Benim gelirim artmadığı sürece, bu taksitlere güvenip de ben asla yeni bir şey de almam, yeniden asla borçlanmam!” diyorlardı…
Bazıları ise şöyle diyordu: “Vallahi çok iyi oldu!.. Zati Şeker Bayramında paramız yok diye tatile gidememiştik, Kurban Bayramında bir güzel gezip-eğeleneceğiz, nasılsa borç limitleri azaldı, taksitler uzadı!” diyorlardı… Umarız, bu arada yeni beyaz eşyalar ve mobilyalar alıp da borçlanmazlar…
Ticaret hayatında kepenk kapatma, iflâs ve konkordato ilânları ile bu borçları ödeyemeyen vatandaşların kapılarını ilk çalan “İcra Daireleri” nden hiç de hayırlı haberler gelmiyor!.. İcra takibi dosyalarından, orada çalışan memurlara oturacak yerler kalmamış!.. Hal böyle iken, yeni imkânlar verildi diye, yeni yeni borçlara girmek hangi akla hizmettir!? ‘Ay’ dediğiniz, ‘Taksit’ dediğiniz şey, göz açıp-kapana kadar kapınıza dayanıveriyor!.. En iyi yöntem ise, atalarımızın binlerce yıl önce söyledikleri “Ayağını Yorganına Göre Uzat!” yöntemidir… Üretim yok, ödeme gücü herkeste düşmüşse, yine atalarımızın “Borç Yiğidin Kamçısıdır!” sözü, sizi sadece uçuruma, İcra Dairesi kapısına götürür, ha bu da böyle biline!..
Ödeme gücünüz düşmüş, üretim yapamaz halde, gelirleriniz bir türlü günün koşullarına göre artmıyorsa, yapılacak en iyi şey, bir süre kabuğunuza çekilmek, düşünmek ve gelirlerinizi arttıracak yöntemler bulmak, üretim yapabilmektir, gerisi boştur!.. Zamana oynamak, borçları ötelemek, bir mucize beklemek, hiç de akla uygun bir yöntem değildir!.. O bakımdan, bu sürelerin uzatılması, taksitlerin artması veya limitlerin düşürülmesi, aklı başında hiç kimseyi sevindirmemeli, sakın ha yeni borçlanmaları tetiklememelidir!.. Sakin KOŞAR…